Sabahattin Ali 110 Yaşında

25 Mayıs 2017

Sanat ve onu üretenler içinde erkek olanlarının kimilerinin hayatı aynı kadın etrafından şekillenmiştir. Geçmişte Yusuf İslam, Mick Jagger, David Bowie, Eric Clapton gibi isimlerin bazen aynı kadına aşık olduğunu, karşılık alamayan veya terk edilenlerin “Angie”, “Lady D’Arbanville” gibi besteler kaleme alıp bizleri de hüzünlerine ortak ettiklerini biliyoruz. Bizim edebiyatımızda da benzeri bir durumun söz konusu olduğunu söylemek mümkün.

Turgut Uyar, Edip Cansever ve Cemal Süreya’nın yolları aynı kadında kesişmişti. Yazıya konu olan isimse buna benzer durumda. Edebiyat öğretmeni Nahit Hanım. Orhan Veli’nin uğruna şiirler yazdığı kadın. Onu tanıyanların yazdıklarından anlıyoruz ki “edebiyat tarihçileri bulsun” diye gizem kattığı kadın oydu. Onunla aynı kaderi paylaşan bir isim daha vardı, Sabahattin Ali. Nahit Hanım için duyduğu aşktan miras olarak bize olağanüstü bir şiir ve şiirden Ali Kocatepe tarafından bestelenmiş bir şarkı kaldı. "Ben gene sana vurgunum".

Dün gece Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde “Sabahattin Ali 110 Yaşında” konseri kapsamında şairin birçok şiirini bestelemiş olan Ali Kocatepe ile Aysun Kocatepe, konuk sanatçılarla birlikte “Eskisi Gibi” şiiri ya

Yazının Devamı

Bodrum'da gece gündüz müzik

24 Mayıs 2017

Klasik müzik dinlemek için illa üstü kapalı bir salon, mümkün mertebe şık bir giyim gibi kavramların bir araya gelmesi gerektiğini düşünenlerden misiniz? Berlin Filarmoni ve Viyana Filarmoni’nin klasikleşmiş yılbaşı konserlerinin yanı sıra İstanbul’a gelen orkestraların konserleri de hep bu minvalde gerçekleşiyor zaten.

Fakat bu müziğin anavatanını olan Avrupa ülkelerine baktığımızda durumun pek de öyle olmadığını görebiliyoruz. Yaz aylarında olabildiğince açıkhava mekanlarında özellikle de şehir meydanlarında bu tip organizasyonlara rastlamak mümkün.

Bu sene 45.si düzenlenecek olan İstanbul Müzik Festivali kapsamında birkaç açıkhava konser etkinliği mevcut. Bunları günleri yaklaştıkça yazmaya çalışacağım. Ama yazının konusunu ve amacını teşkil eden İstanbul dışında bir klasik müzik festivali daha var ki “keşke orada olabilsem” denecek türden. Bu sene küçük bir isim değişikliğiyle adı “Bodrum Müzik Festivali” olan etkinlikten bahsediyorum. 2005 yılından bu yana D-Marin Uluslararası Klasik Müzik Festivali ismiyle düzenlenen etkinlik bu sene ismini değiştirerek ve listesine harikulade konserler ekleyerek büyüyor.

12-16 Ağustos tarihleri arasında gerçekleştirilecek Bodrum

Yazının Devamı

İstanbul Bienali'nde komşu gezmesi

23 Mayıs 2017

İki yıl önce gerçekleştirilen İstanbul Bienali’nin tadı hala damağımızdayken bugün itibariyle 16 Eylül – 12 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek bienalin mekanları açıklandı.

“İyi Bir Komşu” başlıklı 15. İstanbul Bienali, temasına paralel biçimde birbirine yürüme mesafesindeki komşu mekânlarda gerçekleşecek. “Tuzlu Su” adlı bir önceki bienalde yaptığımız deniz yolculuğu ve Büyükada köşklerini ziyaretten sonra daha dar bir alandaki bienal değişik bir deneyim olacak. Troçki’nin bir dönem yaşadığı evin kıyı tarafındaki hayvan heykellerinin önünde hangimiz fotoğraf çektirmedik ki?

