Bahar Rüzgârı esmeye devam ediyor. Haftaya iyimser başlıyoruz.
Geçen haftanın rüzgârı bu haftayı etkileyecek. Geçen hafta ekonomide moralleri düzelten önemli gelişmeler oldu.
Merkez faiz indirimine başladı
Merkez Bankası’nın yeni Başkanı, işe başladığının ertesi günü faiz koridorunun tavanında yarım puanlık bir indirim açıkladı. Bu açıklama, faiz indiriminin bundan sonra da devam edeceği bekleyişinin kapısını açtı.
Daha önceleri ‘faiz indirilmemeli, artırılmalı’ diyenler bile, şimdilerde faiz indirimi bekleyişinde. Ne var ki, Merkez’in sembolik faiz indiriminin kredi ve mevduat faizlerini nasıl etkileyeceği henüz belli değil. Henüz uygulanan mevduat ve kredi faizlerinde indirim işareti yok.
Dolar fiyatında gerileme var
Vehbi Koç Ödülü” bu yıl, insan beyniyle ilgili yaptığı çalışmaları nedeniyle Prof. Dr. Kamil Uğurbil’e verildi.
Ödül töreninde konuşan Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç, ödülün 9 yıl önce, o dönemde pek çok kişinin adını hiç duymadığı geçen yıl ise Nobel ödülü alan Türk bilim adamı Prof. Dr. Aziz Sancar’a verildiğini anımsatarak, Vehbi Koç ödüllerinde, jürilerin, aday seçimine ne kadar özen gösterdiklerine işaret etti.
Koç Üniversitesi Mütevelli Heyeti’nin de başkanı olan Ömer Koç, “Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi’ 2010-2011 eğitim yılında eğitime başladı. 2014 sonunda Koç Üniversitesi Hastanesi Topkapı’da hizmete girdi. 2017’de yatırım tamamlandığında eğitim ve araştırma merkezi olarak gelişmeyi sürdürecek” dedi.
Araştırma öne çıkıyor
Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin “Türkiye’de öncü ve örnek bir eğitim ve araştırma hastanesi olarak, araştırma ve geliştirmeyle öne çıkacak gençlerin ve bilim adamlarının yetişmesine imkân hazırlamayı hedef aldığı” vurgulanıyor.
Vehbi Koç Ödülü’nü alan Prof. Dr. Sancar ve Prof. Dr Uğurbil, ABD’deki tıp fakültelerinin araştırma ve geliştirme bölümlerinde nasıl çalışma imkânı buluyorlarsa, benzer imkânların Türkiye’de araştırma ve
Türk halkı olarak 23 Nisan tarihlerinde “Milli Hâkimiyet”i kutluyoruz. Milli hâkimiyet, Türklerin yaşadıkları topraklara hâkim olmaları, egemenliklerini korumaları, hür olmaları demektir.
23 Nisan, Türklere bu topraklar üzerinde bağımsız, hür yaşamalarının kapısını açan gündür.
Unutuluyor:
- İstanbul 13 Kasım 1918’den 13 Ekim 1923’e kadar İngilizlerin işgali altındaydı.
- İzmir, Aydın, Manisa, Ayvalık 15 Mayıs 1919’dan 9 Eylül 1922‘ye kadar Yunanlıların işgalindeydi.
- Antalya 28 Mart 1919’dan 5 Temmuz 1921 tarihine kadar İtalyanların işgalinde kaldı.
- Antep, Urfa, Maraş, Kilis 1 Nisan 1919’dan 25 Aralık 1921 tarihine kadar Fransız işgalindeydi.
Tüketici güveni 2015 yılı kasım ayından sonra inişe geçmişti. 2015 yılında 71 olan güven endeksi, 2016 Şubat ayında 66’ya kadar geriledikten sonra, yükselmeye başladı. Mart ayında 67, nisan ayında 68 oldu.
Tüketici güveninde şubattan bu yana artışın devam etmesi önemlidir. Çünkü tüketici güveni çok önemlidir.
Tüketici kendini güvende hissederse, parasını daha rahat kullanır. İhtiyacı için harcama yapar. Parası yetmiyorsa kredi kullanır.
Ama tüketicinin güveni yoksa, harcamayı kısar. Anadolu anlatımıyla, “içine kapanır”. O zaman da “piyasada işler durur”. Tüketicinin harcamayı kısması, piyasada işlerin durması, üretimin yavaşlamasına neden olur. Üretim yavaşlayınca yatırım yapacak olan yatırımını erteler. İşçiye ihtiyacı olan işçi alımını durdurur.
İşte bu nedenle tüketici güveniyle ilgili göstergeler önem taşır.
