SERBEST kalanlar oldu, tutuklananlar cezaevine gönderildi.
Perşembenin gelişi zaten çarşambadan belliydi.
İzmir’de bu kadar kıyamet kopup da, şayet hiç kimse tutuklanmamış olsaydı, millet o zaman ne derdi?
Ne düşünürdü?
Bu nedenle herkes, önceki gece sabaha kadar süren davadan böyle bir sonuç çıkacağını bekliyordu.
* * *
“Şok Baskın, Büyük Operasyon” dendi ama, bu kadar yaygaranın koparıldığı olayda, tutuklanan Büyükşehir çalışan sayısı, gözaltına alınan 44 kişiden sadece sekiz kişide kaldı.
Deyim yerindeyse, dağ fare doğurdu...
Ayrıca, kaç kişi tutuklanırsa tutuklansın, bu dava göreceksiniz İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Başkanı Kocaoğlu’nun “dürüst-namuslu” imajına gram zarar vermeyecektir.
Koskoca Büyükşehir Belediyesi ve Başkanı yıllarca, aylarca dinlenecek, bu süreçte 10 milyar liralık (eski parayla 10 katrilyon lira) bütçe harcaması, ihaleler, trilyonluk satın almalar yapılacak.
Saraydaki dinlemeden, izlemeden çıka çıka, halk konserleri, asma tavan yapımı, yangın merdiveni, kooperatiflerden süt ve çiçek alımı, kiralanan üç-beş otobüs için yapılan ödemelerde, o da henüz netleşmemiş, kesinleşmemiş “şüpheli harcamalar” var denilecek.
Kimse canını sıkmamalı...
Biz bu kentte tutuklanarak; çete kurmak, ihalelerde yolsuzluk yapmak, yasal olmayan imar izni vermek, rüşvet almak, adam yaralamak suçlarından yıllarca cezaevinde tutulup, hakkında 600 yıl hapis istenenlerin sonradan beraat ettiklerine tanık olmadık mı?
İçimize sinmese de, insan hakları ile hiç bağdaşmasa da, adalet adına işlenen büyük suç olsa da alıştık artık...
O yüzden kim suçlu, kim masum; söylemek için gerçekten çok erken...
Tek üzüntüm, insanların şeref ve haysiyetleriyle böyle oynanmış olması...
* * *
İnanıyorum, ilahi adalet öyle ya da böyle tecelli edecektir.
Burada çok daha önemli olan, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun bu olay nedeniyle açıklamak zorunda kaldığı korkunç gerçektir.
Kocaoğlu, “Beni yedi yıldır dinliyor ve izliyorlardı” diyor...
Sözünü ettiği yer, Konak’taki Büyükşehir Belediye Sarayı, başkanlık makam odası...
Şöyle anlatıyor:
Rahmetli Piriştina’nın vefatından sonra seçilip göreve başladım. Adetmiş, arkadaşlar arama yaptırdılar.
Başkanlık odasında üç adet “böcek” bulundu.
Yerlerini gösterip sökmek istediler.
“Dokunmayın” dedim. “Çünkü siz sökeceksiniz, bir şekilde gelip yeniden koyacaklar. Devleti uğraştırmayalım, zarara uğratmayalım, masrafa sokmayalım dedim (!)”
“Çünkü bizim kimseden gizleyeceğimiz konuşmamız ve görüntümüz olamaz” diye de ekledim...
* * *
Demek aynı kişiler, rahmetli Başkan Ahmet Piriştina’yı da dinliyorlardı.
Sizce de Kocaoğlu’nun söyleminden bu anlaşılmıyor mu?
Devlet ya da polis, ne derseniz deyin; seçilmiş bir Büyükşehir Belediye Başkanı’nı niye dinler, neden görüntülü olarak izler?
Buna hakkı var mı?
* * *
Herkes şunu çok iyi bilmeli:
Korku, baskı, dinleme, video çekim ve kasetle hiç bir kimse, hiç bir yere varamaz.
Bu yöntemlerle “muzaffer” olduğunu düşündüğü anda...
Bir bakar ki “en ağır mağlubiyeti ve yarayı” kendisi almış...