Sağdan direksiyon cennetinde solda oturmak

26 Ocak 2014

Trafiğin soldan aktığı yani sağdan direksiyonlu otomobillerin kullanıldığı bir kentte, soldan direksiyonlu bir otomobil kullanmak zorunda kalsanız ne olur?

Soldan akan trafikte otomobil kullanmak için işin mantığını kavramak gerekiyor.

Aslında uçaktan inip de havaalanının kapısından çıkana kadar anormal giden bir şey yoktu. Hatta otoparkta duran otomobilin direksiyonuna geçtiğimde bile halen her şey normal gidiyordu. Ya da ben öyle sanmıştım... Zira telefon operatörümün mesajını okumamıştım henüz:
“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde trafik soldan akmaktadır. Can güvenliğiniz bizim için önemli olduğundan karşıdan karşıya geçerken önce sağ tarafı kontrol etmeyi unutmayınız. Güvenli seyahatler dileriz.”
Güzel bir incelik ama ben yürümeye değil, otomobil test etmeye gelmiştim! Dolayısıyla bu uyarının sadece “trafik soldan akmaktadır” tarafı beni ilgilendirirdi. Otomobilin direksiyonuna oturduğumda benim için pek de anormal bir durum yoktu. Direksiyon soldaydı ve ben de direksiyon başındaydım. Yani teorik olarak, her gün yaptığımdan farklı bir olay söz konusu değil! Eeeee?

Yazının Devamı

Onların da bir ruhu vardı

19 Ocak 2014

Günümüz otomobilleriyle kıyas kabul edilemeyecek kadar kötü mekaniğe sahip olsalar, hantal kalsalar, kullanışsız gibi gelseler de eskiden üretilmiş modellerin ayrı birer ruhu, kişiliği vardı

Küçüklüğünde, pek çok kişinin o gün bile burun kıvırdığı Anadol’la haşır neşir olmuş otomobil tutkunu, bu otomobille ilgili size sayısız anı ve özellik anlatabilir doğal olarak. Kokusundan başlar, “patlak gözler”e benzettiği farlarından geçer, plakalığın altında bulunan benzin kapağına bile girer... Ama en belirgin özelliğini sorarsanız ona, “Bir ruhu, kişiliği vardı” deyiverir.

Benzemez kimse sana
Bu lafı söyleyen bir tek ben değilim elbette. Bugün otomobille uzaktan yakından ilgili insanlarla sohbet etseniz, size kesinlikle “Eski otomobillerin ruhu vardı” lafını cümle içinde kullanmaktan çekinmeyecektir. Üstelik de bunu, kesinlikle günümüz otomobillerini kötülemek için söylemeyecektir. Tabii “ruh”tan kastım, “Kara Şimşek”teki “geveze” ve “kendini beğenmiş” KITT
ya da Stephen King’in romanında ve bu romandan çekilen filmde rol alan Christine’in (ki aslında 1958 model Plymouth Fury bile ruhu olan otomobiller kategorisindedir ama adı “deli”ye çıktı
bir kere) içine girmiş

Yazının Devamı

“Ben bunlardan kıllanırım arkadaş!”

12 Ocak 2014

Günümüz dünyasında otomobillerde kullanılan teknolojiler bir bir ilerliyor. Bunu deyim yerindeyse “ailece” izliyoruz. Peki ya bunların arasından, insanı az da olsa kıllandıranlar hiç çıkmaz mı?

Audi’nin tanıttığı “lazer farlar” birkaç yıl içinde seri üretim modellerde de yer alacak.

Teknoloji karşıtı bir adam değilim çok şükür. Sadece bazı teknolojilere adaptasyon konusunda “gecikme” problemleri yaşıyorum. Mesela evimdeki bulaşık makinesinde yıllardır aynı programı kullanıyorum. Zavallı makinenin düğmeleri yerine kaynamıştır herhalde kullanılmamaktan! Aynı şekilde iPad’imdeki uygulamaların sayısı iki elimin parmağını geçmez. Bu yüzden aleti her açtığımda gördüğüm tekdüze masaüstünün içimi sıktığı da doğrudur...

