Hamdi Türkmen

Para... Para... Para...
Futbolda başarısız olan her kulüp başkanı ve yönetimi; “parasızlık” kozunu kullanır.
Tek gerekçe budur: “Ekonomik sıkıntı...”
Bu “masalı” dinleye dinleye yalama olduk çıktık.
İzmir takımları bu yıl futbolda “rezalet” bir sezon geçirdi.
Sıra şimdi bizde...

Malum, bugün Anneler Günü...
Karşıyım ama yapacak bir şey yok...
Annelerimizi böyle bir güne o kadar çok alıştırdılar ki; kutlasan bir türlü, kutlamasan başka türlü.
Bekliyorlar...
Geçen pazar gitmediğin için bir şey söylenmiyor ama; bugün elini öpmesen, uzaktaysan telefon açmasan kıyamet kopuyor.
Evlat olarak senden kötüsü yok durumu...

Bindokuzyüzyetmişdört yılında 20 yaşındaydım.
Dr. Sedat Akman, il başkanıydı.
Parti üyesiydim.
Gençlik Kolları’nda Süleyman Genç’in peşinde, dağı taşı “Halkçı Ecevit-Karaoğlan” yazılarıyla donattığımız o günlerden bu yana geçen 38 yılda ben bu CHP’yi çözemedim.
Anlamaya çalıştıkça; bu parti daha da anlamsızlaştı.
CHP’yi bugün bile çözmüş, çözebilmiş değilim.

Allah bağışlarsa; biri kız, ikisi erkek üç çocuk babasıyım.

Kızım ve büyük oğlum orta-lise eğitimlerini İzmir Özel Türk Koleji’nde tamamladılar.

Tatış Ailesi’nin bu nedenle bende önemli bir yeri var. Sadece Türkmen Ailesi’nde mi; hayır!.. İzmir’de 62 yıldır eğitime gönül vermiş, baba rahmetli Bahattin Tatış’ın yarattığı İzmir Özel Türk Koleji markasının, Ege’de onbinlerce ailede, tıpkı bizim ki gibi saygınlığı ve önemi var.

Çünkü; Türkiye’de “Türk Koleji” adını taşıyan tek özel kurum İzmir Özel Türk Koleji’dir.

Ve bu kolejin eğitim-öğretim ilkeleri; kurulduğu 1950 yılında neyse, bugün de aynıdır:

Atatürkçü, Cumhuriyetçi, laik ve demokrat, bilgili-görgülü bir nesil yetiştirmek...

İzmir Türk Koleji’ni bugün Tatış Ailesi’nden ikinci kuşak; Oğuz Tatış yönetiyor.

Yanında üçüncü kuşak oğlu Yiğit Tatış, Oğuz Bey’in en yakın yardımcısı, sağkolu...

Okullarda süt dağıtımını benim kadar isteyen zor çıkar.

Kampanyanın ateşli destekçisiyim.

Çünkü;

Çocuklarda dengeli beslenmenin, sağlıklı büyümenin, vücut direncini artırmanın, akıllı bir nesil yetiştirmenin yolunun “süt” olduğuna inanmışımdır.

Ama “süt”e siyaseti de karıştırdılar ya; yemin ediyorum, şişede, bardakta, rafta süt gördüğümde iğrenmeye başladım.

* * *

İzmir Büyükşehir Belediyesi bu işi yıllardır yapıyor.

Hiçbir çıkar gözetmeksizin...

Adını çok duyuyor, hatta üye olan bir kaç isimi de biliyordum ama; kaç kişiler, ne amaçla toplanıyorlar, nasıl bir birliktelik, ne yapmak istiyorlar?
Herkes gibi benim için de bir bilinmezdi...
İzmir için Yeni Sinerjilar Enstitüsü; kısacası İzmir Enstitüsü diye bir “fikir platformu” olduğunu...
1994 yılında kurulduğunu, tam 18 yıldır İzmir’de faliyet gösterdiğini biliyor muydunuz?
Ya da hiç duydunuz mu?
O zaman dikkatlice okuyun:
İzmir Enstitüsü; İzmir başta olmak üzere, Türkiye’nin tümüne ilişkin ekonomik, sosyal ve Kültürel sorunlar için çözüm önerileri ve düşünce üreten bir fikir platformu.

Bir söylediklerine, bir de fotoğraflarına baktım; belli ki Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ı çok kızdırmışlar...
Neden ki?
Bugüne kadar Binali Bey’i İzmir’e verdiği yatırım müjdeleriyle, yapıcı ve hizmet adamı olarak görmüştük.
Aliağa-Menderes raylı sistem projesi,
İstanbul Otoyolu,
Kruvaziyer Limanı,

Mühendislikten bir sınıf arkadaşım var; o da ben de geldik elliküsur yaşına. Ne zaman telefonla görüşsem ya da bir araya gelsek, herif adımı söyleyeceğine “Gavur İzmirli” deyip geçiyor.
Yok canım, AK Partili falan değil.
Öyle olsa, genel başkanları Recep Tayyip Erdoğan’dan etkilenip, ağız alışkanlığıyla söylüyor diyecek, aldırış bile etmeyeceğim ama;
Kazın ayağı öyle değil.
Bu arkadaşım bana tam 30 yıldır, Hamdi yerine “Gavur İzmirli” diyor.
Epey oluyor, bir akşam “hal-hatır” sormak için aradığında, yine “Gavur İzmirli n’aber” der demez; açtım ağzımı yumdum gözümü...