Oyak önemli bir kuruluş. Sadece üyeleri olan Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları için değil, Türk ekonomisi için önemli kuruluş.
Türkiye’nin 3 büyük sermaye grubundan biri. Diğer 2 sermaye grubuyla aynı büyüklükte.
Nasıl ki Koç Grubu, Tüpraş rafinerisi ve otomotiv ve beyaz eşya üretimiyle ekonomide ana üretim dallarında önde koşuyorsa, Oyak Grubu da demir çelik, çimento ve otomotiv grubuyla ekonominin can damarlarına hakim bir kuruluş.
Oyak’ta yönetim değişikliği gerçekleşti. Yeni yönetimin, mevcut üretim tesislerinin gücünü korumada ve geliştirmede başarılı olması beklenir. Hatta zorunludur.
1961’de kuruldu
Oyak, 1961 yılında 205 Sayılı Kanun ile kuruldu. Özel hukuk hükümlerine tabi, mali ve idari bakımdan özerk, tüzel kişiliğe sahip bir kuruluş. Ne var ki yönetim kadrolarının oluşturulmasında Genelkurmay Başkanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı etkin-hakim durumda.
Grubun 7 kişilik yönetim kurulunun 3 üyesi Genelkurmay Başkanlığı tarafından (doğrudan ve dolaylı biçimde) belirleniyor. Diğer 4 üyeyi, Milli Savunma Bakanı, Sayıştay, Başbakanlık Denetim Kurulu, TOBB başkanlarından oluşan bir komite belirliyor. Genel müdürü ve yardımcılarını ise yönetim kurulu seçiyor.
Cari açık (döviz açığı) küçülmeye devam ediyor. Geçen yıl ilk 3 ayda 10.5 milyar dolar açık vardı. Bu yıl 7.8 milyar dolar oldu. Sadece açığın küçülmesine bakıp sevinilemez. Açık küçülüyor. Küçülüyor ama:
1) Açık neden küçülüyor?
2) Bu küçülme ekonomide sağlık işareti mi?
3) Açığı finanse edecek döviz nereden geliyor?
- Açık, sağlıklı ekonomide, ihracat artınca ve ithal edilen mallar içeride üretilmeye başlanınca, üretimde ithal girdi oranı azalınca küçülür.
- İhracatımız artmıyor. Turizm gelirleri azalıyor. Üretimde ithal girdi kullanım oranı değişmedi.
Açığın küçülmesinin ana nedeni, ekonominin yavaşlaması. Üretim artışı yavaşlayınca ithalat gereği de azalıyor.
İlk 3 ayda sanayi üretimi (arındırılmamış endekslere göre) yüzde 5.6 oranında büyüdü.
Geçen yıl ilk 3 ayda sanayideki büyüme yüzde 1.2 idi.
Sanayi, büyümenin lokomotifidir. Sanayi büyümesine göre yılın ilk 3 ayında GSYH (milli gelir) büyümesi yüzde 5’i bulabilir.
Türkiye İstatistik Kurumu mart ayı sanayi üretim endeksindeki değişimlerle ilgili verileri yayımladı.
Şimdilerde aylık veriler (1) Yalın olarak, (2) Takvim etkisinden arındırılarak, (3) Mevsim ve takvim etkisinden arındırılarak yayımlanıyor.
Takvim etkisinden arındırılmış verilerle, mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış veriler her ayın özelliğine göre farklı oluyor ama yılın sonunda tüm bu veriler eşitleniyor.
Biz farkına varmadan...
Türkiye İstatistik Kurumu mart ayı sanayi üretim endeksi ile perakende ticaret hacım endeksindeki değişimlerle ilgili verileri yayımladı.
Şimdilerde aylık veriler, (1) Yalın olarak, (2) Takvim etkisinden arındırılarak, (3) Mevsim ve takvim etkisinden arındırılarak yayımlanıyor.
Konuya yabancı olanlar neyin ne olduğunu değerlemekte zorlanıyor.
Konuya yabancı olanlar için olan biteni en iyi izlemenin yolu endeks sayılarındaki değişimdir.
Yıllık ortalama endeks sayısı ile aylık endeks sayılarını karşılaştırmaktır.
2010 yılı 100 olan sanayi üretim endeksinin geçen yıl ortalaması 124.3 idi. Şubat ayı endeksi (yalın haliyle) 120.1 olmuştu. Mart ayında 133.2 oldu.
Ne kötü, ne iyi
Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış endeks şubat ayına göre yüzde 0.5 gerileme gösteriyor ama bu endeks de 2015 yılı mart ayı endeksinin ve yıl ortalaması üretim endeksinin üzerinde. Özetle, sanayi üretimi “parlak“ değil ama o kadar da kötü değil.
Halkımız uçmaya alıştı. Geçen yıl değişik havayolu şirketlerinin iç hatlarda taşıdığı yolcu sayısı bir yıl önceye göre yüzde 14 dolayında artarak 97 milyona ulaştı.
Özellikle Doğu illerimize ve Karadeniz’deki illerimize yolculuk edenler artık karayolunu değil havayolunu tercih ediyor.
