Servet’in kaptanlığı

15 Ağustos 2008

Elimdeki istatistikler beni yanıltmıyorsa Servet, çarşamba akşamı Galatasaray formasıyla 49. maçına çıktı. Ve 49’uncu maçında Hasan Şaş oyundan çıkarken, kaptanlık pazubandını onun koluna taktı.
O an sahadaki kadroya baktım ve Hasan Şaş’ın daha önceden belirlenmediği belli olan bu kararının çok da yanlış olmadığına ikna oldum. Evet Emre Aşık da olabilirdi, ama Servet herhalde kimseyi rahatsız etmemiştir.  
Servet geçen yılı oynadığı heryerde olağanüstü bir performansla geçirdi. Bu doğru. Taraftardan maç içinde en çok övgü alan, tezahürat gören futbolcu da o. Çarşamba akşamı da bu böyle oldu. Bu da doğru. Servet, Fenerbahçe’den yollandığı günden bu yana insanüstü bir çabayla yükseliyor. Buraya kadar her şey güzel. Hatta Hollywoodd türü bir yıldız doğuyor (belki de dönüyor)  hikayesi gibi.
Ancak Servet açısından çok sevinilmesi, bizim de övgüyle bahsetmemiz gereken bu durum, Galatasaray açısından başka şeyler anlatıyor.
Kadro

Yazının Devamı

Sorun gol değil

14 Ağustos 2008

Maç göz kamaştırıcı bir Hagi güzellemesiyle başladı. Bu mevsim için doluluğu hiç de yabana atılmayacak tribünler çılgınca onun adını bağırıp sahaya çağırdılar. O da cevap verdi.
Göz kamaştırıcı ve göz yaşartıcıydı. Ancak şunu söylemeliyim ki, belki de uzun zamandır gözler onu bu kadar az aradı. Maçın başından itibaren Arda hücum niyeti zayıf Galatasaray’ı sürekli ileri itti. Maçın 2-0 oluşunun sonrasında da - belki geldiğinden bu yana ilk kez - Lincoln de ona yardımcı oldu. İlk yarıda maçı çevirecek kadar üretkendiler.
Yenen 2 gol şok edici, hadi doğruyu söyleyelim sadece dün akşam için değil uzun vade için de korkutucu duruyor olabilir. Ancak iki golün de savunmanın yapısal sorunlarından değil bireysel sakarlıklardan kaynaklandığını unutmamak lazım. Savunmaya ait olan ve gelecek için endişe verici olan bana kalırsa savunma yönünde değil de özellikle rakip kalabalık geldiğinde topu çıkarabilmekteki noksanlıktı. Özellikle Hakan Balta’nın bu konuda çok eksik kaldığını söylemeliyim.

Yazının Devamı

Nasıl hayal kurayım?

12 Ağustos 2008

Önce NBC’ye kızdım. Pekin’de yüzme elemelerinin akşam, finallerin sabah yapılıyor olmasının sorumlusu onlar çünkü. Finalleri ABD’de gece izlenebilir bir saate getirmek için yapılmış bir düzenleme bu. Tabii bize de sabahın 5’inde dikilmek düşüyor.
Sonra kızdığım için kendime kızdım. Adam tüm zamanların en büyüğü olma peşine düşmüş. (Bizim hanım Phelps’in 8 altını değil, 8 altını, 8 dünya rekoruyla almayı hedeflediğini düşünüyor.) 
Sabahın köründe dikilme sebebim bu adam, yani Phelps. Tabii ki yayın ABD’ye göre ayarlanacak. Derya Büyükuncu’ya göre bir düzenleme mi yapsınlar!
Hem çok da takılmamak lazım... HD (hem TRT hem Eurosport yüksek çözünürlüklü veriyor Digiturk üzerinden) hemen kafasını açıyor insanın. Uyku filan kalmıyor. Tam biraz kestireyim artık yüzme bitti derken, bu kez Küba-ABD bayanlar voleybol başlıyor ve sonra hayat artık daha parlak daha güzel bir hal alıyor. Sonra Rusya-Brezilya... Sonra başkası, sonra

Yazının Devamı

Sistem değil kadro farklı

8 Ağustos 2008

Fenerbahçe geçen yıl Anderlecht’i 3. Ön eleme turunda geçerken yine çok az pozisyon vermiş ve 3-0’lık toplam sonuçla turu atlamıştı. 2. maçta savunmanın önünde Deniz ve Aurelio oynuyordu. Kezman’ın arkasında ise Alex ve Deivid.
Çarşamba akşamı MTK’ya karşı sahaya çıkan 18 kişi arasında yukarıdaki 4 oyuncunun 3’ü yer almadı. Sakatlık, transfer ve hoca tercihi sebepleriyle.
Peki eldeki oyuncu havuzu nasıl? Guiza ve Alex’in oynaması bir zorunluluk. İlkinin transferinin büyüklüğü ikincisinin takım için önemi açısından...
Bu yapıda, Deivid’in yokluğunda skora etki edebilecek alternatif oyuncu Semih. Çünkü her ne kadar Kazım kendisini aşan işler yapsa da gol noktasına yakın oynamayı, basit olmayı bu seviye için tam olarak yapamıyor... Bu denklemde Aragones’in çarşamba akşamki 11’le sahaya çıkmak dışında çok fazla bir alternatifi zaten yok. Yani eldeki durum İspanyol hocayı bu kadroya zorluyor. Tek değişiklik Emre’nin Uğur ya da Selçuk’un yerine

Yazının Devamı

Yılmayın yaparsınız!

