Neil Young, Spotify’a karşı

30 Ocak 2022

Nerede olursanız olun, ne yaparsanız yapın, bugünlerde mevzu bir şekilde illa aşı karşıtlığı meselesine geliyor. İki hafta önce Djokovic konuşuyorduk, şimdi de Neil Young konuşuluyor. Tenisten müziğe savrulsak da konu aynı.

Djokovic, Avustralya Açık’a katılmak istiyor ama bunun için kurallara uyup aşı olmak istemiyordu. Aşı karşıtı olduğunu gizleyen biri değil. Konu eşelendikçe de daha beter yönleri çıktı dünya bir numarasının. Bosna soykırımcılarıyla enseye şaplak fotoğraflardan, komplocularla kankalığa ne ararsan varmış meğer Djokovic'te.

Geçenlerde BBC’nin “reality check” takımı (yani kurumun haberlerde yer alan gelişmelerdeki bilgilerin doğruluğunu araştıran teyit ekibi) Djokovic’in Avustralya mahkemelerine sunduğu test belgelerinin şaibeli olduğunu ortaya çıkardı. Sırbistan’dan alınan belgelerdeki seri numaraları ile testlerin yapıldığı ileri sürülen tarihler uyuşmuyormuş. Sırbistan resmi kurumlarına görüş için ulaşılmış ancak kapı duvarmış. Gerçek sorulara yanıt vermektense Djokovic ailesi ve özellikle baba Djokovic hala Sırbistan

Yazının Devamı

Bu hafta dinlemeniz gereken 10 şarkı

30 Ocak 2022

Buray, İlkay Şencan- “Deals With The Devil” - : Buray bu hafta alıştığımız şarkılarından farklı bir şarkıyla gündeme geldi. "Deals With The Devil", global pazarlarda şansını deneyecek bir EDM parçası. DJ kabininde İlkay Şencan var. Şimdi David Guetta, Calvin Harris, Tiesto düşünsün.

Mabel Matiz - “Hanfendi”: Denemekten korkmayan isimlerden Mabel Matiz. Son iki yılda rock, folk, elektronik, pop arasında gidip gelen arayışları bu hafta retro-synthesizer seslerinin eşliğinde yeni bir seviyeye taşınmış durumda. Şarkıyı MGMT'nin ikinci, M83'nin “Junk" albümü dönemini andıran bir çizgide buldum. Kişisel olarak çok sevdiğim bir sound'u Mabel Matiz'in sözleri ve vokaliyle dinlemek güzel.

İkiye On Kala - “Anne Ben”: İkiye On Kala, "Bütün İstanbul Biliyo" ve "Kafamda Kentsel Dönüşümler" gücünde yeni bir hit yakalamak için son aylarda çok çalışıyor. Bu iki şarkı cidden çok başarılı bir yol açmıştı. "Anne Ben", sorunlarını annesine "ben niye böyleyim anne" diye sorarak çözmeye çalışan

Yazının Devamı

Yemek kitapları dünyası

25 Ocak 2022

Hafta sonu Jamie Oliver’la ilgili bir habere bakıyordum. Tanımayanlara, Britanya’nın en fazla yemek kitabı satan şefi ve yemek yazarı olduğunu söylemekle yetineyim. Restorancılık, yemek şovları ve diğer gelirleriyle birlikte 300 milyon sterlinlik bir ekonomiyi yönetiyor Oliver.

Britanya’da yemek kitaplarının çok satanlar listelerine girmesi yeni değil, ancak pandemi sonrasında satışlar iyice arttığından ve her gün yeni bir yemek yazarı çıktığından, şu aralar normalden daha hareketli yemek kitapları dünyası. Ve işin çapı büyüdükçe duyarlılıklar ve hassasiyetler de işin içine daha fazla giriyor.