Bu teknolojileri isteyebilirim aslında!
Ancak bunu teknoloji düşmanlığım

Yazının Devamı

Benzin ve yağ kokan bir tarih

5 Ocak 2014

Otomobil dediğiniz şey sadece dört tekerlekli bir canavardan ibaret değil. Onun da bilinmeyen yönleri, geçmişinde yaptığı hataları ve çoğu kez bizden gizlediği pek çok ilginç özelliği var

Bir TV programı için yapılan Car-puccino kahve telvesini yanıcı yakıta çeviren bir düzenekle işliyordu (üstte). Seri üretim tekniğiyle olay yaratan Ford Model T ise dünyanın ilk “çevreci” otomobiliydi (altta).

Yok yok! Başlığa bakıp da motor yağı yahut benzinle ilgili bir yazı kaleme aldığımı düşünmeyin. Daha o kadar “derine” inmedim. Hepimiz biraz otomobilden anlarız, otomobili tanırız ya... İşte ben aslında “pek de iyi tanımadığımız” otomobili yazayım bugün dedim. Hatta size yazarken ben de arada bir dumur vaziyetine düşmedim değil. Sağolsun, benden daha uzman ve “çok şey bilen” insanlar da var dünya üzerinde...
Kısacası, bu yazı, otomobili sadece dört tekerlekli bir canavar gibi algılayanlara gelsin...

Yazının Devamı

Geçtiğimiz yıla lastik izi bırakanlar

29 Aralık 2013

Otomotiv dünyasının hayli hareketli olduğu bir yıl bitti, bitiyor. Ancak 2013 yılına lastik izlerini bırakan bazı otomobiller ve markalar var ki onlar 2014’te bile konuşulmaya devam edecek...

amborghini Egoista: İtalyan süper spor otomobil üreticisi Lamborghini’nin 50’nci yaşı nedeniyle geliştirilen ve doğum günü partisinde tanıtılan Egoista, görenleri hayretler içinde bırakacak bir otomobildi. Her ne kadar “Bu dünyaya ait değil” hissi uyandırsa da bir dünyalı, hem de Volkswagen Tasarım Başkanı Walter de Silva’nın kaleminden çıktı. Apache helikopterlerinden esinlenerek tasarlanan araç inanılmaz sert hatlara, komple açılabilen renkli camlı “kapağa”(tavana) sahip. Sadece tek kişinin binebileceği şekilde tasarlanan otomobilin güç kaynağı ise 600 HP üretebilen bir 5.2 lt hacimli V10. Benzer garipliğe sahip Veneno gibi üretime girmedi ancak bir hayli konuşulmayı başardı.

LaFerrari: Bir diğer İtalyan süper spor otomobil markası Ferrari, Egoista veya Veneno kadar radikal olmasa da hayli merak uyandıran ve ilgi çeken bir modelle sevenlerinin karşısına çıktı. “Çok özel seri” olarak sadece
499 adet üretileceği açıklanan LaFerrari’nin elbette en çok konuşulan yönü de fiyatı oldu.

Yazının Devamı

Crafter yatırımı Polonya’ya kayıyor

23 Aralık 2013

Hükümetin otomotive yönelik yatırım teşviklerinin açıklanmasının ardından gündeme gelen ve Volkswagen’in tamamen yeni Crafter modelinin üretimi için yapacağı tesis yatırımında sona gelindiği, söz konusu fabrikanın Polonya’da kurulacağı bildiriliyor. Çok yakın bir tarihte açıklanması beklenen yatırımla, 2016’dan itibaren yılda 100 bin adet Crafter üretilmesi planlanıyor.
Daimler ile orta sınıf ticari araç konusunda ortaklığı bulunan Volkswagen, Crafter modelini Mercedes’in Almanya’daki Ludwigsfelde ve Düsseldorf tesislerinde üretmeyi sürdürürken, her iki taraf da bu işbirliğini bitireceklerini açıklamıştı. Mercedes, yeni nesil Sprinter için Renault-Nissan ittifakıyla da işbirliğine gidebileceğini açıklarken, Volkswagen de, tamamen “özgün” bir Crafter (Türkiye’deki adıyla Crafter Volt) geliştireceğini belirtmişti. VW’nin bu konuda bünyesindeki MAN ile de bir işbirliği yapabileceği kaydedilirken, üretim için Türkiye ve Polonya’da araştırmalara başlandığı ortaya çıkmıştı.
Geçtiğimiz günlerde Polonya basınında çıkan ve Reuters ajansına da yansıyan haberlere göre bu arayışta son nokta konuldu. Son kararın VW Yönetim Kurulu’nda verileceği, ancak tüm göstergelerin Polonya’dan yana

