Demokrasinin haremi yargı

6 Mayıs 2009

ANAYASA‘da değiştirilmesi akla bile getirilmemesi gereken iki kurum vardır.
1- Milli Güvenlik Kurulu.
2- Anayasa Mahkemesi’nin -olabildiğince- bağımsız yapılanması.
MGK, demokratik rejimin hâlâ sigortası olmak durumunu sürdürüyor. MGK, iktidarla askerin bir araya geldiği ve temel devlet sorunlarının eşit koşullarda konuşulduğu meşru platformdur.
Böylece asker, görüşlerini iktidara yansıtabilir.
Asker ile iktidar arasında sağlıklı diyalog kurulabilir. Komutanların oradaki söylemleri “askerin siyasete müdahalesi” olarak yorumlanmaz.
Askerin içindeki birikimler, hiyerarşik kanallarla komutanlara, oradan da MGK’ya ulaşabilir.

Yazının Devamı

Taktik ve öz

5 Mayıs 2009

ANAYASA değişikliği gene gündemde... Ekonomik krizin toplumsal sancılarını perdelemek taktiği bile olsa gene de duyarlı maddelerine işaret edelim.
AKP, iktidar olduğundan bu yana YAŞ (Yüksek Askeri Şûra) kararlarıyla Silahlı Kuvvetler’den ihraç kararlarını Başbakan ve Milli Savunma Bakanı, “muhalefet şerhi” koyarak imzalıyor.
“Tüm idari işlemleri yargı denetimine tabi kılan hükmün YAŞ kararlarında da uygulanması zorunluluğunu” gerekçe gösteriyorlar.
Anayasa değişikliği olursa, YAŞ kararlarını neresi denetleyecek?
Danıştay mı?
Ankara’dan aldığım izlenimlere göre inceleme yeri, Danıştay’ın işlevini askeri alanda yürüten “Askeri Yüksek İdare Mahkemesi...”
Daha önceleri askerler için de görevli ve yetkili mahkeme Danıştay’dı.

Yazının Devamı

Gülben’den Elif Şafak’a mektup

3 Mayıs 2009

GÜLBEN Ergen, oğlu Atlas’ı alıp annesinin evine gidiyor. Önce anneden ev yemeği; yoğurtlu kıymalı ıspanak ve bol maydanozlu köfte...
Bu menü, çocukluk ve genç kızlık döneminden anne sıcaklığına çağrışım yapan simge...
Annesi sorar ; “Elif Şafak’ın son kitabı AŞK’ı okudun mu?”
“Hayır”  cevabını alınca...
“Bir arkadaşım almış. O kadar sevmiş ki, bitmesin diye günlere yaymış okumayı” der.
Gülben zaten Elif Şafak ve kitaplarını,  gönül galerisinde özel bir yere çoktan koymuş.

Yazının Devamı

İmtiyazlı katiller

2 Mayıs 2009

TAKSİM’de dün The Marmara Otel’in pencerelerinden aşağıya bir pankart asılmıştı:
“1 Mayıs 77’de buradan ateş edenler bulunsun...”
Bu pankart, 32 yıl önce o meydanda öldürülen “37 yurttaşımızın katillerinin bulunması ve cezalandırılması” mesajını veriyordu.
O kanlı 1 Mayıs’ta ansızın Sular İdaresi’nin duvarında beliren, kimlikleri hâlâ meçhul kişiler otomatik silahlarla meydandakileri taramışlar ve sonra yok olmuşlardı.
Pankartın asıldığı otelin 5. katındaki pencereden de yaylım ateş açılmış, onlar da yakalanamamıştı.
Türkiye’yi bir rejim bunalımına sokmak ve darbe psikolojisi yaratmak için karanlık güçlerin tetikçileriydi onlar... 32 yıl sonra ilk kez Taksim’de 1 Mayıs kutlamaları elbette olumlu.
1 Mayıs’ın Emek ve Dayanışma Bayramı olarak ilanı da güzel.

