Ülkemizde ve dünyada en çok ölüme neden olan hastalıkların başında gelen kalp rahatsızlıkları, yalnızca ileri yaş hastalığı olmaktan çıkarak genç yaşlarda da görülüyor. Medical Park İzmir Hastanesi Kardi-yoloji Uzmanı Doç. Dr. Serkan Saygı, birinci derece yakınları arasında ani ölüm, kalp-damar hastalıkları, kalp krizi, bypass öyküsü olan bireylerin düzenli olarak kardiyolog kontrolünde olması gerektiğini vurguladı:
GENETİK YATKINLIĞINIZ KADERİNİZ OLMASIN
Kişinin annesi, babası veya yakın akrabaları genç yaşta ani ölümler yaşadıysa kalp hastalığı riski açısından daha detaylı bir inceleme gerekiyor. Çünkü bu ölümlerin yüzde 90’ından fazlası kalp kökenli. Ailesinde bu tarz ölümler olan bireyler efor gerektiren, yarışmalı, ağır sporlar yapmak istiyorsa kesinlikle efor testi, eko ve kardiyografik incelemeden geçmeli. Bu kişiler özellikli hasta grubunu ifade eder. Bu tür ani ölümlerin genetik geçişli olduğu söylenebilir. Genetik yatkınlık çok belirleyici ama kalp sağlığını korumak için yapılacak Akdeniz Diyeti, sigaradan uzak durulması, haftanın 3-4 günü en az 30-45 dakika olacak şekilde tempolu yürüyüş ve belli aralıklarla doktor kontrolü riski ciddi oranlarda azaltır. Birinci derece
Medical Park Tarsus Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Veli Kaya, kalp krizi geçirmiş kişiler için düzenli spor ve doğru beslenmenin hayati önem taşıdığını söylüyor.
Kalp krizi, halen dünyada ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer alıyor. Diğer yandan kriz geçiren kişilerin hayatta kalma oranı, modern tıp sayesinde hızla artıyor. Ancak kalp krizini atlattıktan sonrası da en az kriz anında yapılan müdahale kadar önem taşıyor. Medical Park Tarsus Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Veli Kaya, kalp krizi geçirmiş kişilerin daha sonraki hayatlarında düzenli spor yapmaları ve doğru beslenmeleri gerektiğini vurguladı. Uzm. Dr. Kaya Kalp krizi ve sonuçları hakkında bilgiler verdi:
KALP KASI GÖREVİNİ YAPAMIYOR
“Ani gelişen ve ölümcül olabilen bir hastalık olan kalp krizi, kalbi besleyen damarların tıkanmasına bağlı olarak gelişen ve kalp kasında meydana gelen zedelenme sonucu gelişen bir durumdur. Kriz sırasında kalp kası fonksiyonlarını yapamaz hale gelir. Hastanın kalp krizi sırasında hayatını kaybetmesinin en büyük nedeni, gelişen ritm bozuklukları ve kalbin pompa görevini yapamamasına bağlı olarak gelişen şok durumudur.”
İLK BELİRTİ GÖĞÜS AĞRISI
Aniden kalp krizleri aslında önceden bazı
10-17 Nisan Kalp Sağlığı Haftası boyunca MLP Care hekimleri kalp sağlığı ve kalp hastalıkları hakkında önemli tüyolar veriyor.
“Kalbin de yaşı mı olur?” demeyin. Aslında düz mantık bakıldığında haksız da sayılmazsınız. Ancak kalp ve damar sisteminin yıpranma hızı öngörülenden daha hızlı olduğunda kalp ve damar sistemi kronolojik yaştan daha hızlı yaşlanabilir.
Tıbbi literatüre nispeten yeni giren kavramlardan bir tanesi olan aging (yaşlanma) kavramı, kalp için de söz konusudur. Yüz binlerce hasta üzerinde yapılan klinik çalışmalarda insanların kalp krizi geçirme riskini artıran birçok faktör saptanmıştır. Bu risk faktörleri başlıca ileri yaş, erkek cinsiyet, hipertansiyon, şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği, sigara içimi ve ailede kalp hastalığı mevcudiyeti olarak sıralanabilir. Bu etkenlerin kişilerde mevcudiyeti kalp krizi geçirme riskini arttırmaktadır.