Yazının Devamı

Her yerde kar var!

22 Aralık 2013

Geçtiğimiz günlerde yine bir kış klasiği vardı. Evet, tabii ki kar! İnsan direksiyon başındayken öyle bir sürücülük sınavı veriyor ki sormayın. Eh, sormanıza da gerek yok... Çünkü anlatılan, aslında sizin hikayeniz

Yaklaşık 28 yıldır ehliyet sahibiyim. Arsalarda filan kullanmışlığımı da sayarsak, sürücü koltuğuna “gerçek” sürücü olarak oturmaya başlayalı kabaca 35 yıl filan olmuştur sanırım. Aslında daha eskisi de var ancak o dönemde otomobilin direksiyonuna oturup direksiyonu olduğu yerde çevirmek ve ağzımdan “Vuuuuutttt” diye motor sesi çıkarmaktan ibaretti sürücülüğüm. Bir de sanki büyük iş başarmış edasıyla ikide bir otomobilden inip kapıları kilitlerdim ki “Havan kime güzelim?” diye sorsalar verecek cevabım yoktu!
Geçtiğimiz günlerde kar yağışının yoğun olduğu bir gecede otomobille
yola çıktığımda, işte aynen bunlar geçti gözümün önünden. Üstelik tüm bu “eşsiz” sürücülük kariyerime ve aldığım onca farklı eğitime rağmen, otomobile ulaşana kadar geçen sürede üç kez düşme tehlikesi atlatmış, kalan mesafeyi “altına doldurmuş çocuklar gibi” yürüyerek tamamlamayı başarmıştım.
Hoş bunu, yıllar önce dondurulmuş bir gölün üzerinde bize eğitim veren kişi de söylemişti:

Yazının Devamı

Genç nüfusa yaşlı oto

16 Aralık 2013

Otomotiv Distribütörleri Derneği’nin (ODD), otomotiv sektörüne yönelik politikalara katkı amacıyla Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) ile birlikte bir rapor hazırladı. ODD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Bayraktar, ODD Genel Koordinatörü Dr. Hayri Erce ve TEPAV Proje Koordinatörü Ozan Acar’ın katılımıyla tanıtılan rapor, Türkiye’de otomotiv sektörü ve dünyadaki yerine ilişkin ilginç veriler içeriyor.
Söz konusu rapora göre Türkiye, ortalama 29.3 yaş ile Avrupa’nın en genç nüfusuna sahip ülkeler arasında yer alırken, ortalama 16 yaş ile, araç parkı en yaşlı ülke konumunda bulunuyor. İngiltere’de nüfusun yaş ortalaması 40 civarındayken, araç parkının yaş ortalaması 7.5. Rapora göre 16 yaş ve üzeri araçlar, Türkiye’deki araç parkının yaklaşık yüzde 32’sini oluştururken, 20 yaşın üzerindeki araçların oranıysa tek başına yüzde 21’i buluyor.

Vergiler büyük engel
Araç parkının yenilenememesinin başlıca nedenleri arasında, yeni araç alımı ve kullanımı sırasında yüksek vergi maliyetlerinin olması sayılıyor. Nitekim , Türkiye, araçlar üzerinde doğrudan ve dolaylı vergi yükünün en yüksek olduğu ülkelerden.
Rapora göre örneğin net satış fiyatı 25 bin 835 TL olan

Yazının Devamı