Değerli trafik dostları, ülkemizde özelleştirme hamlesinin AB uyum yasaları çerçevesinde hız kazandığı bir gerçektir. Ancak bu uygulamanın en güzel örneğini trafikte görmekteyiz.
Bu düşünceler çerçevesinde gazetemizi ziyaret eden; TÜV-TURK İletişim ve İş geliştirme Direktörü M.Koray Özcan ve AKTUR Genel Müdürü Mehmet İlem ile görüşmelerimizde ortaya çıkan başarılı hizmetleri sizlerle paylaşmak istedim.
Özelleştirilmiş haliyle Tuv-Türk araç vize istasyonları 11 Ocak 2008 tarihinde hizmet vermeye başladı. Bu nedenle, Kamusal bir denetimin özelleştirilmesiyle sorunların artacağı söylenmekteydi. Oysa şimdi;Ruhsatlar ait olduğu araç ile vize istasyonlarına gitmeye başladı.
Bu günlere gelindiğinde ise; Otuz dört Milyonu aşkın aracın,gerçek Muayeneleri yapılmıştır.
* Binek araçlar yüzde elli.
* Hafif ticari araçlar yüzde otuzbeş.
* Ağır vasıtalar yüzde on.
Üç gün önce kaybettiğimiz değerli dostum Emin Sular için yıllar önce şu yazıyı yazmıştım:
Toplumun tükenen bazı değerlerini kazandırmayı amaçlayan bir olgu ve Kutsal bir duygudur trafikte gönüllü olmak. Oysa geçmişte kazanılanların kaybedilmemeleri yanında yeniden kazanacağımız bir çok bilgi de bulunmaktadır. Üstelik bu gelişmeler her 45 dakikada bir insanımızı kaybettiğimiz trafik ile ilgiliyse... İşte o zaman şapka çıkartılır böylesi bir Trafik Dostu önünde.
İşte bu hafta sadece trafikte dost olmayıp, tüm insani ilişkilerde Dostluğu ve yardımı ilke edinmiş gerçek bir dostu, Emin Sular’ı anlatacağım...
1972 yılından bu güne Emin Direksiyon Sürüş Akademisi adı altında sahibi olduğu trafik eğitim kurumunda bilgi paylaşımını sürdürüyor. Ayrıca bu eğitim kurumu, Uluslararası standartlara ulaşıp 2005 yılında ise; National Safety Council adlı ve konusunda Dünyaca ünlü bu kurumdan aldığı; Uluslar arası Eğitmenlik Yeterlilik Belgesi ile artık marka olmuştur.
İşte ülkemizde, örnek insan, örnek eğitimci ve örnek bir trafik eğitim kurumu üçlüsü.
Trafik eğitimi camiasında bir çok örnek davranışları yanı sıra ilginç fakat eğitici aktiviteleri ile tanınan Emin Hoca bir cansız
Değerli trafik dostları, bugün tüm yurtta okullar açılıyor. Ülkemizde yaklaşık yirmi milyon öğrenci için ders zili çalmaya başlayacak.
Çocuklarımız yeni uygulama ile heyecan dolu, bizler ise hem telaş hem de kuşku içersindeyiz.
Ülke genelinde ilk kez uygulanacak böyle bir eğitim sistemine çocuklarımızın uyum sağlamaları konusunda; anne ve babaların endişeleri sürüyor. Ancak ben, yeni neslin gelişmelere ve yeni uygulamalara uyum sağlayacakları inancındayım.
Beni asıl korkutan, okula gitmek için sokaklara çıkan çocuklarımızın trafikte karşılaşacakları sorunlardır. Çünkü, bu küçümen yavrularımızın hayat ile mücadelede daha ilk günleri başlıyor.
Ve ardından...(4+4+4) gibi yeni eğitim süreci; ilk basamağından itibaren uzunca bir yol ile başlıyor.
