Türk halkı olarak 23 Nisan tarihlerinde “Milli Hâkimiyet”i kutluyoruz. Milli hâkimiyet, Türklerin yaşadıkları topraklara hâkim olmaları, egemenliklerini korumaları, hür olmaları demektir.
23 Nisan, Türklere bu topraklar üzerinde bağımsız, hür yaşamalarının kapısını açan gündür.
Unutuluyor:
- İstanbul 13 Kasım 1918’den 13 Ekim 1923’e kadar İngilizlerin işgali altındaydı.
- İzmir, Aydın, Manisa, Ayvalık 15 Mayıs 1919’dan 9 Eylül 1922‘ye kadar Yunanlıların işgalindeydi.
- Antalya 28 Mart 1919’dan 5 Temmuz 1921 tarihine kadar İtalyanların işgalinde kaldı.
- Antep, Urfa, Maraş, Kilis 1 Nisan 1919’dan 25 Aralık 1921 tarihine kadar Fransız işgalindeydi.
- 1919 yılından 1923 yılına kadar Anadolu’da değişik Batılı ülkelerin teşvik ve desteğiyle 30 büyük isyan ve ayaklanma hareketi oldu. Bu isyan ve ayaklanmaların bazıları belli bölgelerde hâkimiyet tesisi amacını güdüyordu.
Kolay sahip olmadık
İşgal kuvvetlerinin baskısı ile Meclis-i Mebusan 18 Mart 1920’de İstanbul’da kapanış toplantısını yaptı. Mustafa Kemal 3 gün sonra yayınladığı bildirilerle, olağanüstü yetkiler taşıyacak bir meclisin Ankara’da toplanacağını ilan etti.
Yapılan seçimlerle üyeleri belirlenen meclis 115 milletvekilinin katılmasıyla 23 Nisan 1920 tarihinde Ankara’da toplandı.
1923’te imzalanan Lozan Barış Antlaşması ile yeni Türk devleti, askeri, siyasi ve ekonomik özgürlüğe kavuştu.
Meclis’in açılış günü olan 23 Nisan, 1921 yılında çıkarılan bir kanunla ilk resmi bayram olarak ilan edildi. Kanunda “23 Nisan günü milli bayramdır” ifadesi yer alıyordu.
23 Nisanları 1980 yılına kadar “Milli Hâkimiyet Bayramı” olarak kutladık.
Önemini bilelim
Milli Hâkimiyet bayramları kutlanırken, ilgiye muhtaç çocuklara yardım toplamak, çocukları eğlendirmek amacıyla 1927 yılından sonra şenlikler de düzenlenir oldu.
1933 yılında 23 Nisanlar “Çocuk Günü” ilan edildi.
1980’de Milli Güvenlik Konseyi , “Milli Hâkimiyet Bayramı”nın adını, “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak değiştirdi.
Adı ne olursa olsun, bugün “Milli Hâkimiyet”i kutluyoruz. Unutmayalım Atatürk’ün önderliğinde “Milli Hâkimiyet “gerçekleşemeseydi, biz bu topraklarda bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşı olarak yaşayamazdık.