Kardiyovasküler hastalıklar, dünyadaki ölümlerin yaklaşık yarısından (yüzde 48) sorumlu tutulmaktadır. Hipertansiyon, şeker hastalığı (diyabetes mellitus), kolesterol yüksekliği, sigara içimi ve genetik yatkınlığa ek olarak psikolojik stres de kardiyovasküler hastalıklar için klasik risk faktörleri arasında sayılmaktadır. Psikolojik stres önemli, değiştirilebilir bir risk faktörü olarak kabul edilmektedir. İnme, koroner arter hastalıkları, kalp krizi geçirme riskini arttırırken ritim bozukluklarının ortaya çıkması ya da kötüleşmesi, kalp yetersizliği sorunu yaşayan hastalarda klinik tablonun bozulmasına da neden olabildiği bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
Maçlar ve yoğun trafik stres sebebi
Deprem gibi doğal afetler, önemsenen spor müsabakaları, terör saldırıları gibi akut streslerin, aşırı iş stresi, yoğun trafik gibi kronik streslerin ve herhangi bir nedenle olan aşırı kızgınlığın kalp krizi riskini 4 ile 8 kat artırdığı gösterilmiştir. Keza depresyon tanısı olan kişilerde kalp krizi riskinin 2.5 kat artmaktadır.
Kalbin oksijen ihtiyacı yükseliyor
Akut ya da kronik stres öncelikle beynin korteksini uyararak, vücutta bir yandan adrenalin salgısını arttırırken diğer yandan başka hormonal yolakları aktive eder. Bu aktivasyon bir yandan kalp hızının ve kan basıncının bunun sonucu olarak da kalbin oksijen ihtiyacının artması, damarların anlık dinamik daralması, pıhtılaşmanın kolaylaşması, yangının (iltihabi yanıtın) ortaya çıkması, insülin direnci, ritim bozuklukları gibi sonuçlara sebep olurken, diğer yandan da kişinin alışkanlıklarında değişikliğe neden olmaktadır. Stres sigara içiminde artma, sağlıksız beslenme, depresyona eğilim ve sedanter yaşam tarzı gibi bir grup istenmeyen ek risk faktörünün gelişimini tetiklemektedir.
İş stresi kalp krizi riskini 2 kat artırıyor
Günümüz toplumu zaman zaman akut strese maruz kalabilmekle birlikte, devam eden bir kronik stresle yüz yüzedir. Düşük sosyoekonomik durum, ailelerin küçülüp sosyal desteğin giderek azalması, iş stresi ve tüm bunlarla birlikte aile içi problemler kişileri kardiyovasküler hastalıklara karşı yukarıda sayılan mekanizmalarla zayıf kılmaktadır. Özellikle dikkat çekici olan iş stresinin kalp krizi riskini 1.5-2 kat, aile içi problemlerin ise 3-4 kat etkilediğini söyleyebilmek mümkündür. Diğer yandan depresyon ya da panik atak varlığında kardiyovasküler hastalık riski dikkate değer miktarda artmaktadır.
Kalp krizini taklit eden klinik tablo
Günümüzde sadece akut şiddetli stresle ortaya çıkan ve koroner damarlar normal olmasına rağmen kalp krizini bire bir taklit eden bir klinik tablo tanımlanmıştır. Bu durum stresle uyarılan kardiyomiyopati ya da ‘Taka-Tsubo kardiyomiyopatisi’ olarak isimlendirilmektedir. Hastalar kliniklere kalp krizi geçirir gibi göğüs ağrısı ile başvururlar, bütün göstergeler ve klinik tablo kalp krizini taklit eder. Ancak koroner anjiyografi yapılıp koroner damarlar normal bulunduğunda ve hikaye derinleştirilerek şiddetli stres varlığı tespit edildiğinde tanıya ulaşılabilmektedir. Dolayısıyla stres, kardiyovasküler olaylar için önemli bir risk faktörü olmaya devam etmektedir.
Stres yönetilebilir bir faktör
Teknolojinin çok hızlı ilerlemesi, sosyoekonomik durumun hızlıca değişim gösterebilmesi ve sedanter yaşam tarzının giderek yaygınlaşması bu etkiyi daha da fazla arttırmaktadır. Ancak stresin yönetilebilir ve değiştirilebilir bir risk faktörü olduğu unutulmamalıdır. Stresin yönetilmesinde en başta kişinin kendisiyle birlikte ailesi ve iş çevresine önemli roller düşmektedir. Ancak kardiyovasküler hastalığı bulunan ya da hastalık gelişme riski yüksek olan kişilerde stres yönetiminin sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi için yukarıda bahsedilen grubun içerisine doktorun ve gerekliyse profesyonel psikolog ya da psikiyatristin dahil edilmesi uygun olacaktır.
Kardiyoloji Uzmanı Doç Dr. Aysel Aydın Kaderli
VM Medical Park Bursa Hastanesi