CHP’de beklenen kurultay kararı açıklandı.
Doğru olan yapıldı.
Bu karar, Kemal Kılıçdaroğlu’nu, partide tek ve güçlü genel başkan yapacaktır.
2011’deki genel seçimlerde, CHP’nin alacağı sonuçların günahı da, sevabı da, Kılıçdaroğlu’nun hanesine yazılacaktır.
Onsekiz Aralık’taki kurultayda şu an tek sıkıntı, yeni Parti Meclisi’nin nasıl oluşacağıdır.
Çarşaf mı, genel başkanın yapacağı tek blok listeyle mi?
* * *
SIKTINIZ artık, hem de çok sıktınız.
Utanmadan, hem de 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı günü, Atatürk Ormanı’na girip 92 ağacı acımasızca kesiyorsunuz, sonra da zeytinyağı gibi üste çıkıp, dayatmacayla bize bunu kabul ettirmeye çalışıyorsunuz.
Ayıp, gerçekten de çok ayıp.
Beyler, Gemi Trafik Hizmetleri Merkez Binası ve Gözetleme İstasyonu yapacak başka yer mi bulamadınız?
Neymiş, Ege Denizi’nde gemi trafiği ve yasak avlanma izlenecekmiş, insan kaçakçılığı gibi olaylar takip edilecekmiş.
İzlenmeye de, takibe de karşı değiliz ama, böyle bir hizmet için de olsa Atatürk Ormanımızı da kestirtmeyiz, kestirmeyeceğiz; haberiniz olsun...
* * *
İZMİR’i seven biri olarak, sık sık sorunları bu köşeye taşıyorum.
Şüphesiz kenti tek seven ben değilim.
Binlerce, onbinlerce, yüzbinlerce kişi aynı duyguyu besliyor.
Bugün 42 yaşında olan ve 30 yıldır Hatay’da oturan Handan Kılıçarslan adlı bir okurumun İzmir’e bakışını ve kent ile ilgili çözüm önerilerini, isteklerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Handan Kılıçarslan bilgisayar mühendisi, üstelik de hayli iddialı:
“Kentin sakini değil, sahibiyim” diyor.
* * *
DÜNYACA tanınmış İsrailli mizah yazarı Eprahim Kishon, hikâyelerinde eşinden söz ederken, “Dünyanın en iyi karısı” tanımlamasını kullanırdı.
Eprahim Kishon bu klişeyi o kadar çok kullandı ki, şöhreti de dünyayı tutunca “Dünyanın en iyi karısı” sıfatı, yazarın eşi Sara’nın göğsüne bir daha çıkarılması mümkün olmayan bir madalya gibi takıldı kaldı.
Hal böyle olunca da benim sevgili eşime, “Dünyanın en iyi ikinci karısı” unvanı kaldı.
Birincilik için şöhreti dünyayı tutmuş Eprahim Kishon’u düelloya davet etsem, 2005 yılında öldüğü için bu mümkün olmaz.
Ama ben mücadeleyi bırakmam, zamanı gelince Eprahim Kishon’u öbür tarafta da bulur, düelloya davet eder ve de birinciliği sevgili eşim için kazanırım.
* * *
Ben böyle derin ve içinden çıkılması zor felsefi konulara dalmak üzereyken, şimdilik “Sara Kishon’dan sonra, dünyanın en iyi ikinci karısı” olan sevgili eşim yanıma gelip sordu:
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 2 Kasım’da partisinin grup toplantısında şöyle demişti:
“Tüm taşeron işçilere sesleniyorum, sizin eviniz CHP’dir.
Çünkü biz emekten, üretenden yanayız.
Yiyicilerden yana değiliz...
Bütün taşeron işçilere söylüyorum; CHP iktidarında hiçbir işçi, taşerona emanet edilmeyecek. Kadrolarını vereceğiz, çalışacaklar...”
Kılıçdaroğlu bunu ilk kez seslendirmiyor.
Referandum öncesi İzmir mitinginde de benzer seyler söylemişti.
EGE Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışıyorum.
Bornova merkezde oturduğum için işime yürüyerek gidip-geliyorum.
Dün hava hafif yağışlı idi ve akşam üstü kampusten çıkıp Ata Durağı’nın bulunduğu yoldan evime doğru yürüdüm.
Sayabildiğim kadarı ile bastığım en az yedi adet kaldırım taşı yerinden oynadı, pantolonumun paçaları çamur oldu ve ayakkabılarımın içi su ile doldu.
Belediyecilik bu ise hem Bornova hem de Büyükşehir Belediyesi’ni candan kutluyorum(!) Pantolonumu ve ayakkabılarımı mahvettikleri için teşekkür ediyorum(!)
Dr. Hüseyin Günerhan-Ege Üniversitesi...
* * *
ÖYLEYİZ, böyleyizdir ama, sıkışınca dayanışmayı da, çare üretmeyi de iyi beceririz.
Mandalinada bu yıl, ürün çok, maliyet yüksek olunca ihracatçı piyasaya giremedi.
İç piyasa tüketimi yetersiz kaldı ve Seferihisar, Ürkmez, Gümüldür’de üretici iflasın eşiğine sürüklendi.
Üreticinin iflası, narenciye bahçelerinin bozulması, sökülmesi demektir.
Yani dönüşü olmayan yol ya da başka bir deyimle felaketin başlangıcı.
* * *
Tacettin Bayır’ın uyarısıyla dün bir öneride bulunmuş, yerel yönetimlerden yardım istemiştim.
MANDALİNANIN tadını, İzmir’e gelip yiyenlerle, Yarımada; özellikle Gümüldür ve Seferihisar’da yetişmiş olanları manav ve pazardan satın alanlar bilir.
Bizim mandalinamız (çekirdeksiz) Bodrum, Fethiye, Güneyinkine benzemez.
O kadar tatlı ve lezzetlidir ki, birkaç tanesi asla kesmez.
Bir oturuşta bir-iki kilo yiyenleri bilirim...
İzmir’e özel bu ürün, bu yıl en kötü günlerini yaşıyor.
Çare bulunmaz, tedbir alınmazsa, yüzlerce üretici ağaçlarını söküp atacak.
Ve mandalinamız da, pamuğumuz, tütünümüz, pancarımız, sütümüz, etimiz, meyva-sebzemiz gibi yok olup gidecek.