Harun Uysal

Harun Uysal

harun.uysal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

SON günlerde mail ortamında çokça internet geyikleri (internete yazılan ve aslı astarı olmayan bilgilere deniyor) dolaşmaya başladı. “Dolaşırsa dolaşsın, canım kime ne zararı var?” diyemeyeceğimiz cinsten bunlar. Fıkra değil, masal değil. Eline kalemi alan herkes, her konuda yazar oldu. Yazdıklarının nereye vardığının ayırdında olmadan. İnsan önce aldığı bilgileri araştırır, doğruluğunu test eder, ondan sonra yazar. Yazılanlardan, bazı kesimlerin etkilenme olasılığını düşünür ve yanlış bir şey yazmayayım der. Salt yazmak için yazı yazılmaz ki canım.
Bu geyiklerden, toplumun sağlıklı geleceğinde önemli bir role sahip olduğu için, sütle ilgili yazılardan bahsedeceğim. Örneğin süt ile ilgili hiç araştırma yapmamış, bilimsel makale yazmamış ve de sütün bileşimini bilmeyen bazıları neredeyse “çiğ süt için” diyecekler. Türkiye’deki hayvanların ne kadarının tüberkülozlu, ne kadarının brusellalı ve ne kadarının şaplı olduğunu bilmeden bunu söylemek toplumun sağlığıyla oynamaktır.

Açıkta süt dağıtımı
Hele o çok sevdikleri “çiğ sütün evlere satılması” konusunda mangalda kül bırakmıyorlar. Bu sütlere sadece su katılmıyor beyler. Özellikle yaz aylarında katılan çamaşır sodası ve kostik en masum olanları. Süt eğer pastörize edilmezse, içerisindeki zararlı bakteriler çeşitli hastalıklara neden oluyorlar. Ülkemizde yılda yaklaşık 500 bin kişi brusella hastalığına yakalanıyor. Bunun büyük kısmı pazarlarda satılan taze peynirlerden geçiyor. Diyeceksiniz ki, canım zaten biz sütü kaynatıyoruz. Ancak kontrolsüz kaynatma, sütün besin değerlerini yok ediyor. Özellikle beslenme açısından önemli olan serum proteinleri ile kalsiyum önemli oranda ortadan kalkıyor.
Sütün pastörize edilip satılmasına herhalde kimse itiraz etmez. Yine hiç kimse evlere süt dağıtan insanların işsiz kalmasını istemez. Ancak tüketicilere güvenli süt ulaştırılması gerekiyor. Bunun için yapılacak organizasyonlarla süt dağıtıcıları evlere çiğ süt yerine Avrupa ülkelerinde olduğu gibi pastörize süt dağıtabilirler. Bu yapılırsa ülkemiz için önemli bir sorun giderilmiş olur.

Aile işletmeleri
Yine bir çok gelişmiş ülkede olduğu gibi, Türkiye’de de aile işletmelerinin desteklenmesi gerekiyor. Avrupa’da hayvan yetiştiriciliği yapan aileler, aynı zamanda süt ürünleri yapıp satabiliyorlar. Ancak hijyenik şartlarda üretim yapıyorlar. Hatta ürettikleri pastörize sütü renkli şişelerde satacak kadar da bilinçliler.
O vakit yapılacak şey, ülkemizdeki yetiştirici ailelerin hijyen, teknoloji bilgilerini geliştirmek ve büyümeleri için onlara ekonomik destek vermek.
İnternette süt teknolojisi dalında uzmanlığı olmayan bazı meslek mensupları “çocuklara süt içirmeyin” dahi diyorlar. O zaman biz de mama yedirelim bari. Çocuklara süt içirmeyin demek, geleceğimizi dinamitlemektir. Neden çocuk doğar doğmaz dünyaya gözünü süt içerek açar? Bir düşünün bakalım.
Tüketicilerden ricam süt konusunda açıklama yapan kişilerin uzmanlığına baksınlar. Uzman değilse görüşlerine fazla itibar etmesinler.

Süttozu üretimi
Bir de sütün, sadece suyunun uçurulmasıyla elde edilen süttozuna, bu denli düşmanlığı anlayamıyorum. Kaldı ki Türkiye’de süttozu üretimi artarsa, süt üreticileri yeni bir krizden kurtulacaklar. 2008-2009 süt krizinde şayet fazla süt, süttozuna çevrilseydi, 1 milyon anaç hayvan kasaba gitmeyecekti. Türkiye’nin ihtiyacı olan süttozu mutlaka yerli üretimden karşılanmalı. Üretilen süttozu çoğunlukla diğer gıda sanayiinde kullanılıyor ve büyük bir miktarı yurt dışından getiriliyor. 2008-2009 yıllarında süt fiyatını düşüren nedenlerden biri, buzağı maması adı altında gelen süttozu olmuştu. Gelen süttozu yağsız. Yağlı yoğurt yapmak için de içerisine krema konulması gerekirken, maalesef yut dışından ithal edilen palm yağları kullanıldı. Peki yetkililer Türkiye’nin ne kadar buzağı mamasına ve ne kadar palm yağına ihtiyacı olduğunu bilmiyorlar mıydı?
Çiğ süt fiyatını yetiştiricilerin kazanacağı bir bantta tutmanın tek yolu, sütün bol olduğu yaz aylarında süttozuna çevirmek ve bunu sütün kıt olduğu aylarda kullanmak. Ancak süttozunu süt mamulleri üretenler değil, haksız rekabeti önlemek için müdahale kuruluşu üretmeli.

BLOG
AYLA SARIOGLU: Küreselleşme sürecinde; Avrupa ülkeleri dahil daha birçok ülke, bilgi toplumuna geçiş yapmış iken, biz daha tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş sürecini atlatamadık. İşsizlik, et ithalatı ve koyun sütü ithalatı gibi pekçok sorun yaşamaktayız. Bu konularda bilinçli destekleme politikaları uygulanmalı. Yoksa daha büyük ve aşılması güç problemler yaşayabiliriz.