7 Ağustos 2008

9 yıl önce Fenerbahçe’yi eleyen MTK bu MTK’dan iyi değildi.  Fark Fenerbahçe’de.
Fenerbahçe’deki fark sadece oyun değerinden, oyuncuların değerinden kaynaklanmıyor. Fenerbahçe moral olarak da çok farklı.
Dünkü oyunun yorumlanmasının zor oluşu bundan. Fenerbahçe ahım şahım bir şey yapmıyormuş gibi görünüyor. Ama rahatça maçı kazanıyor. Doğal olarak rakibin çok değersiz, çok kötü olduğu fikri doğuyor, ama öyle değil. Fenerbahçe farklı.
Bu farkı hemen Aragones’e yüklememek lazım. Çünkü bu Daum’dan gelen Zico’yla iyileşen bir süreç. Zaten Aragones de temel olarak Zico’dan çok farklı bir oyun oynatmıyor. Deivid sakat olmasa Kazım oynar mıydı? Aurelio kadroda olsa Semih geçen seneki Alex’in yerinde oynar mıydı? Yani fark oyuncuların biraz da zorunluluktan kaynaklanan yerleri, diziliş hemen hemen aynı.
Aragones’in farkı oyundan düştüğünü gördüğü anda özellikle orta saha oyuncularını isimlerine değiştirebiliyor

Yazının Devamı

Selçuk’a yedek lazım

5 Ağustos 2008

Mehmet Aurelio o pozisyonda dünyanın en iyilerinden biri olarak gelmedi Türkiye’ye. Hatta geldiğinde o pozisyonda bile oynamıyordu. Özkan Sümer’in, Brezilya çıkarmasının parlak bir buluşuydu. 100 bin euro civarında bir bonservisle alınmıştı.
Trabzonspor’daki iyi oyunuyla imza attığı ilk kulüp Real Madrid olmadı, Bayern Münih’e de gitmedi, hatta 3 büyüklerle de sözleşme yapmadı, Gençler’le anlaştı. Fenerbahçe sonra araya girdi. Sağ açık ve forvet arkasından son mevkiine geldi. Milli Takıma çıktı, La Liga’ya gitti.
Bir oyuncunun nasıl bir gelişim sergileyebileceğini hep birlikte izledik. Aykut Kocaman onu tanımlarken ‘Futbolu çok seviyor, gelişiminin sırrı bu’ demişti bir keresinde. Onu seyrederken hep aklımda bu oldu.
Kendi ülkesindeki futbol otoritelerinin bile tanımadığı bir futbolcuyken, Şampiyonlar Ligi çeyrek finali ve Avrupa Şampiyonası yarı finali oynayan bir adam oldu.
Aurelio uzun süre ülkede yerinin en iyisiydi. Bugün hâlâ topu kontrol edişinden ayağından çıkarışına kadar geçen

Yazının Devamı

Temiz

31 Temmuz 2008

İyi oynadığımız, kendimize çok güvendiğimiz maçlardan sonra, kaybetmesek de çok da avantajlı olmayan sonuçlarla 90 dakikayı bitirdiğimiz çoktur. Türk takımlarının Avrupa’daki genel kaderi bu doğrultuda çizilmiştir. Ancak büyük başarılar sonrası ekiplerimizdeki ivmelenme ortaya başka tablolar da koyuyor. 2002 Dünya üçüncülüğü sonrası yaşadığımız güzel anları, Avrupa üçüncülüğü sonrası da yaşayacağımız belli...
Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi çeyrek finalistliği ve milli takıma fazlaca oyuncu verme mirasıyla dün  90 dakika boyunca sağlam bir süreklilik ortaya koydu. Dün mesela Inter, mesela Chelsea, çok da önemsemediği bir erken tur maçında ortalama bir Avrupa ekibine karşı nasıl oynarsa, Fenerbahçe de öyle oynadı. Çeyrek finalistliğin ve Avrupa üçüncülüğünün bıraktığı güven mirasını gollerde de görebilirsiniz: “Vurmaktan çekinme, seker de girer.”
Fenerbahçe’nin Aziz Yıldırım tarafından yapılan

Yazının Devamı

Umutlar ve gerçekler

29 Temmuz 2008

‘Nihat geri dönene kadar Villarreal asla tam gücüne ulaşmış olmayacak’ .
Bu, UEFA sitesinde Nihat’ın sakatlığı ve iyileşme süreciyle ilgili haberin içinden bir cümle. Haberi yazan Paul Bryan, Villarreal taraftarlarının ruh halinin, yapılan iyi transferler rağmen bu olduğunu söylüyor. Nihat olmadan La Liga ikincisi eksik taraftarına göre.
Yine dünkü haberlerden biri. Arda’nın, Ada’dan sonra İspanyol hatta Real Madridli taraftarların da gözüne girdiği ve istendiği yönünde. Tabii ki, abartılı rakamlar, sağlam taraftarlara özgü çok temeli olamayan yüceltmeler var. Ama Euro 2008 boyunca dünyanın her tarafından taraftar ve gazetecinin genç oyuncu üzerine söylediklerini duyduğumuzdan doğruluk payının ne kadar yüksek olduğunu da biliyoruz. Arda’yı herkes istiyor. Sadece kulübüyle kendisini bu yıl Avrupa’da göstermesi lazım.

Türk futbolu yürür
Semih’in peşine düşenler, Volkan’ı isteyenler, Tuncay’la gururlananlar, Kazım’ı yeniden ve başka bir şekilde fark edenler,

Yazının Devamı