Uzun süredir tartışılan ve Avrupa Birliği (AB) sınırları içinde geçerli olacak aşı sertifikasına ilişkin detaylar ortaya çıktı. AB Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen, Birlik içerisinde seyahat kısıtlamasına son verecek ve üçüncü ülkelerden AB ülkelerine giriş kolaylığı sağlayacak aşı sertifikası uygulamasına yönelik taslak hakkında açıklama yaptı.
Brüksel’de düzenlenen basın toplantısında aktarıldığına göre, dijital yeşil sertifika veya Kovid-19 sertifikası olarak adlandırılan aşı sertifikası, kişilerin Kovid-19 aşısı olup olmadığını, olmuşsa ne tür aşının hangi tarihte ve ülkede yapıldığı bilgisini içerecek. Ayrıca kişinin PCR test sonucu ve antikor seviyesine yönelik veri de, sertifikada yer alacak. Sertifikada belirtilecek aşılar, sadece Avrupa İlaç Ajansı’nın (EMA) onay verdikleriyle sınırlı olmayacak. Her bir AB üyesi ülke, diğer aşılardan hangilerinin geçerli olacağına ulusal düzeyde karar verecek. Zira Bulgaristan, ülkesine gerçekleştirilecek seyahatlerde “Sputnik V” aşısını kabul edeceğini
ABD’nin Afganistan hükümeti ile Taliban arasında 1 Mayıs tarihine kadar kalıcı bir barışı sağlamak amacıyla yürüttüğü müzakereler belirsizliğini koruyor. ABD ülkeden çekilmek isterken, NATO’nun kafası da karışık
Washington yönetimi 20 yıldan bu yana askeri varlık gösterdiği Afganistan’daki Kararlı Destek Harekatı’na (RSM) artık bir şekilde son vermeyi amaçlıyor. Çin ve Asya ülkelerine odaklanmayı hedefleyen ABD, Afganistan’a 20 yılda 1.2 trilyon dolar para harcadı. Washington yönetiminin sadece Afganistan’daki askeri varlığının yıllık maliyeti 40 milyar dolar. Ülkenin yeniden inşaası için harcanan kaynak da göz kamaştırıcı; 178 milyar dolar. Halen taahhüt ettiği miktar da 143 milyar dolar.
Ancak Doha’da Afgan hükümet yetkilileriyle Taliban arasındaki barış görüşmelerindeyse süreç ağır aksak devam ediyor. Diplomatik gözlemciler, ABD’nin Afganistan barış görüşmeleri için 1 Mayıs gibi bir tarihi milad olarak benimsemesinin olumsuz etkilerine dikkat çekiyor. Beyaz Saray,
Avrupa Birliği’nin (AB) geleceğini şekillendirecek olan konferansın çerçevesi nihayet belirlendi. AB kurumları ile üye ülkeler iki yıldır usül tartışmaları yapıyorlardı. Konferansın nasıl işleyeceği, kimlerin temsil edileceği gibi tartışmaların geç sonuçlanmasında pandemi süreci de rol oynadı. Konferans fikri Fransa tarafından gündeme getirilmişti. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Mart 2019’da Avrupa’nın önde gelen gazetelerinde bir makale yayınlayarak “2. Dünya Savaşından bu yana AB’ye bugünkü kadar ihtiyaç duyulmadığını, ancak 2.Dünya Savaşından bu yana da AB’nin bugünkü kadar tehlikede olmadığına” dikkat çekmiş ve AB’nin yeniden düşünülmesi ve yapılanması gerektiği çağrısında bulunmuştu.
Brexit olarak bilinen İngiltere’nin AB’den ayrılma süreci, ekonomik kriz, yasadışı göç gibi konular 27’lerin AB’yi sorgulamalarına neden oldu. AB geleceğini ilk defa tartışmıyor. 2000 yılında AB’nin geleceğine yönelik bir konvansiyon çalışması
Avrupa Birliği‘nde (AB) işler pek iyi gitmiyor maalesef. Topluluk güven telkin etmiyor. Aşı tedariki konusunda skandalsız bir gün geçmiyor. Altın üçgen olarak tarif ettiğim Berlin-Londra-Viyana ekseninde dünyanın ‘en’leri yer alıyor. Tasarrufun en yüksek olduğu, altyapının en güçlü olduğu, hızlı tren, otoyol gibi lojistik hatların en gelişmiş olduğu üçgen burası. Ar-Ge, mali hizmet, sağlık, ilaç ve türevi alanlardaki ‘en’ler de yine burada. Ancak ortada hala aşı yok. Üstelik AB kurumlarına ev sahipliği yapan Belçika, AB’nin kabul ettiği üç aşıdan ikisinin üretim merkezi. Aşı konusundaki tedarik sorunu o kadar büyük ki, İtalya bile kendi ülkesinde üretilen ve Avustralya’ya gönderilmesi öngörülen AstraZeneca menşeili aşıların ihracatını engellemek mecburiyetinde kaldı. Avustralya Başbakanı, İtalyan meslektaşının kararını anlayışla karşıladığını açıkladı.
