Yeryüzünde yaşayan ilk insanlardan beri hepimizin vücudu strese karşı aynı tepkiyi verir: Harekete geçme. Yani biz bir stresle karşılaştığımızda beynimiz bunu kaçılması gereken bir tehlike olarak algılar ve kaçabilmemiz için gerekli olan enerjiyi vücuda sağlamaya çalışır, bu yüzden de bütün iç sistemimiz hızlı hareket etmeye başlar.
Stres hormonlarından sporla kurtulun
Günlük yaşamımızda, özellikle de büyük şehirlerde yaşayan insanlar her gün onlarca strese maruz kalır. Fiziksel aktivite fazla yapmamamıza rağmen kendimizi neden yorgun hissederiz? Çünkü beynimiz gün içerisinde defalarca tehlike alarmı verip vücudumuzu yormuştur. Ancak elimizde strese karşı güçlü bir silah var. İçimizde dolaşan bu stres hormonlarından sporla kurtulabiliyoruz.
Egzersiz yapınca vücutta endorfin hormonu salgılanıyor
Fiziksel egzersiz yaptığımızda vücudumuzda endorfin hormonu salgılanmaya başlıyor ve bu hormon bize mutluluk veriyor. Spor yaptığımızda vücudumuzda biriken bütün stres kalıntılarından kurtulabiliyoruz. Böylelikle vücut ve zihin birlikte rahatlamış oluyor.
Günlük yaşantımızda egzersizimizi ne zaman yapmalıyız, mesaiden önce mi yoksa sonra mı daha faydalı olur? Bu soruların net bir cevabı yoktur
Sporun birçok farklı dallarına günümüzde yoğunlaşan bir ilgi var. Bazıları formda olmak ve sosyalleşmek için, bazıları ise yaşam biçimi haline getirdiğinden veya işi olduğu için spor yapıyor. Fakat kişiler spor yaparken temel beslenme ilkelerini çoğunlukla göz ardı ediyor.
Formda ve sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürmeye çalışırken, egzersizlerden olabilecek en büyük yararı sağlamaya yardımcı bir beslenme biçimi de olmalıdır.
Eksik karbonhidrat alımı kas kaybına sebep olabilir
Toplumun çoğunluk bir kısmı kas kütlesini arttırmak için proteinlere ağırlık verirken karbonhidratları ikinci plana atmaktadır. Ancak karbonhidratlar da proteinler kadar önem taşımaktadır. Aldığımız karbonhidratlar kaslarda glikojen depolarına dönüşerek spor esnasında kasların enerjisinin sağlanmasına yardımcı olmaktadır. Eğer kasttaki bu depolar dolu olmazsa kişi spor esnasında veya sonrasında halsiz, bitkin ve yorgun düşebilir. En önemlisi kas kayıplarına bile sebep olabilir. Bunu önleyebilmek için spordan önce pirinç, ekmek, tahıl, meyve, nişastalı sebzeler, yoğurt tüketmek iyi karbonhidrat kaynağı almamıza yardımcı olacaktır. Çoğu kişi spor yaparken günlük gereksinimi olan karbonhidratı almadığı için günün
Sağlıklı yaşam amacıyla spora başlayanların sayısının ülkemizde her geçen gün arttığı gözlemlenmektedir. Bunda kuşkusuz her yaşta insanın hemen hemen tüm tıp branşlarındaki hekimler tarafından spora yönlendirilmesinin payı büyüktür. Ancak sağlıklı olmak için yapılan spor sağlık getiriyor mu? Ya da getirdiği kadar hatta fazlasını götürüyor mu?
Bu sorular elbette spor- sağlık ilişkisini sorgulamamaktadır. Spor yaralanmalarına dikkat çekmek amaçlanmaktadır. Evet, sağlıklı olmak için yapılan spor ardından birçok sağlık sorunlarını da getirebilmektedir. Peki neden böyle olmaktadır? Böyle olmasının önüne nasıl geçilebilir?
1- Öncelikle spor yapmaya karar verdiğimiz zaman sağlık durumumuzun buna elverişli olup olmadığını teyit etmemiz gerekir. Özellikle tempolu veya kontakt ve takım sporları yapacaksak mutlaka yılda bir kez sağlık taramasından geçmeliyiz.
