Öncelikle şunu belirtelim: Seçimler anketlerden oldukça farklı sonuçlar verdi. İlk iki partinin oyları daha yüksek tahmin edildi. Oysa AKP tahminlerden 7 - 8 puan daha aşağıda oy aldı. CHP de tahminlerin altında oy aldı. Buna rağmen DYP ve MHP tahminlerin üstünde oy aldı. Kısacası, radikal sağ Genç Partiye geçen seçimler kaybettiği oyları geri aldı. DYP de merkez sağda küçük bir alternatif olarak konumunu korudu.AKPnin çıkış nedenleri biliniyor. Ekonomik krizin giderek aşılması, ferahlama vs. AB sürecinde umutlu bekleyiş ve muhalefetin etkin bir toplumsal hedefinin olmayışı da AKPye yardım etti. CHPnin aldığı sonuçların ise büyük bir fırtına koparacağı şimdiden gözleniyor.AKP bu seçimler öncesinde, belli bir ölçüde de olsa, bir meşruiyet sıkıntısı çekiyordu. Yüzde 34 oyla Meclisin 2/3ünü elinde tutuyor ve hedef tahtası oluyordu. Şimdi artık bu sıkıntıyı bir ölçüde gidermiş oluyor. Atacağı her adımda, Meclis çoğunluğunun yanı sıra, arkasında daha büyük bir kamuoyu desteğini almış olma güveniyle hareket edecektir.Buna en güzel örnek de Kıbrıs konusudur. Kıbrıs konusunda, belli duyarlı kesimleri dengelemeye çalışan AKP iktidarı artık daha büyük bir özgüvenle Denktaşa baskı
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Nihayet seçimler tamamlandı. Kuşkusuz seçimlerin ekonomik ve siyasal sonuçları olacak. Ancak seçimlerin görünen sonuçları daha çok siyaset alanında olacak görünüyor.
Öncelikle şunu belirtelim: Seçimler anketlerden oldukça farklı sonuçlar verdi. İlk iki partinin oyları daha yüksek tahmin edildi. Oysa AKP tahminlerden 7 - 8 puan daha aşağıda oy aldı. CHP de tahminlerin altında oy aldı. Buna rağmen DYP ve MHP tahminlerin üstünde oy aldı. Kısacası, radikal sağ Genç Parti'ye geçen seçimler kaybettiği oyları geri aldı. DYP de merkez sağda küçük bir alternatif olarak konumunu korudu.
AKP'nin çıkış nedenleri biliniyor. Ekonomik krizin giderek aşılması, ferahlama vs. AB sürecinde umutlu bekleyiş ve muhalefetin etkin bir toplumsal hedefinin olmayışı da AKP'ye yardım etti. CHP'nin aldığı sonuçların ise büyük bir fırtına koparacağı şimdiden gözleniyor.
AKP bu seçimler öncesinde, belli bir ölçüde de olsa, bir meşruiyet sıkıntısı çekiyordu. Yüzde 34 oyla Meclis'in 2/3'ünü elinde tutuyor ve hedef tahtası oluyordu. Şimdi artık bu sıkıntıyı bir ölçüde gidermiş oluyor. Atacağı her adımda, Meclis çoğunluğunun yanı sıra, arkasında daha büyük bir kamuoyu desteğini almış
İsviçre bankası UBS ise bayağı gerilerden üçüncü geliyor. Bu bankaların aktif büyüklüğüne baktığımızda her birinin birer dev olduğu görülüyor. Ancak bir başka özellik daha görülüyor. Bu bankaların hemen hepsi gelişmiş ülkelere ait.Sıralamada ilk 50 arasında sadece bir tek Çine ait 4 banka var. Dünyanın en büyük 21, 26, 39 ve 41inci bankaları. Bu da gayet doğal. Çünkü Çinin 1.3 milyara yakın nüfusu ve 1.2 trilyon dolarlık da milli geliri var. Dev bir ülke ve dev bir nüfusa sahip. Buna rağmen dünyanın ilk iki bankasının aktif büyüklüğü neredeyse Çinin milli gelirine eşit.Türkiye tabii sıralamada yok. Bırakın sıralamaya girmeyi toplam bankacılık sektörü dünyanın ilk 50 bankası arasına giremiyor. Çünkü 50nci bankanın aktif büyüklüğü bile 262 milyar dolar. Nordea isimli bu İsveç bankasının aktif büyüklüğü Türkiyede sektörün tamamından yüzde 60 daha büyük. Olacak şey değil!Pekiyi bizde neden bankacılık bu denli küçük? Çok neden var. Birincisi malum; ülke geliştikçe finans sektörü daha hızla büyüyor. Ve milli gelir içindeki payını artırıyor. İkincisi, finans kesimi eğer serbest bir yapıdaysa gelişme hızlanıyor. Nihayet, bankacılık üzerinde mali yüklerin makul olması gerekiyor. Aksi
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Dünyanın en büyük bankası Citigroup. Amerikan sermayeli bu bankadan sonra Japonların Mizuho Holdings bankası geliyor. Her ikisinin de aktif büyüklüğü 1'er trilyon doları geçiyor. Şöyle ifade edelim, her bir bankanın yıllık bilançoları Türkiye'nin milli gelirinin tam dört katı!
