Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Başbakan, Yeni Türkiye Sözleşmesi adı altında partisinin seçim beyannamesini açıkladı..
Ne önemi var derseniz, bence bir önemi yok..
Çünkü bağlayıcı tarafı yok..
Zaten millet açık okumuyor, üzerinde kafa yorup tartışmıyor..
Âdettendir diye açıklanıyor.. Niyet beyanı diyelim..
Şöyle bir örnek vereyim..
İktidar partisinin 2007 yılı seçim beyannamesi parlamenter sistemin güçlendirileceğini, Cumhurbaşkanı’nın yetkilerinin kısıtlanacağını vaat ediyordu..
Yaptılar mı?
Hayır..
Sorsan, yağmur yağdı, fırtına çıktı, PKK terör üretti, 2008 ekonomik krizi dünyayı vurdu, Arap Baharı başladı gibi bir sürü bahane gösterirler..
İşin gerçeği şu..
Cumhurbaşkanlığı makamı kendilerine geçince Cumhurbaşkanı’nın yetkilerinin kısıtlanmasından vazgeçtiler..
*
AKP 2007’den sonra parlamenter sistemin güçlendirme fikrinden tamamen vazgeçti.. Tam tersi, Cumhurbaşkanı makamının güçlendirip parlamenter sistemi kaldırmaya yöneldi..
Cumhurbaşkanı’nın da sık sık ‘parlamenter sistem bekleme odasında’ demesi bundan.. Parlamenter sistem hukuken olmasa bile fiilen askıda..
Başbakan hukuken var ama fiilen Başbakan gibi değil..
Kararları Cumhurbaşkanı alıyor, siyasi rakiplerle Cumhurbaşkanı polemiğe giriyor, eleştirilere Cumhurbaşkanı giriyor..
Örnek; TÜSİAD tartışması..
TÜSİAD Başkanı’nın eleştirilerine Cumhurbaşkanı yanıt verdi..
Yani ağustostan beri fiilen başkanlık sistemiyle yönetiliyoruz..
*
Hal böyle olunca iktidar partisinin, daha doğrusu, Başbakan’ın başkanlık sistemine bakışı önem kazandı..
Öyle ya.. Nasıl bir başkanlık sistemi istiyordu..
Bağlayıcılığı olmasa bile seçim beyannamesindeki ‘başkanlık’ tanımı yine de önemliydi..
Dedim ya, en azından niyet beyanı..
*
Bildirgede yer alan metinden bir model çıkarmak imkânsız.. Tahmin edildiği gibi, genel bir çerçeve çizilmiş..
Denilmiş ki; ‘Başkanlık sistemini, zikrettiğimiz özgürlükçü anayasal çerçevede, yasama ve yürütmenin müstakil olarak etkin olduğu demokratik denge ve kontrol mekanizmalarının öngördüğü toplumsal farklılıkların siyasi temsilinin sağlandığı bir yönetim modeli olarak tasavvur ediyoruz.’
Ne anladınız?
Hiçbir şey..
Zaten bi şey anlaşılmasın diye yazılmış.. Nasıl bir model istendiği gizlensin diye süslü cümlelerle geçiştirilmiş..
*
Ama.. Başbakan takdim konuşmasında öyle bir cümle etti ki ne istediklerini ortaya koydu..
Dedi ki; ‘Nitekim uzunca bir süredir savunduğumuz başkanlık sistemini 2011 yılında kurulan TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na partimizin önerisi olarak da sunmuş bulunuyoruz.’
Anlaşılan o ki...
AKP’nin istediği başkanlık sistemi değil..
Hiper başkanlık sistemi..

Haberin Devamı

İşte Davutoğlu’nun başkanlık modeli..

Haberin Devamı

Artık elimizde somut bir belge var.. İktidar partisinin nasıl bir başkanlık sistemi istediğini biliyoruz..
Başbakan bir süre önce ‘insan odaklı olacak, çağdaş, demokratik özgürlükçü niteliğiyle uygulanacak’ dedi ama Meclis’e verdikleri teklif hiç de böyle değil..
Cumhurbaşkanı’nın bir süre önce dediği gibi, başkan ülkeyi tek başına, tek kişilik anonim şirket gibi yönetecek..
Verdikleri teklife bakalım..
- Her şeyden önce, başkan seçimiyle milletvekili seçimlerinin aynı anda olmasını istiyorlar.. Bundaki amaç şu; milletvekili listesinin başkan tarafından yapılması.. Meclis çoğunluğunun başkana tabi olmasının sağlanması..
- Başkan hem devlet yönetiminin hem yürütmenin başı oluyor..
- Başkan bakanları atıyor.. Bakanlar başkana karşı sorumlu oluyor..
- Başkan Meclis’ten gelen yasaları veto edebiliyor.. Veto yiyen yasanın yeniden geri gelmesi için 330 vekilin oyu gerekiyor..
- Başkan Meclis’ten istediği yasayı çıkaramazsa Meclis’i baypas edebiliyor.. Başkan genel siyasetin yürütülmesinde ihtiyaç duyarsa ‘Başkanlık Kararnamesi’ adı altında yasa çıkarabiliyor..
- Başkan, sıkıyönetim ve olağanüstü hal ilan edebiliyor..
- Başkan, sıkıyönetim dönemlerinde sıkıyönetim kararnamesi çıkarabiliyor.. (Not: sıkıyönetim dönemlerinde her türlü hak ve özgürlükler kısıtlanabilir..)
- Anayasa Mahkemesi’nin yarısını başkan seçiyor, öteki yarısını başkanın seçtiği milletvekilleri seçiyor..
- HSYK ile Danıştay da aynı yöntemle belirleniyor.. Böylece yargının da başkana bağlanması hedeflenmiş.
- Başkan Meclis’e karşı sorumlu olmuyor.. Başkan yolsuzluk falan yaparsa 367 milletvekilinin imzasıyla soruşturma açılıyor..
- Soruşturma sonunda başkan suçlu görülürse 413 milletvekilinin oyuyla
Yüce Divan’a yollanabiliyor..
Çok zor olsun diye düşünülmüş, daha doğrusu imkânsız olsun diye..
*
İşte, Davutoğlu’nun dün açıkladığı başkanlık modelinin ana hatları böyle..