ESİAD; Ege Sanayici ve İşadamları Derneği, üyeleri arasında, işsizlik sorunuyla ilgili bir anket yaptı.
Üç ayda bir yapılan son anketten de “Değişen bir şey yok” sonucu çıktı.
Bu yılın ilk ESİAD anketinden de “2010 yılı için umutsuzluk” sonucu çıkmıştı.
Egeli sanayici ve işadamlarının öncelikli sorunlarına gelince; talep yetersizliği, sipariş azlığı, nakit sıkışıklığı, tahsilat zorunluluğu ilk sırada yer aldı.
Ankette, herkesin öncelikli olarak birinci sırada yer verdiği tek sorun ise; işsizlik...
Ya erken seçim?
ESİAD üyelerinin yüzde 69’u, erken seçimin ekonomik açıdan zarar getireceği görüşünde.
Meğer herkes şikayetçiymiş...
İyi de neden sesiniz çıkmıyor efendiler?
Neden susuyorsunuz?
Neden kabulleniyor, neden boyun eğiyorsunuz?
Kibarlıktan mı?
Korkaklıktan mı?
* * *
ŞU soruma yanıt verecek birini arıyorum:
“Birinci Kordon’da, kara tarafında tek başıma ya da eşimle ne zaman birileri tarafından rahatsız edilmeden yürüyebileceğim?”
Ya da;
İzmirliler, Kordon’da ne zaman, önleri kesilmeden, kolları tutulmadan yürüyebilecekler ve diledikleri, istedikleri kafe-birahane ve restorana girip oturabilecekler?
Yeter artık kardeşim...
Hanutçu mu, çığırtkan mı, yol kesen mi, ne derseniz deyin bu pis ve rezil insanlardan ne zaman kurtulacağız?
Yemin ediyorum; eskiden bunlara “Bit Pazarı”nda rastlardık.
YILLAR ne kadar da çabuk geçiyor.
Çeşme Festivali’nin bu yıl 21’incisinin düzenleneceğini söylediklerinde şaşırıp kaldım.
Sonra şöyle bir gerilere uzandım.
Öyle ya, ilk festival 1989’da düzenlenmiş, yer yerinden oynamıştı.
Gelen sanatçılar, eğlenceler, konserler, festival etkinlikleri, yarışmacılar ve sonuçları günler-haftalarca gündem olurdu.
Bugün de öyle...
Hatta son yıllarda, özellikle de geçen yıl Çeşme Deniz Şenlikleri ve Şarkı Yarışması, San Remo’yu bile geride bırakacak kadar muhteşemdi.
EGİAD; Ege Genç İşadamları Derneği Başkanı Cemal Elmasoğlu ve yönetimini kutluyorum.
Öyle bir zamanda, öyle bir esere sponsor oldular ki; gaflet, dalâlet hatta hıyanet içinde olan herkese bir İzmirli olarak ağızlarının payını verdiler.
İzmir Yangını ile ilgili araştırmaları kaleme alan ve bunları “Küllerinden Doğan Şehir, İzmir 1922” adlı kitapta toplayan yazar Murat Köylü’yü de, İzmir’e böyle bir eser kazandırdığı için yürekten alkışlıyorum.
* * *
Biz bıktık ama onlar bir türlü bıkmadılar.
Pek bıkacağa da benzemiyorlar.
Ve, ısıtıp ısıtıp her yıl aynı tiyatroyu sahneye koyuyorlar.
NE Fener, ne Bursa, ne Galatasaray ne de Beşiktaş...
Ya da yarın oynanacak Türkiye Ziraat Kupası’nı kimin alacağı beni hiç ilgilendirmiyor.
Ben, cumartesi günü Buca’nın 3 puan alıp alamayacağını düşünüyorum.
Buca, ligin bu son maçını mutlaka kazanmak zorunda.
Aksi, Buca kadar hem benim, hem de İzmir için büyük bir düş kırıklığı olacak.
* * *
Dört milyon insan, beş gün sonra saat 20.00’de Buca Arena’da oynanacak son 90 dakikaya kilitlenmiş durumdayız.
İZMİRLİ eski Sağlık Bakanı Rifat Serdaroğlu, yürekli, son derece “dik” yazılar kaleme alıyor.
Zevkle okuyorum.
Anayasa değişikliğiyle ilgili TBMM’de, bu hafta ikinci “tur” görüşmeler başlayacak.
Büyük olasılıkla perşembe günü sonuçlanmış olacak.
Oylamada; 330 oyun altında kalan değişiklik maddeleri, “yok” sayılacak.
367’nin altında kalanlar referanduma götürülecek.
Nitelikli çoğunluk 367’nin üzerinde “kabul” oyu alan maddeler ise, hayata geçecek.
TARIM ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker bir ay önce, “Et ithalatı yapmayacağız” dedi.
Bu üretici ve yetiştiriciye verilen bir güvenceydi.
Başbakan Bakan’ına “One Minute” dedi, “Et ithalatı yap” talimatı verdi.
Sağlık Bakanı da herkese domuz gribi aşısı yaptırın demişti.
Başbakan, O’na da, “One Minute” çekti.
Ne kadar ciddi ve uyumlu bir hükümet profili değil mi?
H H H