2015 yılının tümünde havayolu ile Urfa’ya gidip gelenlerin sayısı 700 bin. Diyarbakır’a 2 milyon, Kars’a 1 milyon, Sivas’a 1 milyon 700 bin, Van’a 1 milyon 300 bin, Hatay’a 1 milyon, Mardin’e 600 bin, Kars’a 500 bin, Iğdır’a 500 bin.
Adana’nın yolcu sayısı, 15 milyon 300 bin, Gaziantep’in 2 Milyon 400 bin, Dalaman ve Bodrum gibi tatil yörelerine geçen yıl gidip gelen yolcuların sayısı dörder milyon. Şimdilerde 55 havaalanımıza uçak inip kalkıyor.
181 milyon yolcu
2015 yılında havaalanlarımıza inip kalkan uçak sayısı 1 milyon 400 bin. Uçaklarla gelen giden yolcu sayısı 181 milyon.
2014 yılına göre inip kalkan uçak sayısında yüzde 8,2, yolcu sayısında yüzde 9.4 artış var.
Bugün, Anneler Günü.
Günümüzde yılın belli günlerindeki ‘Anneler Günü’ kutlamaları, Amerikalı bir kadının ölen annesi için anma toplantıları düzenlemesiyle başladı. 1914 yılında ABD Kongresi’nin kararı ile Anneler Günü ülke genelinde kutlanır oldu.
Ne var ki, Anneler Günü’nün binlerce yıllık bir geçmişi var. Anneler Günü kutlamaları mitolojik ve dini inanışlara dayanır.
Anneler Günü geleneği, Antik Çağda, Yunan mitolojisindeki pek çok tanrı ve tanrıçanın annesi olan Rhea onuruna düzenlenen ilkbahar festivali kutlamalarıyla ortaya çıkmıştı. Antik Romalılar İsa’nın doğumundan 250 yıl önceleri ana tanrıça Kibele onuruna ilkbahar şenlikleri düzenliyorlardı.
Kibele veya Kybele (Magna Mater) tanrıların anasıdır, Anadolu kökenli bir ana tanrıçadır. ‘Ana Tanrıça’ inancı, farklı dönemlerde ve medeniyetlerde farklı isimlerle var olmuştur. Yunan medeniyetinde Rhea [1] Roma dönemi Mısır kültüründe İsis daha sonraları Efes Artemis’i (İyon Kibelesi) [2] geçmişin ana tanrıçalarıdır.
Tanrıçaların vatanı
Anadolu’da yapılan kazılar, ana tanrıça figürünün MÖ 6500 - 7000’lere kadar dayandığını ortaya çıkartmıştır.
Dün sabah yol kenarın-daki dolmuş kuyruğunda sıraya girdim. Bir dolmuş yaklaştı, durup yolcu almak üzere idi ki arkadan gelen polis otomobilinden inen görevli düdük çaldı, “Bekleme... Devam et” dedi. Dolmuşun şoförü camı indirdi, düdük çalan polise, “Beklemeyeyim ama... Beklemezsem nasıl yolcu alırım, halkımız burada beklerken ben boş mu dolanayım? Hem halkımıza, hem bana yazık değil mi?” diyerek uzaklaştı.
Dolmuş sırasında beklemeye devam ederken aklım karıştı.
Durup dururken, ekonomide “istikrar”ın başladığına sevinmek üzereyken, siyaset sahnesi karıştı, çalkantı başladı... Yatırımcıya, üreticiye, tüketiciye böyle bir ortamda, “Bekleme... Devam et” demeye imkân var mı?
Çarklar yavaşlayabilir
Önünü göremeyen, yarın ne olacağını bilemeyen (yerlisiyle, yabancısıyla) yatırımcı, üretici, tüketici beklemeye girecek, hatta girdi bile.
AKP Kongresi yeni bir parti başkanı belirleyecek. Başkana başbakanlık görevi verilecek, hükümet programı hazırlanacak, güven oylaması sonunda yeni başbakan ve bakanlar yeni kadrolarını hazırlayarak işe başlatacak.
Belki de bütün bunlar yetmeyecek, erken seçime gidilecek.
Dolar 2.80 TL’nin altına inmişti. Ucuz doların zevkini alamadan bir de baktık ki, dolar fiyatı tırmanıyor.
Bizde “iç politika sakin”se ve de “dolar girişi” iyiyse, dolar fiyatı ucuzluyor.
- Ülkeye döviz girişi hızlanmıştı. Dolar fiyatı ucuzlamıştı.
- Derken, dolar fiyatı hızla gerilediği gibi, hızla tırmanışa geçti.
N’oldu da tırmanışa geçti?
(1) TL çok hızlı yükselmiş, dolar fiyatı aşağıya çok hızlı inmişti. Dünya piyasalarındaki olumsuz hareket, fiyatta küçük de olsa dolar fiyatında düzeltmeye yol açtı.
(2) İç politikadaki çalkantılar piyasayı korkuttu. Dolara talep arttı.