Her eğitim yılı başlangıcı, ülkemizin her bir köşesinde ilk günler sıkı trafik tedbirleri alınmakta ve uygulamalar yapılmaktadır. Okul önlerinde trafik araçları ve yaya geçitlerinde ise trafik polisleri görev almaktadır. Servis araçları ve sürücüleri çok sıkı denetim yaşarlar bu hafta sürecinde.
Peki ya sonra ne olur?
Değerli trafik dostlarım, geçtiğimiz hafta “Çeşme’nin suyunu kesenler” başlıklı yazım ile; bilinçli veya bilinçsiz davranışlarıyla; bu cennet beldeye zararı dokunanlardan söz etmiştim. Bugün ise yine bu turizm cennetinin trafikteki ihmal ve başarısızlıklar yüzünden nasıl cehhenneme çevrildiğini anlatacağım.
Geçtiğimiz yıl yani 2011’de; ölümlü hiçbir trafik kazası olmadığını gururla yazmış, trafik yetkili ve amirlerine köşemde teşekkür etmiştim. Aynı duygular ile ölümlü trafik kazası yaşanmayan bir yıl için yetkililere yine teşekkür yazmayı arzuluyordum ki, buna imkan bulunmadığını bilançolar ortaya koydu.
İl Trafik Komisyonu gibi yetkili bir kurumun üyesi olarak; çaresiz bırakılmak, var olan yetkiyi kullanamamak gibi düşünceler beni üzüyor. Sorumluluk duygularına suçluluk da eklenince, çaresizliği yenmeye çalışıyorum.
Kardeşimi üniversiteyi bitirdiği gün trafik kazasında kaybetmenin acısıyla başladığım bu mücadeleye mücadeleme devam edeceğim. On dört yıldır Çeşme ölümlü trafik kazalarında yine tek başına mücadele verdiğim gibi.
Ölümün beklediği kavşak
İlgililere hatırlatmak istiyorum; Liman Kavşağı’ndan, otoyol gişelerine gidiş yönünde ve sağda benzin istasyonu ve
30 Ağustos Zafer Bayramı gecesi Çeşme’deydik. Bu özel güne yakışır eğlencenin, sanatın ve çevre halkına yani insana saygının en güzel örneği, belki de zaferi yaşandı. Çeşme Çiftlikköy karşısında Sakız adasına en yakın bir noktada, AB’ne örnek davranışlar sergilendi.
Dilaila (Dilayla) tatil ve eğlence merkezinde; onurlu bir Milli bayramımızın akşamında yine onur duyduğumuz bir sanatçıyı izledik. Çok uzun bir aradan sonra ilk kez; Ferhat Göçer Çeşme’deydi . Sekiz yüz kişi ellerinde Türk Bayrakları ile bu doyulamayan sesi dinlediler ve eğlendiler. En önemli milli bayramlarımızdan birinin, özellikle son günlere rastlayan olumsuzluklara rağmen böylesine coşku içinde kutlanması; gözlerde yaş ve gönüllerde duygu fırtınası yarattı. Mütevazi olduğu kadar çok iddialı olarak tanımlayabileceğim bu doyumsuz sesiyle, insanları böyle bir gecede büyüledi... Hepimiz tek yürek olduk Milli duyguların dorukta yaşandığı bu doyumsuz gecede, saatlerin 24.00’e yaklaştığı sıralarda büyük usta Ferhat Göçer; zamanı hatırlatarak ve nazik bir lisan ile (Çevremizi ve komşularımızı unutmayalım) ifadesini kullandı. Ardından İzmir Marşı ile veda sırası gelmişti... Bazı çatal,kaşık sesleri gelse dahi halk
“Çeşme’nin gürül, gürül akan sularını kestiler beyim!” Tahta sandalyesinde otururken dahi bastonundan güç almak zorunda kalan, ak sakallı dedenin; mecazi anlamda sözleriydi bunlar.