İyileşme başladı
2015 yılı şubat sonu, bankaların toplam kredileri 1.5 trilyon TL. Bir yıl önce 1.3 trilyon idi. Bir yılda 200 milyar TL arttı.
Toplam rakamın 1 trilyonu TL, kalanı yabancı para kredi. Toplam banka kredilerinin 70 milyar TL’si ihracat kredisi, 131 milyar TL’si yatırım kredisi. 460 milyarı işletme kredisi. 310 milyarı tüketici kredisi. 63 milyar TL’si tarım kredisi. Kalan diğer sektörlere verilen krediler. Toplamın üçte birini KOBİ’ler kullanıyor.
Ucuz faiz isteyenler şunları bekliyor:
- Faizin inmesiyle yatırımlar artacak.
- Üreticinin faiz yükünün azalması sonucu üretimi canlanacak.
- Konut kredisi faizlerindeki ucuzluk sonucu konut talebi büyüyecek.
- Borçluların faiz yükü hafifleyecek.
Faiz ucuzlamalı mı, yükseltilmeli mi?“ tartışmaları geride kaldı.
“TCMB Başkanı ucuz faizden yana, hayır değil” söylemleri geride kaldı.
“Para Politikası Kurulu (PPK) bugün ne karar verir?” merakı geride kaldı.
Çaresi yok. Bugün PPK faiz indirimi kararı verecek. Faizin indirileceği belli de, sadece tavandan mı indirim yapılacak, yoksa hem tavandan hem tabandan mı? İndirim 0.25 puan mı olacak yoksa 1.0 puan mı, işte o belli değil.
Zaten şartlar da faiz indirimi kararına destek verecek gelişme içinde. Ekonomide “Bahar Rüzgârları” esiyor. Enflasyon geriliyor. Dolar fiyatı istikrara kavuştu. Ocaktan şubata sanayi üretimi artışa geçti, perakende satışlarda artış var, ihracattaki gerileme sona erdi. Cari açık küçüldü. Daha ne olsun?
(Olumlu göstergelerin üstü kazındığında alttan durumun pek de iyi olmadığı görülüyorsa da, bu bahar bir anlamda “yalancı bahar gibi” ise de... Şimdi felaket tellallığı yapmanın zamanı değil... Faiz inmelidir. O kadar!)
Merkez Bankası’nda Erdem Başçı dönemi son bulurken, yeni Başkan Murat Çetinkaya koltuğuna bugün oturuyor. Daha önce olduğu gibi yeni dönemdeki planlar da Merkez Bankası tarafından hükümetin mevcut ekonomi programına uyumlu hazırlanacak
TCMB (Merkez Bankası) Başkanı bugün değişiyor. Başkan değişirken “TCMB’nin bağımsızlığı konusu gene gündemde... Acaba “Merkez bankalarının bağımsızlığı” ne demektir?
Merkez bankaları, ülkede hükümetin politikalarından bağımsız politikalar uygulayabilir mi?
Hükümetin politikaları ile merkez bankasının politikaları çelişebilir mi?
Her ülkede ekonomi politikasını belirlemek ve uygulamaktan hükümet sorumludur.
Bu politikalarının 2 önemli bacağı vardır:
- Para politikası
Total, dünyanın 6 büyük petrol şirketinden biri. 1927 yılında Fransa’da kuruldu. 2015 yılı cirosu 165 milyar TL. Dünyanın değişik ülkelerinde farklı konularda yatırımları var. Türkiye pazarına, akaryakıt tedariki, depolaması ve dağıtımı yapmak için 1992 yılında girdi. Satışa çıkarılan Türkiye’deki akaryakıt istasyonları ile ticari satış, tedarik ve lojistik varlıkları 325 milyon euro bedelle Demirören Grubu tarafından satın alındı.
EPDK’nın (Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu) ve Rekabet Kurulu’nun onayı ile geçtiğimiz günlerde satış işlemi tamamlandı. Total’in Türkiye’deki varlıkları Demirören Grubu’na geçti.
Bir Türk sermaye grubunun, (1) Türkiye’nin çevresindeki ülkelerde sıcak çatışmalar, Doğu’da terör ile mücadele sürerken (2) Dünya konjonktürünün dalgalı olduğu bir dönemde, yaklaşık 1 milyar TL’lik bir yatırımı gerçekleştirmesi önemlidir. Demirören Grubu’nun Total yatırımı, 2016 yılının en büyük yatırımı özelliğini taşıyor.
Bu tür yatırımlar ülke ekonomisinin gücüne ve de geleceğine güveni gösterir. Bir sermaye grubu, ekonominin geleceğine, büyümenin süreceğine, insanların gelirlerinin ve harcama gücünün artacağına inanmasa bu büyüklükte bir riski omuzlamaya cesaret edemez.