Bir gece çıkıp gelsen sesinle...

13 Ekim 2013

Teknolojinin soğuk ve duygusuz olduğunu düşünürüz değil mi? Aslında değil! Görüntülerini saklayıp özlediklerimizi hatırlamamızı sağlayan o teknoloji, tüylerimizi de diken diken edebilir bazen. Tıpkı Senna’nın “hayalet turu” gibi

Kimi konuşmalarda döner dolaşır suçu teknolojiye atarız hep. Neymiş? Teknoloji denilen illet yüzünden hayatta birçok değeri unutup makineleşmiş ve duygusuzlaşmışız. Teknolojinin esiri olup bazı değerleri unutmuşuz! Bu iddiaların bazı yönlerine hak versem de tamamına katılamıyorum, üzgünüm! Genelin aksine, teknolojinin sadece soğuk
ve duygusuz bir “illet” olduğunu düşünmüyorum çünkü.
Mesela o teknoloji sayesinde sevdiğimiz, özlediğimiz ve hayatta olan insanların yanına çok kısa sürede ulaşabildiğimiz için... Veya onlarla birlikteyken geçirdiğimiz güzel anıları görüntülerle ölümsüzleştirebildiğimiz, dilediğimiz zaman o anlara dönüp gönlümüzce gülümseyebildiğimiz, belki de titreyerek ağlayabildiğimiz için... Ya da tıpkı Senna’nın “hayalet turu”nda olduğu gibi, insanın tüylerini diken diken edebildiği için sıcak olabilir teknoloji.
Türkiye’de de hâlâ oynayan “Zafere Hücum / Rush” filmine gidebildiniz mi bilemiyorum. Özellikle Formula 1

Yazının Devamı

Ey sıkışıklığını sevdiğim trafiğim!

6 Ekim 2013

Dur-kalk trafikten acayip derecede sinir oluyorsanız, yerden göğe kadar haklısınız. Bir dolu olumsuzluğu var, malum. Bazen de bardağın dolu tarafını görmek mümkün olabilir mi? Var mı ki?

Yoğun trafikte demir gibi sinir ve sabır sahibi olmak gerekiyor.

İstanbul gibi bir şehirde yaşıyorsanız, en azından “dünya şampiyonu” bir kentte olduğunuzu unutmayın! Hatta siz bir “dünya şampiyonluğu” elde etmiş, ancak bundan “bihaber” bile olabilirsiniz. Dalga filan geçmiyorum!..
Geçtiğimiz günlerde belki okumuş, duymuşsunuzdur. Dünyanın önde gelen madeni yağ markalarından Castrol ile navigasyon üreticisi TomTom işbirliğiyle düzenlenen “Global Dur-Kalk Endeksi” (böyle bir endeks olduğunu da öğrendik nitekim) sonuçlarına göre İstanbul, bu konuda dünya birincisi oluvermiş. İstanbul, endeksin kapsadığı dünya genelindeki 50 şehir arasında, “sürücü başına yıllık ortalama 31 bin 200 kez dur-kalk yaparak” zirveyi kapıvermiş. Meksika’nın başkenti Meksiko ve Rusya’nın başkenti Moskova ise ancak bizim ardımızda yer bulabilmiş. Yani İstanbul, her ne kadar olimpiyata ev sahipliği yapamasa da, farklı bir alanda dünya şampiyonluğu düzenlemiş oluyor. Hem de sürekli...

Yılda 18 bin dur-kalk

Yazının Devamı

Otomotiv dünyasından oltaya takılanlar

29 Eylül 2013

Biraz dedikodu, biraz değerlendirme, biraz da haber... Otomotiv dünyasından oltamıza takılan ufak tefek şeyler...

Caterham’ın 7’si, 60 yıl sonra ilk kez radikal bir devrim geçirdi.

Haydi gelin, bu hafta yeni “bilmem ne sistemi”ni boşverelim. “Filanca” modelin tarihini de es geçmekte fayda olabilir. Bugün anıları, izlenimleri, gelmiş geçmişleri de bir kenarda bekletelim. Bugün ne mi yapalım? Biraz dedikodu, biraz değerlendirme, biraz da haber yazıp okuyalım... Hani gündemin sayfalarına koyamadığımız ama otomotiv dünyasında olup biten, bu sırada da oltamıza takılan ufak tefek şeylerden bahsedelim.
Mesela yeniden üretime başlamak için sancılar çeken ama “deneme” adı altında koskoca fabrikada sadece “iki” adet 9-3 üreten Saab’dan bahsedebiliriz. Söylenen o ki söz konusu o iki otomobil, doğrudan doğruya Çin’de resmi makamlar tarafından sipariş edilmiş ve üretilmiş. Yani otomobiller doğruca oraya gidiyor. Ne de olsa artık sahibi Çinli. Bir de yeni şirket “Acaba sadece elektrikli mi üretsek, yoksa bir miktar finansman için hibrit ya da benzinli de yapsak olur mu?” tartışmasını bitirip konuya açıklık getirse iyi olacak. Çünkü halen haberler çelişkili!