Oysa yaklaşık on beş yıldır hizmet verdiğim İl Trafik Komisyonu üyeliğim ve başkanı olduğum Fahri Trafik Müfettişleri görevlerim çerçevesinde ve hukuka dayalı yetkiler ile Çeşme trafiğine katkılar sağlamak ve ölümlü kazaları önlemek amacıyla; karşılıksız çalışmalarım sürmektedir. Hem de tek başıma ve bir Donkişot edasıyla.
Çünkü; her yaz sezonu Ege’nin bu cennet köşesinde trafik kazaları sonucu kaybettiğimiz gençlerin geride bıraktıkları aileleri ise; unutulmaz acılarına ömür boyu mahkumudurlar. Acıdır ki; Çeşmeyi ve İzmir’i yönetenler ile bu cennetin nimetlerinden faydalananlar yani sözde saygın kişiler ortalıkta yoktu.
Ve yine yoklar? Fakat şimdi Çeşme’de perde açıldı ve beklenen temsil başlıyor...
Değerli trafik dostları, otuz yaşını doldurmuş ve hurda niteliği taşıyan araçlar için yeni bir uygulama daha başlatıldı. Çünkü 15 Haziran 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanmış olan yeni yasa yürürlüğe girdi. Böylece 6322 sayılı yasanın 41’nci maddesi tekrar değişikliğe uğratılmış oldu.
Motorlu taşıt vasfını kaybederek, bu kez hurda vasfına giren taşıtlarda; motorlu taşıtlar vergisi ile bunlara ait zam ve cezalar için yeni uygulama başlatıldı. Hurda taşıt uygulamasından faydalanacak olan araçların model yılları 1985’ten 1990 yılına yükseltildi.
Başlatılan bu yeni uygulama ile; İl Özel idareleri ve Makine Kimya Endüstrisi Kurumu’na teslim edilecek olan hurda nitelikli araçların yaş sınırı, artık 1990 model olarak kabul edilecek.
Bu yaştaki araç sahipleri en geç 31-Aralık-2014 tarihine kadar hurda nitelikli aracı için müracaat edip ilgili kuruma teslim edebilir. Ardından, aracın tescil ve kayıt nitelikli ve geçmiş yıllarda yapılan işlemlerin düzeltilmesi gerekir.
Böylelikle hurdaya ayrılan aracın tahakkuk etmiş ve ödenmemiş olan; MTV ile gecikme zammı, gecikme faizi ile vergi cezaları yanı sıra 28-2-2009 tarihine kadar olan ve araç plakasına kesilmiş fakat ödenmemiş
Değerli trafik dostları, geçen yıllarda Kapıkule sınır kapısından ülkemize giriş yapacak olan araçların, günlerce beklemelerinden doğan sıkıntıları hatırlayanınız çoktur. Bu nedenle yurt dışında çalışan vatandaşlarımız ile turistlerin çektikleri zorluklara çözüm arandı. Ve sonunda Başbakanımız talimat verdi; yabancı plakalı araçlar için sınır geçişinde Triptik işlemleri uygulaması durduruldu ve kolay geçiş sağlanarak yığılmalar önlendi.
Ülkemize geçici olarak sınır kapısından giriş yapacak olan yabancı plakalı araçlara; taşıt giriş-çıkış formu niteliğinde Triptik dediğimiz kayıt işlemleri yapılarak izin verilir.
Fakat bu araç sürücüleri ülkemizde, Trafik Yasası ilgili maddeleri gereği; trafik suçu işlerlerse Trafik Polisi veya Jandarma Trafik timleri tarafından para cezası tutanağı düzenlenir. Trafik suçu işleyen yabancı plakalı araç sürücüsü trafik cezası ücretini peşin olarak ödemek istemez ise; taşıt giriş-çıkış kartı veya triptik belgesinin Özel bilgiler bölümüne işlenir.
Yurt dışına çıkışta araçların denetimi esnasında kontrol edilir, eğer ödenmemiş para cezası var ise gümrük saymanlığı veya mal müdürlüklerine ödeme yapılmadan yurt dışı çıkışına izin