İsviçre bankası UBS ise bayağı gerilerden üçüncü geliyor. Bu bankaların aktif büyüklüğüne baktığımızda her birinin birer dev olduğu görülüyor. Ancak bir başka özellik daha görülüyor. Bu bankaların hemen hepsi gelişmiş ülkelere ait.
Sıralamada ilk 50 arasında sadece bir tek Çin'e ait 4 banka var. Dünyanın en büyük 21, 26, 39 ve 41'inci bankaları. Bu da gayet doğal. Çünkü Çin'in 1.3 milyara yakın nüfusu ve 1.2 trilyon dolarlık da milli geliri var. Dev bir ülke ve dev bir nüfusa sahip. Buna rağmen dünyanın ilk iki bankasının aktif büyüklüğü neredeyse Çin'in milli gelirine eşit.
Türkiye tabii sıralamada yok. Bırakın sıralamaya girmeyi toplam bankacılık sektörü dünyanın ilk 50 bankası arasına giremiyor. Çünkü 50'nci bankanın aktif büyüklüğü bile 262 milyar dolar. Nordea isimli bu İsveç bankasının aktif büyüklüğü Türkiye'de sektörün tamamından yüzde 60 daha büyük. Olacak şey değil!
Bu hükümet de iktidara geldiğinden bu yana yürürlükteki politikayı sürdüreceğini beyan etti. Bununla beraber, son bir yılda dış borç stoku 1.2 milyar dolar arttı. Bu nasıl oldu? Yandaki tabloda hükümetin dış borçlanma karnesi görülüyor. Borç stokunda vade yapısı değişmemiş. Devletin borçlarının yüzde 92si uzun vadeli, yani 5 yıldan uzun vadeli. Ciddi bir mali disiplin uyguluyoruz. Faiz - dışı fazla yaratarak borç stokunu azaltmaya çalışıyoruz. Pekiyi borçlar azalıyor mu? 2003 2004(Milyon USD) OcakKonsolide bütçeVade yapısı 63.449 64.717Kısa vade (1 yıldan az) 0 0Orta vade (1 - 5 yıl) 5.030 5.025Uzun vade (5 yıldan fazla) 58.418 59.692Alacaklıya göre 63.449 64.717Kredi 36.612 36.532Uluslararası kuruluşlar 23.521 23.473(IMF sağlanan krediler (16.732) (16.671)Hükümet kuruluşları 6.924 6.918Ticari bankalar 6.167 6.141Tahvil 26.837 28.185Döviz kompozisyonu 63.449 64.717USD 25.724 27.180DEM 0 0JPY 3.741 3.786EUR 16.684 16.514SDR 16.739 16.678Diğer 560 558 Konsolide bütçe dış borçları stoku (1) 2003 2004(%, yüzde) OcakKonsolide bütçeVade yapısı 100 100Kısa vade (1 yıldan az) 0 0Orta vade (1 - 5 yıl) 8 8Uzun vade (5 yıldan fazla) 92 92Alacaklıya göre 100 100Kredi 58 56Uluslararası
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Ciddi bir mali disiplin uyguluyoruz. Faiz - dışı fazla yaratarak borç stokunu azaltmaya çalışıyoruz. Pekiyi borçlar azalıyor mu?