2- Fiziksel özelliklerimize uygun spor dalını seçmeliyiz. Bundan kasıt şudur; kas gücümüzü, eklem hareket açıklığımızı, esnekliğimizi, daha önce geçirmiş olduğumuz yaralanmaları, yaşımızı ve cinsiyetimizi hesaba katmalıyız. Bunlar aynı zamanda dikkate alınmadığında sakatlanmaya sebep olan kişisel faktörler olarak adlandırılabilir.
3-
MLP Care hekimleri bu hafta "Spor ve Sağlıklı Yaşam" konusuna değinecek.
Düzenli fiziksel aktivite ve aerobik egzersiz eğitimi, geniş bir yaş aralığında sağlıklı bireyler, koroner risk faktörleri olan kişiler ve kalp hastalarında ölümcül ve ölümcül olmayan koroner olay riskini azaltır.
Sedanter yaşam tarzı, kalp hastalıklarının temel risk faktörlerinden biridir. Dolayısıyla, fiziksel aktivite ve aerobik egzersiz, hem sağlıklı kişilerde hem de kalp hastalığı olanlarda kalp hastalıklarından korumada çok önemli bir ilaç dışı tedavi yöntemi olarak önerilmektedir.
Sağlıklı bir yaşam sürmek için nasıl bir egzersiz programı izlemeliyiz?
Genel olarak kalp hastalıklarına bağlı ölümü azaltabilen orta şiddette fiziksel aktivite veya aerobik egzersiz miktarı haftada 2.5 ile 5 saat arasındadır. Bununla birlikte haftalık fiziksel aktivite/aerobik egzersiz toplam süresi uzadıkça gözlenen yararlar da artar.
Ayrıca fiziksel aktivite/aerobik egzersiz programı haftanın çoğu günleri boyunca dağıtılmalıdır. Haftalık toplam egzersiz miktarı bir günde yapılmamalıdır. Her biri 10 dakikadan daha uzun süren günlük egzersiz uygulamaları ile fayda daha belirgin olmaktadır.
Stres, kişinin yaşamdan memnuniyetini ve yaşam kalitesini etkileyen çağımızın en önemli sağlık sorunlarından biri olarak değerlendirilmektedir. Günümüzde yoğun iş temposu, sosyal yaşam, maddi ve manevi problemler gibi birçok etken ruh halimizi etkilemekte; kaygı, endişe, heyecan ve bunlara bağlı stres bizleri etkisi altına almaktadır.
Kontrol edilemeyen stres halinde iştahta artış veya iştah azalması, beyin endorfin seviyesini yükselten şekerli ve yağlı hazır gıdaların tüketimine eğilim, yorgunluk, baş ağrısı, gerginlik, mide bulantısı, terleme, nefes darlığı, aşırı endişe ve kaygı, sindirim sisteminde yavaşlık ortaya çıkabilmektedir. İştah artışı; şeker, katkı maddesi, karbonhidrat ve yağ içeriği açısından sağlıksız olan çikolata, pasta, pizza, makarna gibi besinlerin fazla miktarlarda tüketilmesine ve buna bağlı kilo alımına neden olmaktadır. İştahın ve besin tüketiminin çok azalması durumunda ise ani kilo kaybı, halsizlik, adet ve uyku düzensizliği, kas ve güç kaybı, besin öğesi yetersizliği ortaya çıkabilmektedir.
Stres durumunda vücudumuzda hormonal bazı değişiklikler olmaktadır. Beynin hipotalamus bölgesi etkilenmekte, beyin ve böbreküstü bezlerinden salgılanan hormonların
Daha dijital bir dünyada yaşıyor olduğumuzdan mı bilinmez ama stres günlük hayatımızda gittikçe artan derecede yer almaya başladı. Stresi vücudun çeşitli içsel ve dışsal uyaranlara verdiği otomatik tepki olarak özetleyebiliriz. Stres yüküne karşı beynimizde de birtakım reaksiyonlar olur. Bu durumun üstesinden gelmek için beyinde bazı alanlar harekete geçer ve bedenin normal fonksiyonunu korumaya çalışır. Harekete geçen bu sistemler geçici streslerde dokularda koruyucu ve destekleyiciyken, stres uzun sürer ve sık tekrarlanırsa bağışıklık sisteminde zayıflama meydana gelir.
