Kadının adı yok!

10 Mart 2011

“DÜNYA Emekçi Kadınlar Günü” nü henüz kutlamışken yazımın başlığının böyle olmasını gerçekten istemezdim. Duygu Asena’nın sayısız baskı yapan kitabının başlığından esinlendim. Çünkü son günlerde ülkemizde kadınlarımıza iyi şeyler olmuyor. Bizim kadınlarımız zincirleme bir reaksiyon gibi tacize uğruyor, yaralanıyor ve vahşice katlediliyorlar. Üstelik siyasette kadın kotalarının yükseltilmesi konuşulurken.

Feodalizm ve eğitimsizlik
Feodalite ve eğitimsizlik sorunun temelinde yatan iki önemli neden. Bir de erkek egemen toplumlara özgü olan hafifletici nedenler var. Örneğin küçük bir kıza tacizin, alıkoymanın ya da tecavüzün hafifletici nedeni ne olabilir ki? O çocuğun geleceğini karartmak hangi vicdana sığar. Hatta büyüdüğünde topluma yararlı insanlar kazandırabileceği düşünülerek ceza ağırlaştırılmalı bile. Bir insanın yaşamından, mutluluğundan daha değerli ne olabilir ki bu dünyada? Kadınları bir anne olarak düşündüğümüzde, hepimizin bir anası yok mu? Ve bizler analarımızı ne kadar çok severiz, onlara ne kadar çok değer veririz... Peygamberimiz “Cennet anaların ayakları altındadır” diye ne güzel söylemiş.

Cephane taşıyan kadınlarımız
Tarihimiz boyunca değişik zamanlarda

Yazının Devamı

Nişasta bazlı şeker tartışılıyor

3 Mart 2011

BU günlerde mısır şurubu veya yüksek fruktozlu mısır şurubu ile ilgili tartışmaların ardı arkası kesilmiyor. Fruktoz, esas itibariyle meyvelerde bulunan doğal bir şeker. Çay şekeri olarak bilinen şekerin iki temel bileşeninden biri. Ticari fruktoz üretiminde hammadde olarak nişasta kullanılıyor. Ülkemiz gıda mevzuatına göre de, yüksek fruktozlu mısır şurubu şeker kapsamı çerisinde değerlendiriliyor. Katkı maddesi veya yapay bir kimyasal değil.

Nişasta bazlı şeker kotası
Dünya şeker üretiminde hammadde olarak genellikle kamış ve pancar kullanılıyor. Bizde şeker, maliyeti yüksek olan pancardan üretiliyor. Şeker pancarı üretiminde ve pancarı işleme konusundaki becerimiz uzun yıllara dayanmasına rağmen, şeker yasası ile üretimin yüzde 10’u nişasta bazlı şekere ayrılmış durumda. Bu kota da sürekli artırılıyor ve bugün yüzde 15’e erişti. AB ülkelerinde ise 2010/2011 dönemi için planlanan kota ise yüzde 6.5. Ülkemizin nişasta bazlı şeker için gereksindiği 500 bin-1 milyon ton mısır dışalım yoluyla geliyor. Bunlardan elde edilen şurupta, gazozdan çikolataya pek çok üründe kullanılıyor. Gerçek bu denli ortadayken Türkiye gibi bir ülkenin giderek artan kota uygulaması pek ak la uygun

Yazının Devamı

Obezite salgını

24 Şubat 2011

GÜNÜMÜZDE insanlar, yoğun çalışırken sürekli stres altında bulunuyolar. Özellikle masa başı işleri ve fast -food yeme alışkanlığı obezitenin bir salgın haline dönüşmesine neden oluyor. Gece geç vakitte yenen yemek de, obezitenin nedenlerinden. Bu konuda ABD’de fareler üzerine yapılan bir araştırmada, fareler iki gruba ayrılmış ve gece beslenenlerin kilolarının, gündüz beslenenlere göre yüzde 28 arttığı ortaya konmuş.

