GAZETELERDE dün okuyunca kafama takıldı.
Bizim için, iyi bir haber değil ama, dünyada demokrasinin beşiği olarak adlandırılan İsviçre, din özgürlüğünü darbe niteliğinde bir karar aldı.
İsviçre’de cami minaresi inşa etmek yasaklandı.
Bu kararı hükümet, halka sordu, referandum yaptı.
Çıkan sonuç bu. Kararı tartışmak istemiyorum ama külliyen yanlış ve bizlere yapılan çok büyük bir haksızlık.
Üzerinde durmak istediğim konu, İsviçre Hükümeti’nin hassas konularda karar almadan önce izlediği yöntem.
Demokratik ülkelerde iktidarlar seçim öncesi uygulayacakları siyasi, sosyal, ekonomik politikalar ile demokratik haklar konusundaki açılımlarını bir “beyanname” olarak ilan ederler.
Bu, o parti tarafından seçmene verilen “namus sözüdür.”
İktidarlar, zaman zaman o günün koşullarına göre, bu beyannamelerinde değişiklikler de yapabilirler.
Ama bunun yolu, “Ben istedim yaptım” değil, kendisini iktidar yapan halka gidip sormaktır.
Yani referandum.
* * *
Şimdi bir düşünün;
AK Parti iktidarı bize seçim meydanlarında “açılımdan” söz edip, PKK’lıları dağdan indirip, sınır kapısında karşılatıp, seyyar mahkemeler kurup, serbest bırakacağım dedi mi?
Demedi!..
Üniversitelerde “Kürdoloji Kürsüsü” kurdurup, Kürtçe eğitim vereceğim de demedi?
Bu ülkenin kentlerinde, sokak ve caddelerinde PKK bayrağı ile dolaşmak serbest dedi mi?
Demedi!..
Diyelim ki, Türkiye’nin önüne böyle bir süreç çıktı.
Bize, yani kendisini iktidar yapan halka, bunu sorması gerekmez mi?
Bir şehit babası mektubunda şöyle diyor:
“Biz hiçbir zaman bölünmek, parçalanmak, ayrılmak, açılmak, kapanmak nedir bilmedik. Bunların konuşulduğu yerde bulunmadık. Komşum Rum’du, en iyi arkadaşım Kürt. Eniştemiz Giritli, bana mesleğimi öğreten ustam Boşnaktı. Evladımın annesi, benim eşim ise Giritli. Ama hepsi de önce Türk’tü..
Bugün açılım deniyor. Benim oğlum niçin şehit düştü? Acaba sizin oğlunuz da şehit düşseydi, aynı kararı alabilir miydiniz, dağdan inenleri kucaklayabilir miydiniz?”
* * *
Halk olarak siyasi partilere oy vererek, onları iktidar ya da muhalefet yapan biz değil miyiz?
O zaman, böylesine hassas ve önemli bir açılımda, iktidarın da “halk ne düşünüyor” diye sorması gerekmez mi?
Yazarsınız madde madde;
Nasıl açılım yapacaksınız?
Ne kadar açılacaksınız?
Gidersiniz millete, anlatırsınız, oya sunarsınız, çıkan sonuca göre karar verirsiniz.
Yapılması gereken budur.
Madem demokrasi, özgürlük, paylaşımcılık, ortak akıl, ortak karar diyorsunuz, yapmak istediğiniz “açılımı” da bu millete sormanız lazım.
Bekliyoruz...