Bazı araştırmalara göre stres; düşünce, hafıza, tahmin ve karar verme gibi pek çok bilişsel olayda görev alan beyin bölgesi olan prefrontal korteksin (PFK) çalışmasını bozmaktadır. Bu bölge aynı zamanda major depresif bozuklukla da yakından ilişkilidir. Pek çok nöropsikiyatrik hastalığın ardında bozuk PFK faaliyeti söz konusudur.
Zihni boşalmış gibi hissettiren stres
Stres ayrıca yeni anıların oluşturulması ya da eski anıların hatırlanması gibi hafıza fonksiyonlarını da bozar. Stres anında salgılanan glukokortikoidlerin fazlalığı beyin hücreleri arasında iletişimi sağlayan aracı maddelerin çalışma düzenini bozarak,
Kardiyovasküler hastalıklar, dünyadaki ölümlerin yaklaşık yarısından (yüzde 48) sorumlu tutulmaktadır. Hipertansiyon, şeker hastalığı (diyabetes mellitus), kolesterol yüksekliği, sigara içimi ve genetik yatkınlığa ek olarak psikolojik stres de kardiyovasküler hastalıklar için klasik risk faktörleri arasında sayılmaktadır. Psikolojik stres önemli, değiştirilebilir bir risk faktörü olarak kabul edilmektedir. İnme, koroner arter hastalıkları, kalp krizi geçirme riskini arttırırken ritim bozukluklarının ortaya çıkması ya da kötüleşmesi, kalp yetersizliği sorunu yaşayan hastalarda klinik tablonun bozulmasına da neden olabildiği bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
Maçlar ve yoğun trafik stres sebebi
Deprem gibi doğal afetler, önemsenen spor müsabakaları, terör saldırıları gibi akut streslerin, aşırı iş stresi, yoğun trafik gibi kronik streslerin ve herhangi bir nedenle olan aşırı kızgınlığın kalp krizi riskini 4 ile 8 kat artırdığı gösterilmiştir. Keza depresyon tanısı olan kişilerde kalp krizi riskinin 2.5 kat artmaktadır.
Kalbin oksijen ihtiyacı yükseliyor
Akut ya da kronik stres öncelikle beynin korteksini uyararak, vücutta bir yandan adrenalin salgısını arttırırken diğer yandan başka
MLP Care hekimleri bu hafta çağımızın hastalığı "stres" konusunda bilgiler verecek, stresi nasıl yenmemiz gerektiği konusunda tavsiyelerde bulunacak.
Stres, hayat içinde karşılaştığımız durumları yorumlamamız sonucunda ortaya çıkan fizyolojik, bedensel, bilişsel tepkilerin bütünüdür. Evrimsel olarak bakıldığında, canlılar hayati tehlikesi olduğunu düşündüğü anlarda, örneğin, vahşi bir hayvanla karşı karşıya kalan insanda da olduğu gibi terler, titrer kalp atışları hızlanır ve davranış olarak ise ya savaşır ya da kaçar. Günümüzde sanki vahşi bir hayvanla karşı karşıyaymışız gibi anlamlandırıp, bir hayatta kalma meselesi olarak gördüğümüz o kadar çok şey var ki... Her şeyin bir yarışa döndüğü modern şehir hayatında adeta durup düşünmeye ve nefes almaya vaktimiz yok. Hal böyle olunca, stresi bol ama çıkışı-kaçışı olmayan bir hayat kurmuş oluyoruz.
Kronik Yorgunluk Sendromu’na dikkat!
Kendimizi sürekli tehlike çanları çalıyormuş gibi alarm halinde tutmanın faturası oldukça ağırdır. Öncelikle tehlike çanları hayatın diğer duymamız gereken seslerini duymamızı engeller. Kendi ihtiyaçlarımızı karşılayamayıp kendimizi sürekli korku ve kaygı ile doyururuz. Bu da beraberinde kaygı