400 milyon obez
Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) verilerine göre obezitenin neden olduğu hastalıklar nedeniyle, her yıl 300 bin kişi yaşamını yitiriyor. 6.5 milyarlık dünyada yaklaşık 400 milyon kişi obez. Ve bunların 300 milyonu tedavi görmesi gereken ‘klinik obez’ denilen grupta yer alıyor. 1.5 milyar da hafif şişman var. Obez ve hafif şişman sayısı neredeyse dünya nüfusunun üçte biri Veriler obez sayısının 2015 yılında 700 milyona yükseleceğini gösteriyor.
Ülkemizde de bu durum aynı boyutta. Yapılan araştırmalara göre, şişman insan sayısı 10 yılda iki kat artarak 11 milyona ulaşmış. Bu rakam ülke nüfusunun yüzde 15’ine karşılık geliyor. Yine şişmanlık gibi rahatsızlıklar zemininde gelişen şeker hastalarının sayısı gizli şekerle birlikte 5 milyon. Erişkin

Yazının Devamı

İşsiz diplomalılar toplum vicdanını yaralıyor

17 Şubat 2011

İnanın insan böyle bir başlık atarken o kadar üzülüyor ki, anlatamam. Geçen hafta boyunca Mısır başta, Arap ülkelerindeki halk hareketlerinden, özellikle de Tunus’taki devrimden bahsettik. Biliyorsunuz bu ülkede seyyar satıcılık yapan bir bilgisayar mühendisi gencin tezgahının alınması üzerine, kendini yakması ile Arap coğrafyasındaki olaylar başlamıştı.

500 bin işsiz diplomalı genç
Sonra da bizim ülkemizdeki işsiz üniversite mezunlarının sayısını öğrendik ve sarsıldık. Yaklaşık 500 bin üniversite mezunu işsiz gencimiz mevcut. Türkiye’de 81 ilde toplam 157 üniversite var. Bu üniversitelerin bir çoğu, ailelerin “aman çocuğum bir üniversiteye kapağı atsın” şeklindeki kaygılarına cevap verir düzeyde. Ailelerde bu eğitim sisteminde, haklı olarak çocuğunun bir üniversiteye yerleşmesini tek çıkar yol olarak görüyorlar Çocuklar mezun olunca bu kez de iş ve aş derdi başlıyor. Ben de üniversitede öğretim üyesi olduğum için, çocukların ve ailelerinin sıkıntılarını bizzat görüyor ve yaşıyorum. Doğurun, büyütün, dershanelere, özel derslere bir dünya para verin, meslek edindirin ve çocuğunuz işsiz kalsın. İnsanın yüreği sızlamadan bunu anlatması mümkün değil.

Eğitim sistemi nasıl olmalı?

Yazının Devamı

Derin bir süt krizi bekleniyor

10 Şubat 2011

GEÇEN hafta görüştüğüm bazı süt ürünleri üreticilerinden, yeni çiğ süt fiyatlarını öğrendim. Bugün itibariyle inek sütünün rampa fiyatı 65 kuruş civarında. Üreticinin eline geçen para ise 58 kuruş. Etten sonra bir süt krizinin olması artık beklenir oldu. Sütün henüz fazlalaşmadığı bu aylardaki düşüş hayra alamet değil. Sütün arttığı bahar aylarında daha fazla düşüş olacağı kesin. Fiyatın 50 kuruşun altında olması bekleniyor. Bu fiyatlar üreticinin artan yem maliyetlerini kurtarmaz. Kaldı ki şu anda bile kurtarmıyor.
Arz fazlası mı var?
Sanayiciler depolarındaki ürün stoklarını eritemediklerini söylüyorlar. Bu nedenle de birçok yerde süt alımını ya bıraktılar ya da azalttılar. Bu durumda kaybeden yine yüz binlerce süt üreticisi oluyor. Şayet bir süt krizi daha olursa üretici toparlanamaz. Bu sefer ne hayvancılık kalır ne de süt. Anaç hayvanlar kasabın yolunu tutarsa, ülkenin hayvan potansiyeli ciddi bir şekilde darbe yer. Arkadan yine bir et krizi patlak verir. O zaman da ithalat, tek çözüm yolu olarak sunulur.

Market fiyatları değişmedi
Çiğ süt fiyatlarının azalmasıyla, tüketici haklı olarak ürün fiyatlarının düşmesini bekliyor. Ancak, çarpık pazarlama kanalları

