Levent Köprülü

Levent Köprülü

-

Tüm Yazıları

Günümüz dünyasında otomobillerde kullanılan teknolojiler bir bir ilerliyor. Bunu deyim yerindeyse “ailece” izliyoruz. Peki ya bunların arasından, insanı az da olsa kıllandıranlar hiç çıkmaz mı?

“Ben bunlardan kıllanırım arkadaş”

Audi’nin tanıttığı “lazer farlar” birkaç yıl içinde seri üretim modellerde de yer alacak.

Teknoloji karşıtı bir adam değilim çok şükür. Sadece bazı teknolojilere adaptasyon konusunda “gecikme” problemleri yaşıyorum. Mesela evimdeki bulaşık makinesinde yıllardır aynı programı kullanıyorum. Zavallı makinenin düğmeleri yerine kaynamıştır herhalde kullanılmamaktan! Aynı şekilde iPad’imdeki uygulamaların sayısı iki elimin parmağını geçmez. Bu yüzden aleti her açtığımda gördüğüm tekdüze masaüstünün içimi sıktığı da doğrudur...

Bu teknolojileri isteyebilirim aslında!
Ancak bunu teknoloji düşmanlığım
ya da psikolojide adı neyse (teknofobi galiba) teknolojiye karşı alerjim dolayısıyla yaptığımı düşünmeyin. Sadece özümsemeden ya da tam olarak işlevine ve hatasızlığına güvenmeden üzerine atlamak istemediğimi farz edin mesela...
Geçtiğimiz günlerde Amerika’da açılan CES’te (Tüketici Elektroniği Fuarı) sergilenen otomotive ilişkin yeniliklere şöyle bir göz gezdirdim. Tabii alıcı değil, öncelikle gazeteci gözüyle. Sonra da şöyle bir kendime dönüp tüketici gözüyle bakmaya yeltendim... Bunlardan hangisini kullanır, otomobilimde olmasını isterdim diye...
İsteyeceklerimden başlayayım bari... Audi’nin tanıttığı “lazer farlar” benim tam da isteyeceğim türden bir şey mesela. Alman üreticinin Sport Quattro konsepti üzerinde gösterdiği bu yeni teknoloji, birkaç yıl içinde seri üretim modellerde de yer alacakmış. Hatta BMW, Audi’den bile önce, bu yılın sonlarında hibrit i8’de isteğe bağlı donanım listesine koyabilirmiş.
Kısa farlarda LED, uzun farlardaysa (eski deyimle uzun hüzmeli) lazerin olacağı farlar, yaklaşık 500 metre uzağı aydınlatabiliyormuş. Bu da LED teknolojili farların iki katıymış. Yeme de yanında yat! Tabii açık unutursanız önünüzdeki sürücünün gözleri ne olur bilemiyorum. Ayrıca halen maliyeti çok yüksekmiş ve fazla ısınabiliyormuş.

Ve “arıza” adam devrede!
Sonracığıma, Ford’un halen bazı modellerinde kullandığı ve sesli
komutla çalışabilen Sync sistemine iki yeni uygulama eklemiş. Mesela yolda karnınız acıktı ve canınız da pizza çekti. Eve varmak üzereyken bu uygulamayla pizzanızı ısmarlıyorsunuz. Telefonla arama derdi yok. Hatta önceden beğenilerinizi not ettirip bir kimlik
kartı oluşturacağınız için nasıl bir
pizza istediğinizi söylemenize bile gerek yok! Onlar zaten biliyor ve getiriyor...
Bu da uyar!
İkinci uygulamaysa yine Ford’un bir otopark işletmesiyle yaptığı işbirliği sonucu ortaya çıkmış. Gideceğiniz yerde park yeri olup olmadığını, yoksa en yakın nerede boş yer olduğu gibi bilgiler hop diye geliveriyor. Dolap beygiri gibi dolaşmanıza gerek kalmıyor...
Tabii bana göre teknolojinin yüzü her zaman bu kadar “aydınlık” ve “lezzetli” olmayabiliyor. Dedim ya, bazılarına karşı “kuşkucu” yaklaşabilirim. Belki de “şanssızlıklara açık” bir kişilik olmamdan ötürüdür!
Mesela Kia’nın sürücü odaklı konseptini ele alalım. Gösterge paneli üzerinde yer alan bir ekranda hız, navigasyon bilgileri, anlık trafik bilgileri gibi şeyleri izleyebiliyorsunuz. Bunda terslik yok hatta güzel de. Yalnız,
yaptığımız belirli el hareketlerini algılayarak çalışan bir diğer sistemin kullanılması beni biraz kıllandırdı bu konseptte. Yani siz gözünüzü yoldan ayırmadan, elinizin bir hareketiyle radyoyu çalıştıracak ya da navigasyon seçeneklerini ayarlayabileceksiniz.
Peki yanımda biri varsa ve ben, kimi zaman elimi de kullanarak hararetli bir şeyler anlatıyorsam o anda. Ya da aniden önüme kıran birine sinirlenip elimle “Alırım paçanı aşağıya!” hareketi yapıyorsam ne olacak? Değil mi azizim?
Peki ya Valeo’nun akıllı telefonla araç park ettiren uygulamasına ne buyurulur? Park yerine geldiğinizde, şayet iki araç arası dar ise otomobilden iniyor ve akıllı telefonunuzla koca otomobili uzaktan kumanda ederek park ediveriyorsunuz. Ya şarjım biterse veya o sırada birileri beni ararsa?
“Ah, gitti caaanıımmm otomobil, görüyor musun bak!”
“Arıza adam” devrede!
İşin şakası bir yana, gerçekten de bazı teknolojilerin olgunlaşması ve insanların zihninde yer bulabilmesi için zamana ihtiyaç var. Özellikle de insanların zihni ve alışkanlıkları, teknolojiler kadar çabuk değişemiyorsa... Ve bu yenilikleri, emniyet kemeri yerine tokasını takmayı tercih eden, Start&Stop sistemi devredeyken anahtarla aracı çalıştırmaya kalkan ya da benim gibi aracını park ederken geri görüş kamerası yerine kafasını arkaya çeviren insanlara sunmaya çalışıyorsanız...
Kalın sağlıcakla...