Hippi minibüsüne veda

Yazının Devamı

Bana bir ses verin lütfen!

22 Eylül 2013

Pek çok üretici, performanslı ancak ses açısından yeterince “tatminkar” olmayan modelleri için farklı egzoz sesi çözümleri üretirken, bazı firmalar da, 4 silindirli motordan 8 silindirli motor sesi çıkartmış!

Porsche 911 (üstte) ve Lexus LF-A (sağ alttaki motor kendisine ait!) özel egzoz ses sistemlerine sahip. Faurecia farklı markalara fabrikasyon aşamasında monte edilebilecek sistemi yaratmış...

Sonradan olma abartılmış örneklerine ifrit olsam da bazı otomobillerin şanına yakışan bir ses ve aynı zamanda da azıcık performans vermesi için konulmuş egzoz sistemlerine saygım sonsuz. Ama dediğim gibi, sonradan ekleme olup da sesi kulaktan girip insanın ciğerini sökercesine böğürenlerden bahsetmiyorum.
Çoğu zaman ben de buna hak vermişimdir. Afili ve sportif bir tasarıma sahip, ancak “scooter kıvamında” sesiyle yanımdan geçen ya da 250 HP güce sahip olup da yüksek devirlere çıkıldığında ses bakımından “Şahin” performansı sergileyen otomobillerle karşılaştığımda, bunun “araca haksızlık” olduğunu düşünmüşümdür. Çünkü bu tip otomobiller, sadece tasarım ya da performansla değil, sesiyle de sahibine “Bak işte, paranın tam karşılığı benim!” diyebilmeli.

Kulağa hitap etmeli

Yazının Devamı

Ya “konsept” cinlikler gerçek olsaydı...

15 Eylül 2013

Frankfurt Fuarı’ndan gelir gelmez, gözüme takılan bazı yenilikleri paylaşayım dedim. Ama paylaşırken de “Ya bunlar gerçek hayata da taşınsaydı?” diye düşünmeden de edemedim!

Sıkıcı tamponlara, yan korumalara elveda; darbe emici “hava”lı yastıklara merhaba!

İçimden yazıya “Ahhh, nerede o eski fuarlar!” diye başlayasım geldi... Hani ne de olsa bu adamcağız, Frankfurt Otomobil Fuarı’ndan gelip, “ayağının tozuyla” klavye başına oturup şu yazıyı döktürüvermeye çalışıyor. Aklında başka ne gibi bir konu olabilir ki?
Yüzlerce otomobilin toplandığı, 32 futbol sahası kadar büyük bir alanı gezmiş, ayaklarına kara sular indiğinde durumunun, otomobillerin başında adeta nöbet bekleyen “zarif mankenler”den daha kötü olamayacağını düşünerek avunmuş bir adamın zihni dolup taşmıştır yeniliklerle ne de olsa... Aynen öyle işte! Maalesef size 70 modelin “dünya lansmanı”ndan ya da bilmem kaç tane modelin makyajlanmasından bahsetmeyecek. Çünkü onların tümünü, ana gazetede yazıp çizdi, bitirdi...
Peki ne anlatabilirim? Fuar demişken, “cin fikirli” donanımlara sahip “konsept” otomobillerden bahsedebilirim mesela. Öyle ya, fuar dendiğinde insanların aklına ilk önce alışılmadık tasarımlarda,

Yazının Devamı

Çin’in otomotiv efsanesi diriliyor!

8 Eylül 2013

Çin’de “eskiye dönüş” özlemi, bir efsanenin yeniden yaratılmasını sağladı. Ülkenin ilk yerli otomobili Hongqi, artık yabancı lüks markalara kafa tutmayı amaçlıyor...

Çin Devlet Başkanı Deng Şiaoping (en üstte) ve Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterrand efsane otomobilde.

