MLP Care hekimleri bu hafta çağımızın hastalığı "stres" konusunda bilgiler verecek, stresi nasıl yenmemiz gerektiği konusunda tavsiyelerde bulunacak.
Stres, hayat içinde karşılaştığımız durumları yorumlamamız sonucunda ortaya çıkan fizyolojik, bedensel, bilişsel tepkilerin bütünüdür. Evrimsel olarak bakıldığında, canlılar hayati tehlikesi olduğunu düşündüğü anlarda, örneğin, vahşi bir hayvanla karşı karşıya kalan insanda da olduğu gibi terler, titrer kalp atışları hızlanır ve davranış olarak ise ya savaşır ya da kaçar. Günümüzde sanki vahşi bir hayvanla karşı karşıyaymışız gibi anlamlandırıp, bir hayatta kalma meselesi olarak gördüğümüz o kadar çok şey var ki... Her şeyin bir yarışa döndüğü modern şehir hayatında adeta durup düşünmeye ve nefes almaya vaktimiz yok. Hal böyle olunca, stresi bol ama çıkışı-kaçışı olmayan bir hayat kurmuş oluyoruz.
Kronik Yorgunluk Sendromu’na dikkat!
Kendimizi sürekli tehlike çanları çalıyormuş gibi alarm halinde tutmanın faturası oldukça ağırdır. Öncelikle tehlike çanları hayatın diğer duymamız gereken seslerini duymamızı engeller. Kendi ihtiyaçlarımızı karşılayamayıp kendimizi sürekli korku ve kaygı ile doyururuz. Bu da beraberinde kaygı bozukluklarını ve ona bağlı veya tek başına gelişen depresif bozuklukları getirir. Ayrıca son yıllarda sıklıkla teşhis edilen "Kronik Yorgunluk Sendromu" da strese yoğun ve uzun süreli maruz kalan kişilerde görülmektedir. Herhangi bir tıbbi duruma bağlı olamadan, halsizlik, kas ağrıları uyku düzensizlikleri gibi belirtileri bulunur. Kişilerin hayat kalitesini oldukça olumsuz etkiler.
İş stresine karşı sınırlarınızı koruyun
İşleri gerektiği gibi planlayamamak, iş arkadaşları ve yöneticilerle olan ilişkiler de ‘sınır algısını’ geliştirmemiş olmak, iş hayatımızı çok zorlaştırır. Oysa planlı çalışmak, her şeyi mükemmel yapmaya çalışmamak, yeterince zaman varken bir şeyleri yapmaya çalışmak, bize ‘sürekli alarm altında çalışıyormuşuz’ gibi gelmemesini sağlar. Böylece vücudumuz tehlikeli bir durum karşısında alarma geçirdiği sistemi devreye sokmaz. Yani, stres yaşamayız.
İş ilişkilerinde, ‘sınırlar’ bizi korur. Herkesin sizin hakkınızda ne düşündüğüyle meşgul olmak yerine, üzülmenin-kızmanın tek seçeneğimiz olmadığını kendinize hatırlatın. Unutmayın, sizin seçmediğiniz ve hareketlerini duygularını kontrol edemeyeceğiniz birçok insanla birlikte çalışmaktasınız. Siz değerlisiniz, ışığınıza kimsenin gölge düşürmesine izin vermeyin!
İlişkilerde açık iletişim yolunu seçmek stresi azaltır
Romantik ilişkilerde "sadakat" olmazsa olmazdır. Her ilişkinin normalleri farklı olabilir. Ancak karşılıklı güven duyabilmek sağlıklı insanın en temel ihtiyaçları arasındadır. Bu kadar önemli bir ihtiyacı tehlikeye soktuğu düşünülen her durum taraflarda stres alarmını çalar. Bunun olmaması için "açık iletişim" geliştirilmelidir. Durum ne olursa olsun, yalan söylemek veya saklamak sizleri sadece sona yaklaştıracaktır.