Türk Kardiyoloji Derneği’nin de içinde yer aldığı Avrupa Kalp Cemiyeti, tüm bu verilerden faydalanarak kişilerin kalp krizi nedeniyle ölme riskini hesaplayan kartlar hazırlamışlardır. Bu kartlarda kişilerin cinsiyeti, tansiyon değeri, kolesterol değeri, şeker hastalığı varlığı ve sigara içme durumları belirtildiğinde, 10 yıl
Hayatımızın her sürecinde olduğu gibi hastalıklar sürecinde de beslenmemiz oldukça büyük önem taşımaktadır. Kanser hastaları bu süreçte hastalığı/tedaviyi anlamaya çalışırken beslenmeyi ihmal edebiliyorlar. Bu süreçte sağlıklı ve dengeli beslenme ile;
•Kendinizi daha iyi hissedip, güçlü ve enerjik olmanızı sağlar.
•Kilonuzun korunmasıyla vücudunuzdaki besin öğelerinin ve kasların da korunması da sağlanıp tedaviden en az yan etkinin alınması sağlanır
•Enfeksiyon riskinin sağlıklı besinlerle en aza indirgenmesi sağlanır.
•İyileşme sürecinin daha hızlı ve kolay olması sağlanır.
1. KANSER HASTALARI NASIL BESLENMELİ?
Beslenmenizi çeşitlendirmek, ihtiyacınız olan birçok besin öğesini (vitamin, mineral, karbonhidrat, yağ, protein) en dengeli şekilde karşılamanın temel kuralıdır.
Beslenmenin bağışıklık sistemi üzerine etkisi bulunmaktadır. E vitamini ve selenyum gibi antioksidanlar, A vitamini, D vitamini, çinko, linoleik asit ve omega-3 yağ asitleri gibi beslenme faktörleri bağışıklık sisteminin işlevlerini düzenlemektedir.
Radyoterapi, kanser hastalarının tedavisinde kullanılan başlıca yöntemlerden biridir ve kanser hastalarının büyük çoğunluğuna uygulanmaktadır. Vücudun hemen hemen her bölgesindeki birçok kanser tipinde radyoterapi kullanılmaktadır. Kanser hastalarının yarıdan fazlasında cerrahi ve ilaç tedavisi gibi tedavilere ek olarak radyoterapi de uygulanmaktadır. Bazı kanser tiplerinde radyoterapi tek tedavi yöntemidir. Radyoterapi bazen cerrahi öncesinde tümörü küçültme amacıyla verilmektedir. Bazı tümörlerde ise cerrahi sonrasında kalmış olabilecek kanser hücrelerini temizlemek için uygulanır.
Cerrahi esnasında radyoterapinin uygulandığı yöntemler de vardır. Cerrahi olmadan radyoterapi ve kemoterapinin direkt uygulandığı kanser türleri de olabilir. Hastalığı tam olarak iyileştirmenin mümkün olmadığı bazı durumlarda, hastanın ağrı, kanama gibi yakınmalarını azaltma amacı ile de radyoterapi uygulanabilir. Bu tür tedaviye ‘palyatif tedavi’ adı verilir.
Radyoterapide artık normal doku zarar görmüyor
Radyoterapi alanındaki gelişmeler, özellikle kullanılan cihazların verdiği ışınların mümkün olduğunca hastalıklı dokuya yönlendirilmesi, diğer alanların en az doza maruz kalmasını sağlayacak
Kanser nedir?
Kanser bir organ veya dokudaki normal hücrelerin günün birinde vücudun aslında çok hassas olan denetim mekanizmaları ve bağışıklık sisteminin kontrol ve gözetiminden kurtulup aşırı çoğalmaya ve başka organ ile dokulara yayılma potansiyeli kazanmaya başlamasıyla ortaya çıkan hastalıkların genel adıdır.