Bu hükümet de iktidara geldiğinden bu yana yürürlükteki politikayı sürdüreceğini beyan etti. Bununla beraber, son bir yılda dış borç stoku 1.2 milyar dolar arttı. Bu nasıl oldu? Yandaki tabloda hükümetin dış borçlanma karnesi görülüyor. Borç stokunda vade yapısı değişmemiş. Devletin borçlarının yüzde 92'si uzun vadeli, yani 5 yıldan uzun vadeli.
Çeşitli kuruluşlar zaman zaman tahminlerini yayımlıyorlar. Bazen aylık enflasyon, bazen de yıllık büyüme tahminleri yapılıyor. BDDK beş kuruluşun tahminlerini bir araya toplamış. Tabloyu aynen yayımlıyoruz.Önce büyüme. 2003 yılına ilişkin tahminler 2.5 ile 6 arasında değişiyor. OECDnin 2.5luk tahminini bir taraf bırakırsak, asgari tahmin yüzde 4.6 oluyor. Bu da yabancı bir kuruma ait. Yılın sonuna geldik ve yüzde 5in üstünde bir büyüme bekleniyor. Yani anlaşılan uluslararası kuruluşlar gayet kolay foslayabiliyorlar. 2004 tahminlerine gelince. Yabancılar yine yerlilerden temkinli. Daha düşük bir büyüme bekliyorlar. Ancak şunu belirtmekte yarar var; 2004 büyüme tahminleri 2003 tahminlerinin altında. Biraz yavaşlamanın olması da mantıklı.Enflasyon konusunda tahminler 2003 yılında yüzde 20 ile 30 arasında değişiyordu. Hedef de zaten yüzde 20ydi. Sonuç 18.4 oldu. Yani herkes şaştı. 2004 yılında hedef yüzde 12. Tahminler ise yüzde 14 ile 17.5 arasında değişiyor. Oysa rahatlıkla biz hedefin altında gerçekleşme olmasını bekliyoruz.Konsolide bütçe dengesi için tahminler açığın milli gelir içinde yüzde 8 ile 15 arasında gerçekleşeceğine ilişkindi. ABnin aşırı iyimser, CSFB bankasının da
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Tahminde yanılmamanın yöntemi tahminde bulunmamaktır. Ancak ister istemez tahmin yapılıyor. Çünkü tahmin yürütmeden ticaret ya da üretim yapmak mümkün değil. Gerçi ülkemizde en uzun yıllık tahmin yapabiliyoruz. Çünkü her şeye rağmen belirsizlikler çok fazla.
Çeşitli kuruluşlar zaman zaman tahminlerini yayımlıyorlar. Bazen aylık enflasyon, bazen de yıllık büyüme tahminleri yapılıyor. BDDK beş kuruluşun tahminlerini bir araya toplamış. Tabloyu aynen yayımlıyoruz.
Önce büyüme. 2003 yılına ilişkin tahminler 2.5 ile 6 arasında değişiyor. OECD'nin 2.5'luk tahminini bir taraf bırakırsak, asgari tahmin yüzde 4.6 oluyor. Bu da yabancı bir kuruma ait. Yılın sonuna geldik ve yüzde 5'in üstünde bir büyüme bekleniyor. Yani anlaşılan uluslararası kuruluşlar gayet kolay foslayabiliyorlar. 2004 tahminlerine gelince. Yabancılar yine yerlilerden temkinli. Daha düşük bir büyüme bekliyorlar. Ancak şunu belirtmekte yarar var; 2004 büyüme tahminleri 2003 tahminlerinin altında. Biraz yavaşlamanın olması da mantıklı.
Enflasyon konusunda tahminler 2003 yılında yüzde 20 ile 30 arasında değişiyordu. Hedef de zaten yüzde 20'ydi. Sonuç 18.4 oldu. Yani herkes şaştı. 2004 yılında