Öğreniyoruz ki Oliver son yıllarda yemek kitapları ve tariflerini özel bir grup uzmana onaylatıyormuş ve bunda yalnız da değilmiş. Pek çok yemek uzmanı ve yazar artık bu konuya odaklıymış. Bu uzmanlar kültür danışmanları olarak tanımlanıyor. Ama asıl işleri yemek tariflerinin kültürel açıdan kimseyi gücendirmeyeceğinden emin olmak.

Bir nevi “kültürel alınganlık danışmanları” demeyi uygun buldum bu danışmanlara. Jamie Oliver yeni bir tarif

Yazının Devamı

Eski Dünyanın Yangını

23 Ocak 2022

Kalben'in 2009'dan bu yana hazırlık hâlinde olduğunu söylediği ve geçenlerde yayınladığı romanının adı "Eski Dünyanın Yangını". Aynı adlı albümünü de eş zamanlı yayınlayarak bayağı ev ödevi vermiş oldu hayranlarına. Açıkçası roman ve albüm ne kadar örtüşüyor, hangi noktada nasıl bir hikâyenin parçalarıdırlar kitap elimde olmadığından bilemiyorum. Ama albüme dair gözlemlerimi paylaşabilirim. Kalben sanırım kariyerinin en rahat, en konforlu en özgür zamanlarında. Kendini kanıtlamak gibi bir derdi yok, zaten bu seviye aşıldı. Müziğini yönünü de belirledi çoktan. Hit şarkılar yapma çabasına hiç girmeden kendini hesapsız ve özgürce ifade edecek şarkılar yazmayı tercih etti. Bu yol üzerinde gelinen yeni durak "Eski Dünyanın Yangını" (çok güzel bir isim bu arada), hem sound hem hikâyeler bakımından, üslup ve içerik olarak geniş bir yelpazeye sahip. Merakla adım adım takip edilen bir albüm bu. "Karasinek Senfonisi", "Saçlar"ı hatırlattı barındırdığı sağlıklı asabiyet ve mizahla.

Yazının Devamı

Acı bir Kovid-19 hikâyesi

23 Ocak 2022

57 yaşındaki Hana Horka, Çekya’nın en köklü folk ekiplerinden Asonance adlı folk grubunun vokalistiydi. Bir süre önce ailesinin Kovid-19’a yakalanması ve ailece hastalığı bir haftada atlatmaları sıradan bir anı, konu komşuyla konuşulacak heyecan seviyesi düşük bir macera olacaktı. Ama öyle olmadı.

Horka’nın kocası ve oğlu aşılarını olduğundan onlar için problem yaşanmadı. Bugün dünyada aşıları tam milyonlarca insan gibi hafif atlattılar. Biraz ateş, biraz burun akıntısı, boğaz ağrısı. Çokça halsizlik...

Çok iyi biliyorum çünkü geçen hafta biz de ailece Kovid-19’a yakalandık. Önce kızım okuldan kaptı. Sonra karım ve ardından ben. Birer gün arayla pozitif çıktık. Ek doz tamamlayıcı aşımızı bir buçuk ay kadar önce olduğumuzdan hastalığa hazırdık.

Hafif atlattık. Ama hafif derken, hastanelik olmamak ve nefes alabilmek zaten bu hastalığı hafif atlatmak demek. Bu yıpranmadığımız anlamına gelmiyor. Halsizlik hala devam ediyor. Şakası yok bu işin, aşısız olsaydık neler olabilirdi bunu düşündük hepimiz. Ve halimize

Yazının Devamı

İngiltere’de medya - hükümet savaşları

18 Ocak 2022

İngiltere’de şu ara ortamlar bayağı karışık. Başbakan Boris Johnson’ın geçen yıl, herkesin eve kapandığı, altı kişiden kalabalık grupların buluşmasının yasak olduğu dönemde başbakanlık ofisinde partiler düzenlediği ortaya çıktı. Partilerin bir tanesinin Kraliçe’nin eşi Prens Philip’in cenazesine denk gelmesi de ayrıca tuz biber ekti. Şu anda televizyonlarda gazetelerde, sokak röportajlarında Boris Johnson hakkında hiç de hoş olmayan sözler ve yorumlar sarf ediliyor. Halk zaten bir sürü sebepten eleştirdiği hükümete karşı çok öfkeli.

