Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

ANAYASA‘da değiştirilmesi akla bile getirilmemesi gereken iki kurum vardır.
1- Milli Güvenlik Kurulu.
2- Anayasa Mahkemesi’nin -olabildiğince- bağımsız yapılanması.
MGK, demokratik rejimin hâlâ sigortası olmak durumunu sürdürüyor. MGK, iktidarla askerin bir araya geldiği ve temel devlet sorunlarının eşit koşullarda konuşulduğu meşru platformdur.
Böylece asker, görüşlerini iktidara yansıtabilir.
Asker ile iktidar arasında sağlıklı diyalog kurulabilir. Komutanların oradaki söylemleri “askerin siyasete müdahalesi” olarak yorumlanmaz.
Askerin içindeki birikimler, hiyerarşik kanallarla komutanlara, oradan da MGK’ya ulaşabilir.
MGK’yı kaldırmak ya da işlevlerini kısmak askerle siyasi iktidar arasında diyaloğun sabotajı olur.
Demokraside taşlar iyice yerine oturuncaya kadar bu durum Türkiye’nin gerçeğidir.

İğdiş etmemek
ANAYASA Mahkemesi’nin yapılanmasını değiştirmeye gelince:
Taslak maddelerinde böyle bir girişim seziliyor.
Anayasa Mahkemesi üyeleri sayısını 21’e çıkarmak ve 12’sinin TBMM tarafından seçilmesini hedeflemek diye formüle edilen bu anayasada değişiklik girişimi siyaseti daha da gerecektir.
Meclis’in oy çoğunluğu iktidar partisinde... Bu çoğunluk Anayasa Mahkemesi üyelerinin de çoğunluğunu seçecek... O zaman, Anayasa Mahkemesi o siyasi partinin iradesini yansıtacak.
Böyle bir durumda Anayasa Mahkemesi nasıl bağımsız ve tarafsız olabilir?
Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapabilmek hakkı adına dosya sayısının çok artacağı gerekçesiyle üye sayısını artırmak, popüler tavırdır.
Halka “Haklarını aramak için tek tek Anaya Mahkemesi’ne başvurma olanağı tanıyorum” mesajı verilirken, Anayasa Mahkemesi’nin tarafsızlık ve bağımsızlık kökleri kurutulmuş olacak.
Bu yapılanmada yargının siyasalaşması tehlikesi büyüktür. Kuvvetler ayrılığında yasama meclisi çoğunluğu ile yürütme zaten örtüşmüş bulunuyor. Yargının kumanda aleti de yasamaya geçerse sormak gerekir:
“Çanlar kimin çalıyor?”
Bu alarmı veren başka hükümler de var. O nedenle muhalefet partilerinin karşı tavır koymaları hiç yadırganmasın.  Demokrasinin haremi yargıdır.
Devletin kurumları arasında uyumu ve ahenkli çalışmayı sağlamakla görevli makam Cumhurbaşkanlığı’dır.
Bu bağlamda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ana muhalefet lideri Baykal’la başlayarak siyasi parti liderlerini bir dizi görüşmeler için Çankaya Köşkü’nde kabul ediyor.
Bu görüşmeler dizisi gündeminde anayasa değişikliği maddeleri için ulusal mutabakat sağlamak da varsa Cumhurbaşkanı Gül’ün inisiyatifi olumludur.
Öte yandan... Siyasi partilerin uzlaşması, iktidar partisinin dikte ettiği hükümleri kabul etmek değildir.

Haberin Devamı

Demokrasinin haremi yargı

PARANTEZ İÇİNDE
ŞARAP tadımlarının lezzet terapisi sürüyor.
Ağız tadımızı kaçıran, göz kirlenmesi yapan bir sürü çirkinlikten sonra kısa da olsa bir arınma parantezi içinde güzellikleri paylaşıyoruz.
Kavaklıdere şarapları EGEO dizisinin tadımını yaptı.
Önce o klasik tadım ritüeli...
Ardından... Masaya geçerek yemeklerle şarabı ağızda seviştirmeye geldi sıra...
Masanın üzerindeki kadehin ayağını parmak aralarında sıkıştırarak çevirmek, hafifçe daireler çizerek dalgalanan şarabın camda bıraktığı izlerle gövde gözlemleri yapmak... Koklamak.
O şarapla en uygun yemeğin servis edilmesi. Çatalla küçük bir parça, sonra bir yudum şarap.
Swissotel’deki Gaja Restoran’ın şefi Murat Karaduman, lezzet ve görüntü sanatının ustası...
Bakın nasıl flört eden çiftler oluşturmuş. Deniz tarağı ile EGEO’nun Sauvignon Blanc’ı...
Uykulukla Syrah’ı...
Antrikotla Cabernet Merlot’yu...
Dana yanağı ile Cabernet Sauvignon’u...
Campari’li portakal sorbesi ile tatlı sert Narince’yi...
......................
Kimileri ekonomik krizde böyle bir sunumu eleştirebilir.
Ancak...
Tadımlar da tıpkı kitap okumak ya da iyi bir filme, tiyatroya, operaya, baleye, konsere, hatta futbol maçına gitmek gibidir.
Pastırmalı kuru fasulyeyle ve balıkla rakıyı, kebapla, sosisle, kaşar peyniri ile birayı da terapi sayarım.
Hele kalbi dostlar varsa...