Yazının Devamı

Uzlaşma kültürü

1 Mayıs 2009

1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması için ısrarlı oluşunun nedenini DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi şöyle açıklıyor:

1 Mayıs ile Taksim Meydanı örtüşmüştür.
Orada 1 Mayıs’lar kutladık.
Ama...
Daha ötesi...
Üzerimize karanlık güçler kurşun yağdırdı.
Hem Sular İdaresi’nin duvarından, hem o zamanki adıyla Intercontinental Otel’in tepesinden...

Yazının Devamı

Operasyonda alternatif tarih

30 Nisan 2009

ALTERNATİF tarih gerçekleri daha net görmeyi sağlar.
Örneğin... Bostancı’daki Devrimci Karargâh Örgütü liderinin hücre evine operasyon için bu yöntemi uygulayalım.
Yasaya göre, polisin kapıyı çalması, içerideki kişinin istemesi halinde kimlik göstermesi zorunlu.
Polis bunları yaptığı içindir ki, tuzak düzenekli bomba, kapı açıldığı anda patlıyor, Emniyet Amiri Semih Balaban şehit oluyor. 6 polis memuru yaralanıyor.
Ya polis, bu yasaya uymayarak, doğrudan kapıyı bombayla patlatıp, içeri dalsaydı ve çatışmada Orhan Yılmazkaya’yı öldürseydi...
Olay anından TV ekranlarına yansıyacak görüntüleri, bir sonraki gün çıkacak gazetelerdeki yayınları tahmin ediniz...
Polislerin “cinayet suçlamasıyla” yargılanmasına kadar uzanacak bir kamuoyuna baskı süreci yaşanırdı.

Yazının Devamı

Engelsiz gece

29 Nisan 2009

ÖNCE bir ayıbın altını çizeyim.  Onlar “özürlü” değil, “engelli.”
Çünkü “özür” bir hatayı, bir yanlışı yansıtır.
Oysa...
“Engel”, bir durumdur.
Türkiye’deki 7 buçuk milyon engelli yurttaşımızı bu “yargılayıcı” deyimle üzmeyelim.
Pazartesi Akatlar MKM’de “engellilerle dayanışma” gecesi nasıl da duygu yüklüydü.
Galatasaray Tekerlekli Basketbol Takımı’nın Kıtalararası ve Avrupa Şampiyonluğu kupasını “namağlup” unvanıyla birlikte kazanması bağlamında tüm Türkiye engellilerini kapsayan bir etkinlikti.

Yazının Devamı

Hedef 1 Mayıs

28 Nisan 2009

SABAHA karşı aynı anda 60’a yakın baskın... Solun uçlarından sağın uçlarına kadar terör örgütlerinin hücre evleri hedefti.
Güvenlik güçlerinin istihbarat çalışmaları dikkat çekici.
Ne yazık ki, bu baskınlardan birinde acı kayıplar var.
Bir başkomiser şehit oldu. Bir sivil de yaşamını yitirdi. 6 da yaralı var.
Bomba ve pusu düzenekli bir diğer bomba... Cephanelik gibi bir hücre evinden ölmeye ve öldürmeye şartlanmış teröristin ortalığı kan bataklığına dönüştürüşü... 10 katlı apartmanın diğer dairelerinde ailelerin yaşadıkları dehşet saatleri... Teröristlerin daire kapılarını kırarak içeri girmeleri olasılığına karşı eşyalarla yapılan yığınaklar... Banyo küvetlerine yatırılarak saklanan masum çocukların belki de yaşam boyu anımsayacakları travma...
Böylesine bir manzaraya neden olan teröristin ve teröristlerin ele geçirilmeselerdi nasıl da büyük kıyımları gözlerini kırpmadan yapabileceklerinin kanıtıdır o dehşet saatleri...

Yazının Devamı