BBC’de de büyük yankı bulan gelişmeler, ayrıntılı olarak ve hiç de söz sakınılmadan ele alınıyor. Aynı günlerde yeni bir yasanın haberi gelince iş iyice boyut kazandı. Bu yasaya göre, BBC için halktan toplanan (televizyon izleyenlerden toplanan) verginin iki yıl süreyle askıya alınacağı açıklandı. Bunun yükselen enflasyondan etkilenen düşük gelirli halk için bir önlem olarak ortaya sürüldüğü söyleniyor ancak nasıl derler, zamanlama manidar.

Halkı

Yazının Devamı

Rock hafta sonu

16 Ocak 2022

Yılın ikinci haftası rock sevenleri memnun edecek şarkılarla dolu. Albümler de pek yakında...

Won't Stand Down - Muse: Dünyada hâlihazırda aktif olan en büyük rock gruplarından Muse'un bol gitarlı, en eski dinleyicileri memnun edecek türdeki melodik şarkısı haftanın en büyük enerji kaynağı. Sololar, şahane riff'ler, davul atakları, inişli çıkışlı rollercoaster gibi bir şarkı. Çok yaşa rock'n roll.

L'enfer - Stromae: "Alors On Danse"tan sonra 11 yıldır aynı güçte bir hit yapamayan (belki de yapmak gibi bir derdi de olmayan) Stromae, Fransa'nın yeraltı dans ortamlarından duygusal mid temp bir parçayla seslendi bu hafta. "L'enfer", (Cehennem) yeni bir hit olur mu emin değilim ama sıra dışı bir parça olduğu ve bu haftanın yenileri arasında dikkat çektiği açık.

Try Better Next Time - Placebo: Pop rock'ın helvası kavrulalı bayağı olduyor. Ama işte bazen insanı şaşırtan hareketler de olmuyor değil. Placebo'nun, her zamanki tavrına uygun alterno-pop-rock havalarındaki yeni şarkısı kendini dinlettiriyor bu hafta ve açıkçası insana enerji pomplalıyor. Placebo'yu özlemişiz.

The

Yazının Devamı

Eski: ‘İşin ne olursa olsun severek yap!’ Yeni: ‘Az çalış, hayatını yaşa!’

16 Ocak 2022

Bu klişeye bir zamanlar inandığım da oldu. Olmadı değil. “İşimiz ne olursa olsun severek yapacakmışız!”

Üniversitedeyken, iş insanın hayatının bir parçası olmalı, diye düşünürdüm. İş, eğer sadece iş olursa çok sıkıcı olabilirdi çünkü. En büyük korkumuz buydu galiba. Hobisi gibi bir şey olmalı ki severek yapmalı insan. Ancak böyle olursa başarı gelir, falan filan...

O dönem sosyoloji derslerinde Taylorist yapıya karşı Japon tipi iş anlayışı pek övülürdü. Neymiş, Taylorist düzende çarkın bir parçası oluyorsun. Vidayı sıkan adamsın. Ne yaptığını ne ürettiğini, ürettiğin şeyin toplumdaki, dünyadaki etkisini bilmiyorsun. İzole olmuş, yabancılaşmış bir şekilde, sözde ot gibi yaşıyorsun. Bunu en iyi anlatan örnek olarak da Charlie Chaplin’in “Modern Times/Asri Zamanlar” filmi gösterilirdi. Güzel film, o ayrı. Yabancılaşmayı da şahane anlatıyor. O yüzyıl için ve o şartlar için doğru bir eleştiri. Peki bugün?

Taylorist sistemin karşısındaki Japon modelindeyse sürecin tamamına hakimsin.

Yazının Devamı