Elmgreen & Dragset küratörlüğünde düzenlenecek bu yılki bienalin ise ev ve mahalle kavramlarını birçok açıdan ele alacağı açıklanmıştı. Önceki bienallere de ev sahipliği yapan İstanbul Modern, Galata Özel Rum İlköğretim Okulu, Pera Müzesi ve Küçük Mustafa Paşa Hamamı’nın yanı sıra, Cihangir’deki ARK Kültür ile Asmalımescit’te bulunan sanatçı stüdyosu gibi konut özelliği taşıyan mekânlar da bu yılki listeye eklendi.

Yazının Devamı

Hayaller Coldplay

22 Mayıs 2017

12 Temmuz 1986, Wembley tıklım tıklım dolu. Hava bulutlu, stadyumu dolduranlar birazdan tarihi bir ana tanıklık edecekler. Bekleyişin ardından –bence- tarihin en büyük sahne adamı platformda beliriyor. Tüm o ukalalığı ve küstahlığına rağmen alanı dolduran yüz binlerce izleyicinin çığlıkları da peşi sıra geliyor. Sahne artık Freddie Mercury’nin.. Önce “One Vision”, ardından da “Tie Your Mother Down” ve yaklaşık iki saatlik bir resital.

Tam o gün annemle babam yeni evlenmiş ve benim doğmama da daha bir sene var. Dolaysısıyla bu, benim kaçırdığım en büyük konser olarak tarihteki yerini aldı. Üstelik hiçbir zaman Freddie Mercury’yi canlı canlı dinleyemeyeceğim. Ne büyük bahtsızlık. Neyse ki teknoloji sayesinde konserin tamamını birkaç kez izleme fırsatım oldu. Hem de sahneden epey uzakta Freddie Mercury’yi zar zor seçebilen izleyicilerden daha net bir şekilde. Ne de güzel teselli ediyorum kendimi. Kaçan sırf Queen konseri mi? Değil maalesef.

20 Ekim 1994 tarihinde yine Londra’da bu sefer Earl’s Court’ta sahnede Pink Floyd var. Roger Waters sonrası en sevdiğim albümleri olan “The Division Bell” turnesi kapsamında sahnedeler. Bense o esnada muhtemelen öğretmeninim verdiği

Yazının Devamı

Müzede bir gece

17 Mayıs 2017

Bundan üç yıl önce Alain de Botton’un “Aşk Üzerine” isimli kitabını okumuştum. Yeni tanıştığı Chloe ile dışarıda bir şeyler yapabilmek için geliştirdiği yöntemler nazarımda takdire şayandı. En çok hoşuma giden de bir iş çıkışı British Museum’da gece gezmesi yapmalarıydı. O an “sahi neden müzeleri hiç kimse yokken gezmiyorum ki?” diye düşünmüştüm. Çok geçmeden yolum bir şekilde Louvre’a düşmüştü. Kendimi Alain de Botton’un yerine koyup hava karardıktan ve turistler barlara dağıldıktan sonra Medici Salonu’ndan tek başıma dakikalarca dolanıp durdum. Etrafta kimselerin olmamasına güvenerek Jules ve Jim filmindeki gibi merdivenlerden koşarak indim. Kişisel tarihimin en özel anlarından biriydi o gece.

Sonrasında İstanbul’a döndüğümde karşıma bir haber çıktı. “Avrupa Müze Geceleri kapsamında çok sayıda müze gece 11’e kadar açık” Meğer yıllardır olan bir şeymiş bu. Bahsi geçen müzeler arasında Ayasofya, Arkeoloji Müzesi, Türk-İslam Eserleri Müzesi gibi şehrin en önemli noktaları yer alıyor. Üstelik tüm bu müzeler ücretsiz. Müze Geceleri maratonum böylece başlamış oldu. O günden beri her sene hem bu tarihte hem de yılın genelinde sık sık yaptığım bir faaliyete dönüştü gece müze

Yazının Devamı

Cannes En İyiler Festivali

16 Mayıs 2017

İkinci Dünya Savaşı’nın büyük bir yıkıma yol açtığı Avrupa’da, kültür-sanat hayatı bir şekilde yeniden devam etmeliydi. Savaşın sona ermesinin ardından sinemanın en sevilen sanat dallarından biri olduğu Fransa’da, Venedik Film Festivali gibi bir etkinlik düzenleme arzusu Eylül 1946’da nihayete erdi. Fransa’nın meşhur güney sahilindeki Cannes kenti, Venedik’e rakip bu festivale ev sahipliği yapmaya başladı. Böylece günümüzün en önemli film festivalinin hikayesi de başlamış oldu.

