BM’ye göre “yerkürede 44 milyon kişi açlıkla karşı karşıya… Önümüzdeki haftalarda bu sayı artacak…”
“Sebep” de ve “çözüm” de Rusya-Ukrayna Savaşı…
Dünyanın “ekmek sepeti” olarak tanımlanan bu iki ülkenin 10 milyonlarca ton buğday ve tahıl stoku dünya pazarlarına sevk edilemiyor.
Türkiye bu sorun için de ara bulucu olarak devreye girdi.
BM’yle işbirliği yaparak “Ukrayna’nın Odessa limanından gemilere buğday yüklemek ve İstanbul boğazına kadar getirmek” için güvenliği sağlamak görevlerini üslenmeyi önerdi.
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov bu “çözüm planı” için Ankara’ya geldi.
Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’yla görüştüler.
Açıklanmış bir
Kamuoyu araştırmalarına göre “kendini nasıl tanımlıyorsun” sorusuna cevap verenler arasında en büyük çoğunluk
“Atatürkçüyüm” diyor.
Yani…
Türkiye’nin en çok oya sahip “tabelasız” partisi “Atatürkçüler…”
…………..
Şu satırları Bodrum’dan yazıyorum…
Plajları, turizm tesisleri ve gece yaşamıyla bilinen Bodrum’un “Atatürkçü” profilini de yansıtmak istiyorum.
Elimde
Türkiye, Yunanistan’a karşı ilk kez “Ege Adaları üzerindeki egemenliğini tartışmaya açmak” kartını oynadı.
Lozan Anlaşması’nın 12. maddesinde -mealen- şöyle bir fıkra var:
“Bu anlaşmada söz konusu olan Osmanlı topraklarının bugün ve gelecekteki kaderlerinin belirlenmesi, ilgili devletlerin kararına bağlıdır.”
Müstafi Amiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, telefonda “bu fıkranın Atatürk tarafından Lozan Anlaşması’na konulması için İsmet Paşa Başkanlığı’ndaki heyetimize yazdırıldığını” söylüyordu ki…
TV’de de Habertürk dış politika yorumcusu “BM’ye sunduğumuz mektupta, bu maddenin vurgulandığını” anlatmaya başladı.
………………..
Büyükelçi Feridun Sinirlioğlu BM’ye 6 maddelik bir mektup sunmuş.
“Yunanistan’ın Ege Adalarına askeri statü vermesi ve silahlandırmasının önlenmesini”
Ukrayna savaşı uzadıkça oligarklar ve seçkinler arasında “vozurdama” başladı.
Kamuoyu araştırmaları “halkın büyük çoğunluğunun askeri harekata (savaş kelimesini kullanmak yasaklandı) destek verdiği” yolunda.
Ancak yaptırımlar nedeniyle en fazla zarar gören oligarklar akortsuz sesler veriyor.
Daha doğrusu oligarklar ikiye ayrılmış durumdalar.
Putin öncesi Yeltsin’in Başkanlığı döneminde servet kazanmış oligarklar seslerini yükseltirken Putin zenginlerinin karşı tavırları daha düşük profil çiziyor.
BU BİR FELAKET
Putin öncesinde servet yapanlar, batının dayattığı kapsamlı ve ağır yaptırımlar için “Rus ekonomisine yeni bir demir perde indirildi” diyorlar.
Hafta sonu…
Yazıya gülümseyerek başlayalım.
İngiltere’nin Veliaht Prensi Charles “vasiyetnamesinde bütün varlığını 96 yaşındaki annesi Kraliçe Elizabeth’e bağışlamış!”
Bu espri Kraliçe Elizabeth’in tahtta 70’inci senesinin platin yıldönümü” olarak kutlamaları bağlamında “çevrimiçi…”
………………
Kraliçe Elizabeth İngiltere tarihinin tahtta en uzun süre kalan hükümdarı.
İkinci ise gene bir kadın.
Kraliçe Victoria’nın da 60’ıncı senesi
Hemen hemen bütün dillerde olan “üstüne bir de tüy dikti” söylemi nereden geliyor?
Fransa’nın Krallık ve İmparatorluk dönemlerinde “Kraliçeler tuvalete gitmez, Saray koridorlarında çömelir, dışkılarını oracıkta bırakırlardı.”
Kabarık uzun etekleri nedeniyle bu eylemi gerçekleştirmekte zorlanmazlardı.
Kraliçe Marie Antoniette, -diğer kraliçelerden farklı olarak- “başındaki topuzu tutan kuş tüylerinden birini çıkarır, dışkısının üzerine batırırdı.”
“Sı.tı… Üstüne bir de tüy dikti” söylemi işte bu hatundan kalmadır.
……….
Finacial Times’de yayınlanan “Amerika İç Savaşa mı Gidiyor” başlıklı yazı bana bu “üstüne bir de tüy dikti” söylemini hatırlattı.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünya lideri ABD, yerkürenin istediği her yerinde dışkısını bırakmakta.
Putin’in ufku nedir?
Sadece Ukrayna’nın doğusundaki Donbas ve Karadeniz’deki limanlar mı?
Yoksa Ukrayna’nın tamamı mı?
Ukrayna’nın çok ötesine taşan ve 2000’li yıllarda halkına söz verdiği “eski süper büyük Sovyetler Birliği efsanesinin yeniden yaratılması” mı?
……………..
“Putin’in Gölge Askerleri” başlığıyla dünkü NYT’de (New York Times) yayınlanan haber analiz bu soruların bazı cevaplarına ışık tutuyor.
Rusya’nın -kayıt dışı- paralı askerleri olan “Wagner Grubu Putin’in kıtalar arası genişleme ihtirasının” göstergelerinden biri.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İngiliz The Economist dergisi için bir makale yazdı.
“İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine kabulü” konusunda Türkiye’nin tavrını bir kez daha vurguladı.
“Bu iki ülkenin gerekli adımları atmamaları halinde Türkiye’nin duruşunu değiştirmeyeceğinin”
altını çizdi.
Şu söylemini de yansıtıyorum…
“Türkiye 70 yıldır NATO’nun gururlu ve vazgeçilmez bir üyesi olmuştur.”
Bu cümle bana Türkiye’nin uluslararası konumu için uzun süre çevrimiçi olan “onurlu yalnızlık” ifadesini hatırlattı.
……………