Harun Uysal

Harun Uysal

harun.uysal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ABD’DEN buğday, pamuk, Brezilya’dan mısır, soya derken, Yunanistan’dan pamuğun yanında koyun sütü de ithal etmeye başlayacağız.
Edirne Ticaret Borsası Başkanı Mustafa Yardımcı, Yunanistan’ın Mevgal firmasıyla anlaştıklarını ve Türkiye’ye koyun sütü getireceklerini söyledi. Yardımcı, 50- 100 arası süt alıp, peynir üretiminde kullanılacağını bildirdi. Yazık sonunda bu da oldu ve hayvancılıkta lider olması gereken ülkemiz çiğ süt ithal etmeye başladı.

Nasıl bu duruma geldik?
Türkiye 1980’li yıllara kadar gıda da kendi kendine yeten birkaç ülkeden birisiydi. Bu tarihten sonra izlenen yanlış politikalar nedeniyle, tarım ve hayvancılığımız çöktü. Çökenler içerisinde en büyük darbeyi de küçük baş hayvancılık yedi. 1990 yılında 41 milyon baş olan koyun sayısı, 2010 yılında 22 milyona düştü. Koyun sütü üretimimiz de ayni dönemde yıllık 1 milyon 125 bin tondan 750 bin tona indi.

İhracatı hedeflerken
Ulusal bir tarım ve hayvancılık politikamızın olmaması, köyden kente göçlerin fazla olması, mera ve otlakların çoğu yerde tarım arazisine dönüştürülmesi, kapalı ahır besiciliğinin gelişmesi ve yanlış kolesterol kaygıları koyun yetiştiriciliğini bu hale getirdi.
Koyun sütü, bileşimindeki maddeler nedeniyle inek sütüne nazaran daha değerli. Kuru maddesinin, özellikle de protein ve yağ oranının yüksek olması, peynir ve yoğurt gibi ürünlerde tercih edilmesine yol açıyor. Normal koşullarda 6 -7 kilo inek sütünden 1 kilo beyaz peynir üretilirken, aynı peynir 4 -5 kilo koyun sütünden üretiliyor.
Ezine beyaz, İzmir tulum, ovma, yaprak, sıkma, Erzincan tulum, sütçüler tulum, Cabaltı çökeleği, divle, tomas, şavak ve kazıklı, ülkemizde koyun sütünden yapılan bazı peynir çeşitleri.
Bu kadar lezzetli peynirlerimiz varken, turistik bölgelerde yabancıların tükettikleri peynirler, ne yazık ki ithal ediliyor ve dışarıya milyonlarca dolar döviz ödeniyor. Bir yandan, koyunculuğu geliştirerek tercih edilen peynirleri üretip otellere ve yurt dışına satmayı düşünürken, ithalat haberini almamız hiç iyi olmadı. Ancak yine de bundan vazgeçmemeliyiz. Becerirsek ki, beceremememiz için hiçbir sebep yok, hem hayvan yetiştiricisi, hem de sanayici kazanır. Ve de milyonlarca dolarlık döviz ülke içerisinde kalmış olur.
Konunun bir diğer önemli boyutu da, AB ülkelerine koyun ve keçi sütü ürünlerinin ihracatının serbest olması. Ülkemize döviz girmesini istiyorsak, küçük baş hayvan yetiştiriciliği desteklememiz gerekiyor. Yetiştiricilik karlı duruma geldiğinde, bir nebze de olsa köyden kente göçün önüne geçmiş de olacağız.

BLOG
SELİN GİRGİN: Kanserojen başlıklı yazınızda belirttiğiniz gibi hem toplum olarak hem de dünyada tüketmemiz,yememiz gereken gıdalara, kanserojen riski taşıyan maddelere sanayi kökenli atıkların çevremize dolayısıylada bize nasıl etki edeceğini ne gibi zararlar vereceğini bilmiyoruz. Bilsek de ilgilenmiyoruz. Gerek mali durum, gerek halkın bilgilendirilmemesi ya da bilgilendirmenin yetersiz olduğu bu gibi durumlarda yazılarınızın bu yöne dikkat çekmesi, halkı aydınlatması bizleri mutlu ediyor.
DR. ÖMER SİNAN TAMER: 2010 yılında yetiştirici önce ithalat yolu ile korkutuldu ve bu bir silah olarak kullanılmaya başlandı. Yeterli önlemler zamanında alınamadı. Bu önlemler neler olabilirdi daha sonra o konuya değineceğim, önce 2010 yılındaki tabloya bir bakalım. Her yıl ülkemizde Kurban Bayramı’nda kesilen yaklaşık 500.000 kadar büyükbaş ile 2 milyon baş civarındaki küçükbaş hayvanın yanı sıra kayıt altına alınamayan kesimlerde dahil olmak üzere yıllık kırmızı et üretimimizin 1 milyon ton civarında olduğu konusunda uzmanlar fikir birliğine varırlar. İlkin 8000 tonluk ithalat yapılacağı duyulunca küçük üretici elindeki hayvanı yok pahasına elden çıkardı, dahada yükselecek diye 16- 16.5 TL’den hayvan bağlayanlar bile oldu ve bunlar zarar etti. Bu hayvanlar henüz kesim ağırlığına gelmediği için ülkemiz öncelikle bir katma değer kaybetti, kışın yükselen fiyat tedricen düşme eğilimi gösterdi ancak kestiren yerine koyamadı, işte en kritik nokta burasıydı, gerekli acil önlemler alınamadı. Büyük spekülatörler bu miktarın (8000 ton) dişimizin kovuğuna bile yetmeyeceğini bildiklerinden ellerinde hayvanı tuttular yahut kesim ağırlığına gelenleri kestirip stokladılar. İlk defa kurbanlık için yurt dışından hem büyükbaş hemde küçükbaş hayvan getirildi.