Bu sene tam yetmiş yıl doldu, dile kolay. Siyah beyaz dönemlerden günümüze hayatımıza giren ne kadar yıldız oyuncu ve yönetmen varsa kırmızı halısından geçtiği bir festival oldu Cannes. Hatta kimilerince Oscar’dan daha prestijli, daha gerçekçi kabul edilir oldu. Geçmişte, Yılmaz Güney-Şerif Gören ve Nuri Bilge Ceylan ile yarışmanın en büyük ödülü olan “Altın Palmiye”yi kazanmıştı. Hatta Nuri Bilge Ceylan öncesinde “Büyük Ödül”e de layık görülmüştü.

17-28 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilecek festivalde bu yıl, 2007’de “Yaşamın Kıyısında” filmi ile “En İyi Senaryo” ödülü kazanan Fatih Akın’ın “Aus Dem Nichts” (Solgun) isimli yapımı da yarışma kategorisinde yer alıyor. Festival jürisinin başında

Yazının Devamı

3. Mardin Opera ve Bale Günleri başlıyor

15 Mayıs 2017

Tarihin en eski ve en bereketli yerleşim yerlerinden biri olan Mardin bu yıl üçüncü kez opera ve bale günlerine ev sahipliği yapacak. Geçmişte birçok medeniyete ev sahipliği yapan ve bu mirasını günümüze taşıyan kentin sanat hayatına da zenginleştiren bu etkinlik dizisi, Mardin Valiliği’nin katkılarıyla Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilecek.

20-25 Mayıs 2017 tarihleri arasında üç temsilin sahneleneceği Mardin Opera ve Bale Günleri’nin program detaylarına gelecek olursak;

3. Mardin Opera ve Bale Günleri’nin açılışı, 20 Mayıs 2017 Cumartesi akşamı, Ankara Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnelenecek Ken Ludwig’in, bir opera topluluğunun temsil öncesi hazırlıkları, yaşadıkları sorunlar karşısındaki pratik çözümleri ve başlarına gelen komik olayları konu edindiği “Bir Tenor Aranıyor” müzikali ile gerçekleşecek.

23 Mayıs 2017 Salı günüyse İzmir Devlet Opera ve Balesi Birim Dans Topluluğu’nun sahneleyeceği “Çakırcalı Efe” Mardinlilerle buluşacak. Cem İdiz’in bestelediği, Orkestra şefliğiniyse Tolga Taviş’in yaptığı eserin koreografı İhsan Bengier.

Mardin Opera Bale Günleri’nin çocuk izleyicileri de unutmamış. Gündüz programı İzmir Devlet Opera

Yazının Devamı

Pırasa yemeği tarifi

13 Mayıs 2017

“Bu dünyada iki türlü insan var. Pırasa sevenler ve pırasa sevmeyenler”

Üniversite yıllarımda bir hocam derste şöyle bir söz etmişti “İnsanlar ikiye ayrılır, Pink Floyd dinleyenler ve dinlemeyenler”. O zamanlar bu sözü çok beğenmiş her ortamda sürekli tekrarlar olmuştum. Derken bir festival vesilesiyle adını hep duyduğum ama o güne kadar dinlemediğim (ne kadar ayıp!) Baba Zula’yı canlı canlı izleme fırsatım oldu. Elinde bağlamasıyla bin yıl öncesinin Orta Asyası’ndan fırlamış gibi gelen bir usta ve grubu sahnede harikalar yaratıyordu. Aranılan kan bulunmuştu. Bu toprakların müziğiyle psychedelic melodiler bir araya gelmişti. Baba Zula dinleme maratonum böyle başlamıştı. Kendi adıma söyleyebilirim ki Pink Floyd’un “Careful with that axe, Eugene” dinlerken ne hissediyorsam Baba Zula dinlerken de aynısını hissediyorum.

Yazının girişinde yer verdiğim veciz sözüyse ben demiyorum, Murat Ertel diyor, Nam-ı diğer Baba Zula. 20 yılı aşkın bir süredir varlığını sürdüren Murat Ertel ve Levent Akman’dan oluşan gruba dönem dönem Brenna MacCrimmon gibi müzisyenler de eşlik etmişti. Dinleyeni başka diyarlara götüren müziklerine piyasadaki normalin epey dışında sözler ekleyen Baba Zula, bu

Yazının Devamı