Her ne kadar dünyanın en büyük otomobil pazarı olsa da küresel markaların cirit attığı ve birbirinden lüks modellerin arz-ı endam ettiği Çin’de, onun adı hâlâ unutulmuyor. Devasa gövdesi, patlak gözleri andıran farları, geniş krom radyatör ızgarası, “binme şerefini elde eden” ünlülerin deyimiyle “uçsuz bucaksız” motor kaputuyla Çinlilerin saygı duyduğu
bir otomobil çünkü.
Adı Hongqi (hong-çi diye okunurmuş) yani “Kızıl Bayrak” olan otomobil, aslında tamamen devlet büyüklerine özel ve Çin’i temsil etmesi için üretilmişti.
Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Mao, 1956’da komünist partinin, politikaları belirleyen en üst karar organı olan politbüronun toplantısına yine bir Rus yapımı limuzin (muhtemelen ZIL marka) ile gelmişti. Sinirliydi ve burnundan soluyordu. Toplantıya geçtiklerinde kurmaylarına sert bir şekilde çattı ve “Ne zaman kendi yaptığımız bir otomobille bu toplantıya geleceğim? Bana

Yazının Devamı

“Bana böyle teknolojilerle gel!”

1 Eylül 2013

Nissan ve General Motors, “otonom” otomobil modellerini önümüzdeki yedi yıl içinde piyasaya sunabileceklerini açıkladı. Pekala, biz bunlara hazır mıyız?

Pek öyle geriye gitmeye gerek yok. Daha, geçtiğimiz hafta içinde Japon otomotiv üreticisi Nissan’ın CEO’su Carlos Ghosn, markanın 2020 yılına kadar “otonom” yani kendiliğinden gidebilen (sürücüsü olmadan kaçan anlamında değil tabii!) otomobil teknolojisini tüketicilere sunmaya başlayacağını açıkladı. Ghosn, söz konusu teknolojinin geliştirilmesi ve testleri için adeta film platosunu andıran bir merkezin inşasını sürdürdüklerini anlatırken, bu otomobilleri “uçuk kaçık olmayan” gerçekçi fiyatlardan satmak istediklerini söyledi. Sonuçta bu otomobiller, 360 derecelik açıyla etrafı tarayabilen kameralar, sensörler sayesinde sadece otoyolda direksiyonu devralmayıp gerektiğinde şehir içinde aracı park edebilecek.
Dünya otomotiv devlerinden General Motors da, yine geçtiğimiz hafta benzer bir açıklama yaparak, o kadar abartılı fonksiyonlara sahip olmayan, ancak
en azından direksiyonu bıraktığınızda şeritten ayrılmayan, öndeki araçla güvenlik mesafesini koruyan, gerekirse durup kalkabilen bir aracı önümüzdeki beş-altı yıl içinde

Yazının Devamı

Her tüketicinin bir oto alışı var!

25 Ağustos 2013

İster parasını verip otomobili teslim alma, ister aracı servise bırakma sırasında olsun, her tüketicinin bir “oto alışı” var! Türklerin farklı, Çinlilerin farklı, Hintlerin farklı... Adamlar araştırmış, ben de yazıyorum...

Her yiğidin farklı bir yoğurt yeme stili olduğunu atalarımız söylememiş miydi? Söylemişti. Peki, her tüketicinin de bir otomobil alış stili olamaz mı? Olmaz mı, elbette var! Türklerin farklı, Çinlilerin, Almanların, Hintlerin de... Kimimiz showroom’lara ailece gidip otomobil seçmeyi ve beğenmeyi “pazar gezmesi”nin bir parçası olarak görürüz de, kimimiz servise bıraktığımız otomobilin başından uzun süre ayrılmayıp tamiratı yapacak görevliye sanki “Bu otomobil benim, sahibi de benim. Bilgin olsun!” imajı vermeye çalışırız. Aslında bunu, biraz da kendi içimizi rahatlatmak için yaparız da renk vermeyiz. “Servisten güzel elektrik aldım! Aracıma da iyi bakarlar kesin!” gibi bir olay bu...

Showroom’a dişçiye gider gibi gidiyorlar
Dünyanın en büyük otomotiv üreticilerinden Volkswagen, bu konuda araştırmalar yaptıran, böylece tüketici davranışlarını öğrenmeye ve ölçmeye çalışan firmalardan. Tüm dünyada 20 bini aşkın yetkili satıcısı bulunan bir firma için

Yazının Devamı