Belçika’dan örnek vermek gerekirse, yaşlılar yurdunda kalan kişiler aşı oldular. Ancak sağlıklı olduğu
Avrupa Birliği’ne (AB) üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanları geçtiğimiz perşembe ve cuma günü video konferans yöntemiyle olağanüstü toplanarak hem aşılama çalışmaları hem de ‘Stratejik Pusula’ adlı belge konusunda kat edilen yolun bir bilançosunu yaptılar. AB’nin aşı tedarik politikası ve aşı kampanyası hakkında söylenecek yeni bir unsur yok. Önceki yazılarımda da dile getirdiğim üzere bir fiyasko olmaya devam ediyor. Bu yüzden AB’nin Stratejik Pusula çalışmalarına ağırlık ağırlık vermekte fayda var. İlginç gelişmeler yaşanıyor.
Bilindiği üzere Kovid-19 salgınının başlamasıyla birlikte AB’nin Çin gibi üçüncü ülkelere aşırı derece bağımlı olduğu ortaya çıkmıştı. Ayrıca ABD’nin Donald Trump gibi bir kişi tarafından yönetilmesi halinde Washington ile Brüksel’in stratejik çıkarları örtüşmüyordu. Bu çerçevede AB liderleri geçtiğimiz Haziran ayında AB’nin savunma ve dış politikasına yön verecek Stratejik Pusula adlı bir belge
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) yönetimin değişmesi Brüksel’de bir çok beklenti yarattı. Malum, Donald Trump döneminde Washington ABD’nin geleneksel devlet politikasından çok uzaklaşmıştı. Trump yönetimi müttefiklerini taciz eden, ABD’nin NATO’ya olağan taahhütlerini pazarlık meselesi yapan bir tutum sergilemişti. Trump döneminde ABD bürokrasisine yapılan üst düzey atamalar da tartışma konusuydu. Biraz İznik İmparatorluğu döneminde hükümdar olan II.Theodoris’in atamalarını andırmıyor değildi. Çocukluk arkadaşı Georgios Mouzalon’u üst düzey bir göreve atayan Theodoros Laskaris’in bu hareketi, dönemin aristokratlarının büyük tepkisine neden olmuştu. Edremit doğumlu Mouzalon’un ailesinin aşağı tabakadan olması değildi tepkinin nedeni. Liyakat esasına göre atanmadığı ve sadece ahbap-çavuş ilişkisi çerçevesinde, biyata dayalı olarak atandığı için tepkilere neden olmuştu. Aristokratlar Mouzalon’un, II.Theodoros’un İznik İmparatorluğu’nun devlet
ABD Başkanı Joe Biden, Münih Güvenlik Konferansı’nda yaptığı açıklamada ABD’nin Transatlantik ilişkilere yeniden döndüğünü ve NATO üyesi tüm ülkeleri yeniden kucaklayacağını söyledi. Biden, Avrupa ile yeniden yapıcı bir diyaloğa girme konusunda kararlı olduklarının altını çizdi
Sanal ortamda düzenlenen Münih Güvenlik Konferansı özel oturumuna katılan ABD Başkanı Joe Biden, ABD’nin Transatlantik ilişkilere yeniden döndüğünü açıklayarak, NATO üyesi tüm ülkeleri yeniden kucaklayacağını açıkladı. Washington yönetiminin Avrupa’yla yeniden yapıcı bir diyaloğa girme konusunda kararlı olduğuna vurgu yapan Biden, Avrupa ile Amerika arasındaki işbirliğinin 21’inci yüzyılın önemli bir köşe taşı olduğuna dikkat çekti.
Bu çerçevede ABD’nin Washington Anlaşması’nın 5’inci maddesine bağlı kalacağına vurgu yapan Biden, bir müttefiğe saldırının tüm müttefiklere saldırı olarak değerlendirileceğinin altını çizdi. Trump döneminde ABD’nin
ABD Başkanı seçilen Joe Biden’ın NATO’dan beklentilerinin çerçevesi kesinlik kazanıyor. Donald Trump döneminde çok yıpranan İttifakta dengelerin yeniden kurulması bekleniyor. Trump, görev süresi boyunca külfet paylaşımına çok önem verdi. Müttefiklerin savunma yatırımlarına para ayırmaları talebinin hukuki zeminini, NATO’nun kurucu belgesi Washington antlaşmasının her üye ülkenin kendi savunmasını üstlenebilmesini amaçlayan 3’üncü maddesi oluşturuyordu. Aslında Trump, Ronald Reagan veya Bill Clinton hatta Barack Obama’dan farklı bir hususa dikkat çekmiyordu. Üslubu biraz avam kaçıyordu. Biden yönetimi ise NATO’nun yeniden yapılanması konusunda kararlı. ABD’nin 3’üncü madde konusundaki ısrarından vazgeçmeyecek. Daha sakin bir şekilde dile getirecek.
Biden’ın Washington antlaşmasının 1,2 ve 12’inci maddelerine de odaklanması bekleniyor. Hatırlatılacak olursa birinci madde “...uluslararası anlaşmazlığı, uluslararası barış, güvenlik ve adaleti tehlikeye sokmadan barışçıl