YAZIMIN başlığı böyle ama, sonunda “yorum”u sizlere bırakacağım.
Herhangi bir siyasi parti ilçe başkanının oturup da böyle resmi bir yazıyı yazabileceği, yönetimin de böyle bir karar alabileceği hiç aklıma gelmezdi.
CHP’de ise “hiç olmaz” diye düşünürdüm.
Buca İlçe Başkanı M. Selim Bozdağ beni yanılttı.
İşin komik tarafı 12 Eylül darbecileri gibi, ilginç bir “uyarı” yazdıktan sonra, alay eder gibi sonuna şu satırları eklemiş:
“Gereğini bilgilerinize sunar, çalışmalarınızda başarılar dilerim (!)”
Ne başarısı sayın Bozdağ?
OTURDUĞUM yerden kalkmak istemiyor canım.
Terliyorum.
Terleten, üşüten, titreten, yürümeye mecal bırakmayan, aksırtan-tıksırtan, ağız tadı bırakmayan grip, hoş geldin.
Cumartesi, yani dün, pazar yazısını kotardıktan sonra eve gidip dinlenmek en iyi çözüm diye düşünüyorum.
Bembeyaz çarşaf serilmiş, yumuşacık yastıklarla desteklenmiş grip sefası sürülmesi için hazırlanmış bir divan.
Divanın önüne çekilmiş, dumanı tüten sıcak bir çay konulmuş sehpa.
Çay, sehpanın üzerinde yalnız değil.
DEVRİM ya da darbe...
Adına ne derseniz deyin; CHP’deki operasyon yarım-yamalak yapıldı.
Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, partisindeki “şekillenmeyi” tam istediği gibi yapamadı, ya da yaptırmadılar.
Kılıçlar çekilip restleşme başladığında; yani yeni tüzüğü yürürlüğe koyup, genel başkan yardımcılarını atayıp, Genel Sekreter Önder Sav’ı etkisiz ve yetkisiz hale getirdiğinin sabahında Seçimli Kurultay kararı alındığını açıklamalıydı.
İşte o zaman herkes Kılıçdaroğlu için “CHP’nin gerçek lideri” diyebilecekti.
* * *
CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal da aynı görüşte.
CHP’deki Kılıçdaroğlu darbesi, partinin İzmir örgütünü ikiye böldü.
Kimine göre devrim, kimine göre partinin vitrinini yenileme, kimine göre de “hukuksuzluk” olarak değerlendirilen CHP’deki son gelişmeler, eski Genel Sekreter Önder Sav’a destek veren Nalbantoğlu yönetimini zora soktu.
Nitekim İstanbul il yönetimi, ilçe teşkilatlarıyla “Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun sonuna kadar yanındayız” açıklaması yaptı, İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu, “Tek çare Kurultay” söylemiyle İzmir’in Kılıçdaroğlu’nun yanında yer almayacağı, Sav’a destek olunacağı mesajını verdi.
İlk çatlak burada yaşandı.
Çünkü, aynı saatlerde, Narlıdere Belediye Başkanı Abdül Batur, Narlıdere ilçe örgütüyle tüm CHP’li meclis üyelerinin son yapılanmada Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun yanında yer alacaklarını yazılı olarak kamuoyuna duyurdu.
Buca örgütü ise bölündü.
Önder Sav ekibinden Parti Meclisi Üyesi seçilen eski Buca İlçe Başkanı Mehmet Süne’ye yakınlığı ile bilinen üyelerle, Kılıçdaroğlu’na destek veren partililer arasında kavga yaşandı.
VAR ya; biraz olsun ödeme gücü olup da, Ege-Koop’tan beş bin lira peşinle daire almayanları oturup eşek sudan gelinceye kadar dövmek lazım.
Vallahi de, billahi de böyle...
Evi olmayanlar için bir daha böyle bir fırsat ellerine geçer mi, orasını bilemem ama, Ege-Koop Karşıyaka 25. Yıl Konutları’nın koşulları, “Bundan iyisi Şam’da kayısı” gibi...
Peşinat düşük, daireler 130 metrekare; üç oda bir salon, beş ya da 10 yıl konut kredili. Üstelik de çok düşük faizli ve sabit ödemeli.
Durun bitmedi...
Dilerseniz dairenize yerleşinceye kadar (iki yıl), taksit tutarının yüzde 50’si oranında ödeme seçeneği. Kefil yok, peki daha ne olsun?
Ege-Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan, kuruluşlarının 25. yılında İzmir’de herkesi ev sahibi yapmak için yola çıktıklarını, bugüne kadar 100 bin kişiyi ev sahibi yapan kurumun, çeyrek asıra özel bu kampanyasının, son daireyi satıncaya kadar süreceğini açıkladı.
İKİ aydır dikkatle izliyorum.
İzmir’in bazı ilçe belediyelerindeki meclis toplantıları, mahalle çocuklarının çelik-çomak oyunundaki kavgaya döndü.
Dedikodu...
Duyuma dayalı iddialar...
Yok güvercindi, yok kargaydı; sen böyle dedin, o böyle dedi...
Eften püften, etikten, saygıdan, hoşgörüden uzak “boş” şeylerle vakit geçiriliyor.
Ne muhalefet muhalefetliğini ne de iktidar iktidarlığını yerine getirebiliyor.
EGE Palas Oteli, sonunda alacaklı bankanın isteği üzerine icradan satıldı diye, eminim bugün birileri yüzündeki o sahte gülümseme maskesini takmış, zevkten dört köşe kına yakıyordur.
Yazık...
İzmir’in bir malı-mülkü daha Ankaralıların eline geçti.
Hilton’dan sonra, inşa edildiği yıllarda kentin ikinci yüksek binası olan Ege Palas Oteli, Basmane’deki “utanç çukuru”na kurban gitti.
Zorlu Ailesi’nin 10 milyon liralık banka kredisi borcuna karşılık satışa çıkarılan beş yıldızlı otel açık artırmada 19.5 milyon liraya el değiştirdi.
Zorlu Kardeşlerden Kemal Zorlu’yu arayacaktım, elim telefona gitti, gitti, geldi.
Ne diyecektim Kemal’e?
BAŞLIĞA bakıp “Bu ne biçim Türkçe?” diye burun kıvırmayın.
Artık ben de sokak yazarı oldum.
Sokak yazarı olunca da, kelimeyi yanlış mı yazdım, cümle kurallara uygun mu diye yazı boyunca beni takip eden endişenin bastım arkasına(!) tekmeyi.
Artık sokak nasıl konuşuyorsa öyle yazacağım.
Gazeteye basacaklarını bilsem “arkası” diye yazmam. Arkası neresiyse adıyla sanıyla yazarım.
Ama basmazlar.
Ben de tekme basılan organa şimdilik arkası diyorum ve bir beyefendi gibi gülümsüyorum.