Yazının Devamı

Süt geyikleri

3 Şubat 2011

SON günlerde mail ortamında çokça internet geyikleri (internete yazılan ve aslı astarı olmayan bilgilere deniyor) dolaşmaya başladı. “Dolaşırsa dolaşsın, canım kime ne zararı var?” diyemeyeceğimiz cinsten bunlar. Fıkra değil, masal değil. Eline kalemi alan herkes, her konuda yazar oldu. Yazdıklarının nereye vardığının ayırdında olmadan. İnsan önce aldığı bilgileri araştırır, doğruluğunu test eder, ondan sonra yazar. Yazılanlardan, bazı kesimlerin etkilenme olasılığını düşünür ve yanlış bir şey yazmayayım der. Salt yazmak için yazı yazılmaz ki canım.
Bu geyiklerden, toplumun sağlıklı geleceğinde önemli bir role sahip olduğu için, sütle ilgili yazılardan bahsedeceğim. Örneğin süt ile ilgili hiç araştırma yapmamış, bilimsel makale yazmamış ve de sütün bileşimini bilmeyen bazıları neredeyse “çiğ süt için” diyecekler. Türkiye’deki hayvanların ne kadarının tüberkülozlu, ne kadarının brusellalı ve ne kadarının şaplı olduğunu bilmeden bunu söylemek toplumun sağlığıyla oynamaktır.

Açıkta süt dağıtımı
Hele o çok sevdikleri “çiğ sütün evlere satılması” konusunda mangalda kül bırakmıyorlar. Bu sütlere sadece su katılmıyor beyler. Özellikle yaz aylarında katılan çamaşır sodası ve

Yazının Devamı

Yunanistan’dan koyun sütü

27 Ocak 2011

ABD’DEN buğday, pamuk, Brezilya’dan mısır, soya derken, Yunanistan’dan pamuğun yanında koyun sütü de ithal etmeye başlayacağız.
Edirne Ticaret Borsası Başkanı Mustafa Yardımcı, Yunanistan’ın Mevgal firmasıyla anlaştıklarını ve Türkiye’ye koyun sütü getireceklerini söyledi. Yardımcı, 50- 100 arası süt alıp, peynir üretiminde kullanılacağını bildirdi. Yazık sonunda bu da oldu ve hayvancılıkta lider olması gereken ülkemiz çiğ süt ithal etmeye başladı.

Nasıl bu duruma geldik?
Türkiye 1980’li yıllara kadar gıda da kendi kendine yeten birkaç ülkeden birisiydi. Bu tarihten sonra izlenen yanlış politikalar nedeniyle, tarım ve hayvancılığımız çöktü. Çökenler içerisinde en büyük darbeyi de küçük baş hayvancılık yedi. 1990 yılında 41 milyon baş olan koyun sayısı, 2010 yılında 22 milyona düştü. Koyun sütü üretimimiz de ayni dönemde yıllık 1 milyon 125 bin tondan 750 bin tona indi.

İhracatı hedeflerkenUlusal bir tarım ve hayvancılık politikamızın olmaması, köyden kente göçlerin fazla olması, mera ve otlakların çoğu yerde tarım arazisine dönüştürülmesi, kapalı ahır besiciliğinin gelişmesi ve yanlış kolesterol kaygıları koyun yetiştiriciliğini bu hale getirdi.

Yazının Devamı

Et krizi derinleşiyor

20 Ocak 2011

HÜKÜMET, tüketicilere ucuz et yedirmek istiyorsa, bunun zararını yetiştiriciler çekmemeli. Sorunun çözümünü ithalatta görenler, iki büyük yerli üreticinin üretimden çekilmesine neden oldular. İthalat yüzünden Banvit, Koç gibi büyük çiftlikler hayvan alımını durdurma kararı aldı. Şalvarlı Et’in de Esenyurt ve Silivri’deki fabrikalarının faaliyetini durdurduğu söyleniyor.
Sıfır faizli kredilere ne oldu?
Bakanlık bir süredir hayvancılık yapmak isteyenlere Ziraat Bankası’ndan sıfır faizli kredi veriyordu. Bir yandan toplam 3,6 milyarı bulan kredilerle büyük besi çiftlikleri kurduracaksınız öte yandan et ithalatı kararı alacaksınız. Bu ne yaman çelişkidir böyle.
Zaten verilen kredi politikası bana göre yanlıştı. Bunu geçen hafta çıktığım televizyon programların da da söyledim. Bence kredilerin önemli bir kısmı küçük ve orta büyüklükteki yetiştiriciye verilmeliydi. Çünkü büyük çiftlikler haklı olarak mutlak kar amacı güderler. Kar etmediği faaliyetten de çekilirler. Bundan hem firma zarar görür hem de ülke ekonomisi. Sonuçta bu krediler bizim verdiğimiz vergilerle oluşturuluyor.
* * *
Küçük ve orta ölçekli yetiştiriciler ise sadece besicilikten para kazandıkları için

Yazının Devamı