Açık iletişim becerilerimizi geliştirirken de suçlayıcı veya alttan alıcı bir dil seçmeyiniz. Onların yerine "dengeli bir duruş" sergilemeliyiz. Bir suçlu aramak yerine, çözüm seçeneklerine odaklanın. Doğru ve yanlış, haklı ve haksız olmak çözüme yardımcı tespitler olmayacaktır. Bunlarla vakit kaybetmek yerine önce tehlike durumunda yaşadığımız stresi azaltmak için, ilişkinizin kuvvetli yönlerini, biz terapistlerin deyimiyle ‘kaynaklarınızı hatırlayıp önce onları öne çıkarıp sakinleşmek’ iyi bir ilk adım olabilir. Örneğin, fiziksel temastan karşılıklı hoşlanan el ele, diz dize bir çift, bir sorun yaşadığında bu ilişkideki kaynağı hatırlayıp sorunu karşılıklı oturarak veya uzak köşelerden birbirleriyle konuşmaya çalışarak değil yan yana oturarak konuşmak bile onlara iyi gelecektir. Stres azalacaktır.
Sınavda stres alarmı işe yaramaz
Sınava atfettiğimiz anlamlarla sınav bir kocaman sorun olarak da karşımıza çıkabilir, yine verdiğimiz anlamla bizi hedeflerimize yaklaştıran bir fırsat olarak da görülebilir. Sınavı, zorlanacağınız belirsiz bir şey olarak gördüğümüzde kendimize olan güvenimiz azalır. Tehlike karşısında verdiğimiz tüm tepkileri veririz. Stres alarmı devrededir. Sınavda iyi bir performans gösterebilmemiz için maalesef bu alarm işimize yaramaz. Sakinliğe, dikkatimizi odaklamaya, esnekliğe ihtiyacımız var. Sınavın bir fırsat olduğunu düşünürsek bu fırsatı değerlendirmek için kendimizi dengede tutabiliriz. Seçeneklerin farkında oluruz. Sınava hazırlanırken hep -yapabileceğiniz- bir sınava hazırlandığınızın farkında olun. Yeterince zamanınız olduğunu hem hazırlanırken hem de sınav da kendinize hatırlatın. Sonuçlara değil "şimdi ve burada" olmaya yani sürece odaklanın. Sınav hakkında söylenen olumsuz şeylerin bunları bahseden kişilerin yorumundan ibaret olduğunu unutmayın.
Gündelik yaşamda stresle başa çıkma yolları
•Olaylara verdiğimiz anlamlarla bir olayın bizim üzerimizdeki etkisini belirliyoruz. Örneğin bir sınavın sonucunda her ne olursa olsun, ‘hayatın sonu değildir’ diye düşünebiliyorsak, bu bile durumu stres olarak algılamamamıza yardımcı olacaktır.
•Sürekli alarm halinde yaşayamayız. Rahatsız olduğumuz, kaldıramadığımızı düşündüğümüz her şey için farkındalık kazanıp bunu değiştirebilmek için elimizde neler var onlara bakmamız gerekir.
•Bir an durun ve düşünün. Sakin ve sabırlı olarak nefes alıp verin. Nefesinizin ritmini düzenleyin.
•Molalarınızda akıllı telefon -tablet ve TV’den uzak durun. Unutmayın, onlar kendinizle baş başa kalmanızı engeller. Böylece farkındalıklar yaşayamazsınız.
•5 yıl önceyi hatırlamaya çalışın. O zaman sizin için çok önemli olan, stres yaşadığınız durumları hatırlamaya çalışın. Bakın bakalım şimdi halen önemliler mi? Fark edin ki, şimdilerde kendinizi harap ettiğiniz bazı şeylerinde üzerinden zaman geçtiğinde tıpkı onlar gibi olacaklar.
•Koşmayın, adımlayın. Koşturarak yaptığınız hiçbir şey size keyif vermez. Gün içinde keyif almadan yaptıklarımız çoğalınca, tahammülünüz düşer ve kendinizi stresin kollarına bırakmış olursunuz.
Uzman Klinik Psikolog Elif Kutlu Kurtoğlu
İstanbul Aydın Üniversitesi VM Medical Park Hastanesi