Karma eğitime son verilmesi Eğitim Şûrası’nda karara bağlanmayacak diye derin bir nefes almayın..
Güzel bir deyim vardır..
İstim arkadan gelsin denir..
İstim arkadan gelecek.. Fiili durumlar yaratılacak.. Okulların fiziki kapasitesi bahane edilecek, talep var denilecek, imam hatiplerden başlanarak kızlı- erkekli eğitime son verilecek..
Önce kızlarla erkeklerin katları ayrılacak..
Sonra erkekler sabahçı, kızlar öğlenci yapılacak.. (Bu uygulama başlatıldı)
Daha sonra okulları ayrılacak.. Nasıl mı bu kadar emin konuşuyorum.. Anlatayım.. İki üç ay önce Milli Eğitim Bakanı açıklamıştı.. Kız imam hatip ortaokullarının açılması için çok talep var demişti..
Bir ara moda açılım yapmaktı.. Kürt açılımı, Alevi açılımı, Roman açılımı adıyla bir dizi toplantılar yapıldı..
Hiçbirinde sonuç alınamadı.
Mesela Alevi açılımı.. Son beş yılda yedi çalıştay yapıldı.. Başbakan’ın Tunceli’de söylediği ‘Bazı ziyaret yerlerine giden yolları yaptıracağız. Daha kolay ulaşacaksınız’ sözünü ilerleme saymazsak..
Sonuç; sıfıra sıfır elde var sıfır..
Başbakan önceki akşam da Alevi temsilcileriyle yemekli toplantı yaptı..
Altı saat konuşmuşlar..
Bizim iktidar istişare işini, görüşme işini, konuşma işini iyi yapıyor.. Saatlerce konuşuluyor ama bir türlü finalize edilemiyor..
Yüzde 10’luk seçim barajı hak ihlali mi?
Evet..
Hayır diyen yok.. İktidar partisi üç seçimdir yüzde 10’luk barajın nimetinden yararlansa da açık açık savunmuyor..
Biz getirmedik, bizden önce de vardı diyerek ayıbın faturasını başkalarına kesiyor..
Kime?
12 Eylül askeri rejimine.. Madem, hak ihlali madem ayıplı.. Madem, demokratik değil.. Değiştir o zaman..
Muhalefet değiştirelim diyor.. Barajı indirelim diyor.. Birkaç günlük iş.. Torbalardan birine atsalardı çoktan değişirdi..
Nur topu gibi muhabbet konumuz oldu.. Belli ki; Anayasa Mahkemesi yüzde 10 barajını hak ihlali sayacak..
Saydığı andan itibaren tartışma başlayacak..
Başlayacak ama hayatımızda hiçbir şey değişmeyecek.. 2015 seçimlerine askeri darbe döneminin ürünü olan yüzde 10 barajıyla gireceğiz..
Kurtuluş yok..
Niye mi yok?
Anayasa Mahkemesi hak ihlali sayarsa, düzeltmesi gereken merci Meclis’tir.. Yüzde yüz seçimden sonraya kalır..
Anayasa Mahkemesi aynı zamanda yasayı iptal ederse, yani yüzde 10’u ortadan kaldırırsa.. O zaman da yeni düzenleme için Meclis’e süre vermek zorundadır. Bu süre altı ayla bir yıl arasındadır..
Bugüne kadar iyi idare ettiler.. Yolsuzluk ve rüşvet konusuna girmemeye, bu konuda konuşmamaya özen gösteriyorlardı..
Savcılık kısmı kolay atlatıldı.. Savcılık allem etti, kallem etti.. Rüşvetin tanımını değiştirdi, hediye sınıfına soktu.. Dosyayı kapattı..
Halkın büyük kısmının haberi olmadı.. Muhafazakar medya yer vermedi, yazarları görmezden geldi..
*
Ama işin bir de Meclis kısmı vardı.. Zor kısmı burasıydı.. Bakanlar ifade verecek, halkın gündemine mutlaka gelecekti..
Yayın yasağı konulsa bile bundan kaçınılması zordu.. İlk cesaretli çıkışı Başbakan Başdanışmanı Mahçupyan yaptı..
‘Yolsuzluk tamamen palavra değildir’ dedi ve ekledi; ‘muhafazakâr kesimin bile yarısı yolsuzlukların varlığına inanıyor. İnsanlar hükümeti zihinlerinde ve yüreklerinde aklamadılar.‘
Cumhurbaşkanı‘nın ‘Amerika’yı Müslümanlar keşfetti’ sözleriyle başlattığı tartışmaya..
Tartışma değil de açtığı kulvara diyelim.. Dün Bilim Sanayi Ve Teknoloji Bakanı da katıldı..
Şöyle demiş:
“İslam dünyası binli yılların başında hatta daha da önce bugün hayatımızı kolaylaştıran, modern teknolojiye beşiklik eden pek çok buluşu gerçekleştirdi. Bilir misiniz; sibernetik kurucusu El Cezeri’dir. Modern trigonometrinin kurucuları El Battani gibi İslam âlimleridir. Pascal üçgeninin ilk mucidi Ebu’l Vefa’dır. Galileo’dan 700-800 yıl önce Halife Memun’un talimatıyla Harezm’in başında olduğu 71 Müslüman matematik coğrafyacı dünyanın bugünkü şeklini bir küre olarak ortaya çıkarmışlardır. Şu an bir orijinal nüshasını İstanbul’da Fuat Sezgin hocanın İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi’nde görebilirsiniz. Orta Çağ karanlığını Avrupa yaşarken, İslam âlimleri dünyanın geleceğine yön veren buluşlar gerçekleştirmişler.”
*
O zaman hemen şu soruyu sormak lazım..
Madem, böyleydi.. Madem, İslam topluluğu dünyanın gidişatına yön veren topluluktu, bugün neden bu halde?
Meclis Soruşturma Komisyon Başkanı şöyle düşünmüş olabilir..
Savcı, üzerine düşeni yaptı.. Rüşvet ve yolsuzluk iddiasının sivil ayağını sessiz sedasız kapattı..
Sanıkları mahkeme önüne bile çıkarmadan akladı..
Sıra bende!..
*
İyi de ne yapacak? Soruşturmanın siyasi boyutunu nasıl sessiz sedasız kapatacak?
Yayın yasağı koydurursam bu işi sessizce kapatırım diye düşünmüş olmalı!.. Bakanların komisyonda söyledikleri yayımlanmaz.. Muhalefetin soruları medyada yer almaz..
Bunu da gördük.. Meclis‘te kurulan komisyonun çalışmalarına yayın yasağı geldi..
Yasağı isteyen suçlanan bakanlar değil.. Hakkında soruşturma yürütülenler değil..
Yasağı isteyen Meclis Başkanlığı..
Niye istemiş?
Deniliyor ki; dört bakan komisyona ifade vermeye gidecek.. Milletvekillerin sorduğu sorular bakanların verdiği cevaplar yayınlanmasın diye bu karar alındı..
Özetle.. Milletin vekillerinin söylediğini millet duymasın diye..
*