O yılların değer yargılarını çoktan yitirdik.
Bugün yaşananlar, 80 öncesi ve sonrasında iki binli yıllara kadar yaşanmış olsaydı, gazetelere manşet olur ve günlerce tartışılırdı.
Bugün sıradanlaştı...
Neden böyle oldu, bilmiyorum ama, sessiz, tepkisiz, umursamaz bir toplum olduk çıktık...
* * *
Yine bir seçim öncesiydi.
ANAP iktidar, 12 Eylül yasakları referandum ile kalkmış, Süleyman Demirel tekrar siyasete dönmüş, DYP’nin başına geçmişti.
Metro söz konusuysa, yazmamak mümkün değil.
Çok istedim, ama gazetedeki “ayırışım”ın getirdiği sıkışıklık nedeniyle mümkün olmadı.
Aziz Kocaoğlu’nun gazetelerde çıkan “metro” ile ilgili son açıklamalarını, en ince ayrıntısına kadar gözden geçirdim.
Yetinmedim, Başkan’ın konuşma metnini de istettim.
Üç aşağı-beş yukarı, Üçyol-Üçkuyular arasındaki 5.5 kilometrelik metro hattında neler yaşandığını, nelerle karşılaşıldığını, altı yılı bulan süreçte niçin bitirilemediğini, bu bölgede yaşayanların çektikleri sıkıntıları hem çok iyi biliyor hem de farkındayım.
Ama bu, sadece İzmir’de böyle değil.
Ankara’da 10 yıl önce yapımına başlanan “metro”yu Melih Gökçek de bitiremedi.
Kafayı taktım bir kere...
Seçim, meçim, geçim, umurumda değil...
Ya halledecekler ya da ben halledeceğim...
Vali Bey, Büyükşehir Belediye Başkanı, Emniyet Müdürü, Trafik Müdürü; kim sorumluysa her gün yazacağım.
Her gün İzmirlilere, “bu eziyeti” çektirdikleri...
Bu rezaleti durdurmadıkları...
Bu “ucube” uygulamayı sürdürdükleri için, herkesi halka şikayet edeceğim.
12 Haziran seçimlerinde “bağımsız” dendiğinde, nedense hep Doğu ve Güneydoğu ile İstanbul konuşuluyor.
Daha doğrusu akla BDP’nin desteklediği adaylar geliyor.
Oysa İzmir’de de “bağımsız” adaylar var.
Bunlardan biri de Doğu Perinçek...
Perinçek, Cumhuriyet Güçbirliği’nin, İzmir 2. Bölge Milletvekili Adayı.
Birinci Bölge’de de Yaşar Müjdeci; emekli korgeneral var.
* * *
Küme düşen Altay’ın Başkanı Ahmet Taşpınar, bir açıklama yaptı:
“Sadece Altay değil, İzmir’de küme düştü” dedi. Ben de bu açıklamanın yanlış olduğunu anlatan bir yazı yazdım.
Ertesi gün Taşpınar aradı.
Orada kullandığı “İzmir” sözcüğüyle İzmir‘i değil, Altay’ı en zor günlerinde sahipsiz bırakan, maddi destek vermeyen kent yöneticilerini kast ettiğini söyledi.
O seslendiremedi ama suçladığı kişiler, Aziz Kocaoğlu ve Vali Cahit Kıraç’tı.
Taşpınar haklı ya da haksız; bu Altay camiasının bileceği bir iş.
Beni ilgilendiren, bazı kendini bilmezlerin, tehdit telefonları ve maillerle beni “taciz” etmeleri.
Seviyor ve beğeniyorum...
12 Haziran’dan sonra İzmir milletvekili olacağı için de çok memnunum.
Partisi, siyasi kimliği, Başbakan ile olan ilişkileri beni ilgilendirmiyor.
Çünkü, yıllardır İzmir’in özlemini çektiği bir hizmet adamı.
Uzlaştırıcı, birleştirici, sorun yaratmaktan çok sorun çözücü, hedefleri, projeleri olan, gözlemci, araştırmacı biri.
İzmir’deki devlet yatırımlarının çoğunda imzası var.
Kendi ifadesine göre kente katkısı, “İkibuçuk katrilyon...”
İzmir'de listeye giremeyen bir önceki dönem milletvekillerine, "Nerelerdesiniz beyler? Öküz öldü ortaklık bozuldu galiba. Partilerinizle ilişkiniz "listeye giremeyince bitti mi?" diye sormuştum.
Doğan Haber Ajansı'nın İzmir'de siyaseti ve politikayı çok iyi koklayan ve gündeme taşıyan arkadaşımız Elif Demirci, yaptığı araştırma haberle "bizim kayıpları" bulmuş, nerelerde, neler yaptıklarını çok güzel yazmış.
Elif Demirci'nin araştırmasını, bu köşeden özet olarak vermek istiyorum.
* * *
Demirci'nin tespiti şu:
İzmir'de liste dışı kalan vekiller, siyaset nedeniyle ihmal ettikleri ailelerine zaman ayırıyor.
Kimi torun seviyor, kimi askerden gelen oğluyla ilgileniyor, kimi üniversite için çocuğuna ev arıyor, kimiyse memleketinde tatil yapıyor.
Seçime kaldı, şurada 24 gün...
Önümüzdeki hafta, siyasi partiler artık tüm kozlarını oynayacaklar.
Bu arada cidden merak ediyorum; geçen dönem milletvekili olan isimler nerede, ne yapıyorlar?
“Öküz Öldü, ortaklık bitti” vaziyeti galiba...
Ya da harbiden siyaseti bıraktılar.
Bir öğrenebilsek...
* * *