12 Temmuz 1986, Wembley tıklım tıklım dolu. Hava bulutlu, stadyumu dolduranlar birazdan tarihi bir ana tanıklık edecekler. Bekleyişin ardından –bence- tarihin en büyük sahne adamı platformda beliriyor. Tüm o ukalalığı ve küstahlığına rağmen alanı dolduran yüz binlerce izleyicinin çığlıkları da peşi sıra geliyor. Sahne artık Freddie Mercury’nin.. Önce “One Vision”, ardından da “Tie Your Mother Down” ve yaklaşık iki saatlik bir resital.
Tam o gün annemle babam yeni evlenmiş ve benim doğmama da daha bir sene var. Dolaysısıyla bu, benim kaçırdığım en büyük konser olarak tarihteki yerini aldı. Üstelik hiçbir zaman Freddie Mercury’yi canlı canlı dinleyemeyeceğim. Ne büyük bahtsızlık. Neyse ki teknoloji sayesinde konserin tamamını birkaç kez izleme fırsatım oldu. Hem de sahneden epey uzakta Freddie Mercury’yi zar zor seçebilen izleyicilerden daha net bir şekilde. Ne de güzel teselli ediyorum kendimi. Kaçan sırf Queen konseri mi? Değil maalesef.
20 Ekim 1994 tarihinde yine Londra’da bu sefer Earl’s Court’ta sahnede Pink Floyd var. Roger Waters sonrası en sevdiğim albümleri olan “The Division Bell” turnesi kapsamında sahnedeler. Bense o esnada muhtemelen öğretmeninim verdiği matematik ödevini evde yapmakla meşgulüm ve Pink Floyd’un ne olduğu hakkında hiçbir fikre sahip değilim. Çok sonraları kim olduğunu öğreneceğim David Gilmour’un gitar soloları hayatımda duyacağım en güzel melodiler olacak. “Hey You” ve “Comfortably Numb”ın efsane performanslarını yıllar sonra video siteleri sayesinde izleyecektim.
Böyle bakınca yanlış dönemde doğup büyüdüğümü düşünmek de mümkün. Pink Floyd vuslatımızı dört yıl önce Roger Waters ile bir nebze dindirebildik ama David Gilmour yoksa neye yarar, ki Rick Wright artık yok…
İstanbul yavaş yavaş yaz haline geçmeye hazırlanırken açıklanan konserlere ve festivallere de göz atıyorum. Aerosmith, Gürcistan ve İsrail gibi bize yakın ülkelere uğrayıp bizi es geçecekmiş. Yıllardır beklenen Radiohead, AC/DC ya da Bruce Springsteen konserleri hayallerde yaşamaya devam ediyor. Her sene yapılacağı söylentisi çıkan Coldplay’in turne programı, grup üyelerine nefes aldırmayacak cinsten. Yani bir “Fix You” ya da “Yellow”u nemli bir İstanbul yaz gecesinde dinleme ihtimalimiz şimdilik yok gibi. Fena mı olurdu göz alıcı renklerdeki ışıklı oyuncaklarla stadyumu doldurup hep birlikte şarkılara eşlik edebilseydik.. İki kez bilet iadesi aldığım Depeche Mode da cabası. Dave Gahan kendine iyi bak emi! Üçüncüde olacak, inanıyorum.
Çok zor bir şey bilmiyorum ama bu isimleri bu şehirde izlemeyi hak ettiğimizi düşünüyorum. Bekliyoruz efendim.