Kanserin sıklığı ve en çok rastlanan kanser tipleri nelerdir?
Sigorta şirketlerinin zorunlu tutması nedeniyle uzun yıllardır çok titiz kayıtların tutulduğu ABD’de her yıl yayınlanan kanser istatistiklerine göre 2016’da bu ülkede 1.685.210 insan kansere yakalanmıştır. ABD’de Kadın ve erkekte en sık görülen ilk 5 kanser tipi şöyledir:
Kadın Erkek
Meme yüzde 29 Akciğer yüzde 21
Akciğer yüzde 13 Prostat yüzde 14
TEDAVİDE PSİKOLOJİK DESTEK FAKTÖRÜ ÇOK KRİTİK
Medical Park Hastaneler Grubu ‘Birlikte Mümkün’ projesi ile kanser hastaları, yakınları ve onkoloji alanında çalışan sağlık personeline psikolojik destek verecek. Tıbbi tedaviye eklenecek bireysel görüşmeler, seminer ve grup çalışmaları süreci daha etkin hale getirecek
Kanser tanısı konduğu andan itibaren yaşanan şok ve reddetmeyle başlayan; süreç boyunca farklı şekillerde ve şiddette ortaya çıkan psikolojik sorunlar, tedaviyi olumsuz etkileyebiliyor. Üstelik sadece hastalar değil, hasta yakınları da benzer sıkıntıları yaşıyor. Yani hastanın sosyal çevresinin de psikolojik olarak desteklenmesi sürece olumlu katkı sağlıyor.
Türkiye’nin ilk onkoloji hastanesini kuran Medical Park Hastaneler Grubu, bu bakış açısından yola çıkarak ‘Birlikte Mümkün’ adlı sosyal destek projesini hayata geçirdi. Grup, Psiko-Onkoloji Derneği’yle yaptığı işbirliği kapsamında kanser hastaları ve hasta yakınlarına yönelik psiko-sosyal destek çalışmaları gerçekleştirecek.
Medical Park Gaziosmanpaşa Hastanesi, Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi ve Medical Park Bahçelievler Hastanesi’nde hastalar ve sağlık personeline bireysel görüşmeler; yakınlarına ise seminer ve
Bahar başlangıcında beslenmemizde nelere dikkat etmeliyiz?
Mevsim geçişlerinde, özellikle kıştan yaza geçerken “bahar yorgunluğu” dediğimiz uykuya düşkünlük, halsizlik, kas-eklem ağrıları ve çabuk yorulma gibi belirtiler kendini gösterebiliyor. Metabolizmamızı canlandıracak bir beslenme düzeniyle bu dönemi olumsuz etkilenmeden atlatabiliriz. Besin çeşitliliği çok önemlidir. Renkli beslenerek her çeşit vitamin ve mineralden faydalanıp bağışıklık sistemimizi güçlendirebiliriz. Bu sayede bahar yorgunluğundan etkilenmeden yaza daha dinç bir metabolizmayla girmiş oluruz.
Baharda nasıl bir beslenme programı uygulamalıyız?
Akdeniz tipi beslenme dediğimiz daha çok sebze daha az doymuş yağ içeren bir beslenme programı uygulanmalıdır. Güne kahvaltı ile başlamak çok önemli. Gece boyu düşen kan şekerimizi dengelemek ve metabolizmamızı çalıştırmak için tam buğday ekmeği, yağsız peynir, zeytin, ceviz ve bol yeşillikten oluşan bir kahvaltı en iyi örnektir. Günün devamında enerjimizin düşmemesi için taze meyve ve çiğ badem, fındık gibi sağlıklı atıştırmalıklarla ara öğün yapılmalıdır. Ana öğünlerde kızartma veya kavurma yöntemleriyle pişirilmiş yemeklerden kaçınılmalıdır. Haftada 1 gün yağsız