Benim Noel Baba; benim derken biz EXPO Genel Sekreteri Vicente Gonzales Loscertales’e bu ismi, sevgili arkadaşım Erol Yaraş ile tv programında takmıştık.
O gündür bugündür de adı ne zaman geçse, kısa yoldan “Noel Baba” der geçeriz.
Bu beyefendi son derece “politik” bir yapıya sahiptir.
Zaten öyle de olmak zorunda.
Bir kişi, Uluslararası Sergiler Bürosu (BIE) Genel Sekreteri ise, “taraf” olmak gibi bir şansı zaten olamaz.
Ama eksik olmasın bizim meslektaşlarımız nedense bunu hep görmezlikten, bilmezlikten gelirler.
Herkes O’na Uluslararası Sergiler Bürosu (BIE) Genel Sekreteri Vicente Gonzales Loscertales diyor ama, daha ilk günden ben onu “Noel Baba”ya benzetiyorum.
İzmir’in Milano ile yarışıp da kaybettiği 2015 EXPO sürecinde çok sık bir araya geldik.
Şimdi de Allah’ın izniyle 2020 için yarışın noktalanacağı 2013’e kadar birlikte olacağız.
Noel Baba’nın, 2020 yarışı için Türkiye’ye bu ilk gelişi.
İstanbul’a indiktan sonra dün önce EXPO İzmir yönetimi, ardından Başbakan Erdoğan, Ankara’da Sağlık Bakanı Recep Akdağ ve son olarak da Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile görüştükten sonra, yorumu şu:
“Çok güzel bir başlangıç. Çok iyi bir yerdesiniz...”
* * *
Noel Babacığım;
İzmir’de CHP neyse, AK Parti’de o hale geldi.
Kalmadı birbirlerinden bir farkı...
Kentin suyu havası, belli ki iktidar partisini de bozdu, yoldan çıkardı.
Ama bunun suçlusu; İl Başkanı Ömer Cihat Akay değil, genel merkez ve İzmir’den sorumlu olan genel merkez yöneticileri...
Partide bir garip şekilde “temayül” dedikleri “eğilim yoklaması” modasıdır gidiyor.
Neymiş; teşkilatın gönlünde yatan aslan bulunmaya çalışılıyormuş.
Nedense Koordinatör Vekil, bu sistemi çok seviyor!
Erdal İnönü için anlatılır:
Yanında iki üç sosyal demokratla beraber bir restorana giderler.
Garson, “Ne yersiniz efendim?” diye sorar.
İnönü, “Sosyal demokratlar, birbirini yer evladım” der.
* * *
Rahmetli İnönü böyle bir espri yaptı mı, yapmadı mı, orasını bilemem.
Ama; CHP için söylenebilecek en doğru söz, ne yazık ki bu...
Geçen pazar yoktum.
Fark etmedik derseniz, inanın gücenmem.
Size ne güceneceğim; bazen evde olup olmadığımı Meltem bile fark etmiyor.
O derece sessiz ve çevreye rahatsızlık vermeyen, yumuşak huylu bir insanım sizin anlayacağınız.
Bazıları hafta içinde yazdığım yazılara, siyasi tahlillere falan bakıp bu söylediklerime inanmayabilir.
Ama inanın gerçek bu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Dikmen kapısı tartışmalı bir uygulamaya sahne oldu.
Üzerinde; bir tarafında Atatürk baskılı fotoğraf, diğer tarafında yine Atatürk’ün, “Milletin istiklalini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” sözleri yazılı fular takmış kişi, görevli polisler tarafından ‘siyasi simge ve sembol obje’ gerekçe gösterilerek TBMM’ne alınmadı.
* * *
Türkiye 9. Dönem Çocuk Meclisi, TBMM Başkanı Cemil Çiçek başkanlığında toplandı.
Özel birleşimde Van Öğrenci Meclisi Başkanı Hacer Eşut, Meclis kürsüsüne başörtüyle çıktı ve yemin etti.
Hacer Eşut, dakikalarca alkışlandı.
Yerel yönetimlerde, başa kentin adını yazıp, ardına “Değişiyor” kelimesini ekleme modasını, İzmir’de rahmetli Ahmet Piriştina başlatmıştı.
1999’da seçildikten bir yıl sonra “İzmir Değişiyor” diye kolları sıvamıştı.
Bu slogan çok tutuldu ve İzmir’den sonra tüm Türkiye kullanmaya başladı.
Manisa Belediye Başkanı Cengiz Ergün’ü, Kültür Merkezi Lale Salonu’nda, “Manisa Değişiyor” başlığı altında topladığı, üç yıl içinde yaptığı hizmetleri dinlerken, kendisini tıpkı Piriştina’ya benzettim.
Başkan Ergün de aynı yolda; “Manisa Değişiyor” diyor.
Ama eksik...
Çünkü; Manisa gerçekten “Değişmiş...”
Nasıl mı?
Bu kadar rastlantı olur...
Aziz Bey’den İnciraltı-Sasalı arasındaki kıyı şeridinin yeniden planlayan projeyi dinledikten bir gün sonra, İzmir Sanayici ve İşadamları ile birlikte Barselona’ya uçtuk.
Barselona’ya bu benim üçüncü gidişim.
Ancak bu kez, fiziki yapısı ve özellikleriyle İzmir’e çok benzetilen dünya turizminde bir “marka” olan kenti, farklı bir gözle, Prof. Dr. İlhan Tekeli hocamızın başkanlığında, Türk mimar-mühendis, tasarımcı, sanat ve kültür adamlarından oluşan 100 kişilik teknik ekibin üç yılda hazırlayıp ortaya çıkardığı kıyı tasarım projesiyle mukayese ederek gezdim, dolaştım ve böyle bir açıdan görmeye çalıştım.
* * *
İzmir’i kurtarmak, geliştirmek, Akdeniz çukurundaki sayılı turistik kentlerinden biri yapmak, pastadan daha fazla pay almak istiyorsak, hemen kolları sıvamalıyız.