ESHOT için sözün bittiği yerdeyim.
Söyleyecek, yazacak, kelime, cümle bulamıyorum.
Bir değil, iki değil, beş değil, 10 değil, yüz değil...
İkiyüzü aştı...
Ve şimdi de hergün bir şoför, ya belediye otobüsü ya da kendi özel aracını kullanırken “alkolden” yakalanıyor, ehliyetine el konuluyor.
Kişisel yakalanmalara lafım yok.
Herkesin özel yaşamı.
SIKINTI şüphesiz çok büyük...
Aksi olsa, kimse hareket halindeki trenin önüne geçip, “Durur mu, duramaz mı?” hesaplamadan rayların üzerine çıkmaz.
“Ne olursa olsun” dercesine, Alsancak-Menderes arasında, trenleri durdurmaya kalkışmaz, rayların üzerinde “oturma eylemi” yapmaz.
Çözüm mü?
Değil, ama belli ki sürecek, sürdürülecek.
* * *
Aliağa-Menderes arasında çalışacak olan hızlandırılmış tren hattı, 80 kilometre boyunca ister istemez Kuzey’den Güney’e, kenti ortadan bir pasta dilimi gibi ikiye ayırıyor.
GELMEYEN ve Show TV’den izlemeyenlere, 21. Çeşme Uluslararası Şarkı Yarışması’nın final gecesini nasıl tanımlasam, hangi kelimelerle anlatsam diye, pazar gününden beri düşünüyorum.
Bulamadım desem inanır mısınız?
Muhteşem diyeceğim, yetersiz kalacak.
“Olağanüstü”, “süper”, “inanılmaz” kelimeleri ise, o büyüleyici ortamı sözcüklere dökmeye yetmiyor.
İyi de; ne diyeceğiz, nasıl anlatacağız?
Şöyle ifade etmeye çalışayım:
Kim gelmediyse, kim ekrandan izlemediyse, kim o final gecesi Çeşme Amfitiyatro’da yerini almadıysa, çok şey kaçırdı, pek çok olağanüstü görüntüden mahrum kaldı.
SİYASAL partileri iktidara taşıyan kısa, vurucu sloganlar vardır.
İnsanlar ne parti programına bakarlar ne de partinin iktidara gelince uygulayacağı projeye.
O; kısa, vurucu, kafamıza çivi gibi çakılan sloganın peşine düşeriz.
Obama ne demişti?
“Evet! Yapabiliriz...” hepsi bu kadar.
Yapabiliriz de; yapılacak olan ne? diye kimse sormadı bile...
Takma be efendi... Sen soruyu boş ver, yapabiliriz diyor ya ona bak!...
HİÇ gelmeyecek, hiç başlamayacak gibi düşünüyordum.
Beklediğim gibi çıkmadı.
Çünkü yıllardır, gecikmeler, yapımındaki aksamalar, Kamu İhale Kurumu tarafından iptaller, işi bırakıp giden müteahhitler, belediyenin sözleşme iptalleri ile uzadıkça uzadı...
Bu yıl, bu ay, şu gün dendi; süreç işledi, bitirilemedi, sürekli ertelendi.
Ve o beklenen gün nihayet geldi.
İzmir için 1 Temmuz 2010, bu nedenle önemli bir gün olarak kent tarihine geçecek.
Bir-iki yıl gecikti ama, kim ne derse desin, Büyükşehir Belediyesi’nin Devlet Demir Yolları ile ortak yaptığı Aliağa-Menderes Hızlandırılmış Tren Projesi, Türkiye Cumhuriyet tarihinin en büyük ve önemli raylı toplu ulaşım projelerinden biridir.
İZMİR, Hatay’daki metro istasyonları yapımı, Gazi Bulvarı’ndaki Büyük Kanal Projesi ek boru hattı inşaatı nedeniyle, ulaşımda ve trafikte zor günler yaşıyor.
İşin ticari boyutuna hiç girmiyorum.
O tam bir felaket ve rezalet...
Çözümü çok zor, bugün için çaresi de yok.
Çünkü özel bir yasa ile, belediye ve kamu yatırımları nedeniyle kentlerde mağdur olan çevre sakinleri ve esnafın zararının bir bölümünü yerel yönetimler ve kamu kuruluşlarının karşılaması sağlanamazsa, herkes başının çaresine bakmak zorunda.
Ama ulaşım ve trafiğin çaresi var.
Var da, tınlayan da yok, aldıran da, ilgilenen de...
SİYASET böyledir; uzun soluk ister, tutarlılık ister...
Politikacının akıllısı, susmayı, az konuşmayı bilmek zorundadır.
Tabii, bir de attığı her adımın, ileride kendisine bir “dönüşü” olacağını hesap etmelidir.
CHP’de, Kılıçdaroğlu’dan sonra yaşanan İzmir Milletvekili Recai Birgün ile ilgili sıkıntıya, parti MYK’sı son noktayı koydu.
Bağımsız Milletvekili Birgün’ü partiye kabul etmedi.
Recai Birgün, rahmetli Bülent Ecevit’in son koruma müdürüydü.
Ecevit’ler için bir manevi evlattı.
“YANLIŞ hesap Bağdat’tan döner” hesabı, üniversite kampuslerinde çalıştırılan belediye otobüslerindeki “paralı taşamacılık”tan geri adım atıldı.
Büyükşehir, ESHOT’un öğrenciler için aldığı “paralı taşıma” kararından vazgeçildiğini duyurdu.
Kampus sınırları içinde öğrenciler için bir anlamda “ring” sefer niteliğindeki taşımacılık, eskiden olduğu gibi yine bedava yapılacak.
* * *
Aklın yolu bir.
Sosyal belediyecilik kavramı, binbir zorluklarla okuyan öğrenciye, yerel yönetimlerin elinden geldiğince destek olmasını gerektirir.
Hepimizin öğrencilik yılları oldu.