ABD Başkanı seçilen Joe Biden’ın NATO’dan beklentilerinin çerçevesi kesinlik kazanıyor. Donald Trump döneminde çok yıpranan İttifakta dengelerin yeniden kurulması bekleniyor. Trump, görev süresi boyunca külfet paylaşımına çok önem verdi. Müttefiklerin savunma yatırımlarına para ayırmaları talebinin hukuki zeminini, NATO’nun kurucu belgesi Washington antlaşmasının her üye ülkenin kendi savunmasını üstlenebilmesini amaçlayan 3’üncü maddesi oluşturuyordu. Aslında Trump, Ronald Reagan veya Bill Clinton hatta Barack Obama’dan farklı bir hususa dikkat çekmiyordu. Üslubu biraz avam kaçıyordu. Biden yönetimi ise NATO’nun yeniden yapılanması konusunda kararlı. ABD’nin 3’üncü madde konusundaki ısrarından vazgeçmeyecek. Daha sakin bir şekilde dile getirecek.
Biden’ın Washington antlaşmasının 1,2 ve 12’inci maddelerine de odaklanması bekleniyor. Hatırlatılacak olursa birinci madde “...uluslararası anlaşmazlığı, uluslararası barış, güvenlik ve adaleti tehlikeye sokmadan barışçıl yollarla çözmeyi...” öngören madde. İkinci madde ise üye ülkelerin demokratik değerlere ve özgürlüğün simgesi olan kurumların güçlendirilmesine yer veriyor. Buna göre Biden’ın NATO’nun yeniden şekillendirilmesi çalışmalarında üye ülkelerin demokratik kurumlarını güçlendirmeleri ve sınır ötesinde yapılacak olan harekatların Birleşmiş Milletler ve uluslararası hukuka uygun olması gerektiğinin altını çizmesi bekleniyor.
Bu hem Fransa, Almanya, Hollanda, İtalya gibi müttefiklerde aşırı sağ partilerin iktidara gelmesini engellemese bile, iktidara gelmeleri halinde bir şablonda kalmalarını sağlayacak olan güçlendirilmiş bir düzenleme getirecek, hem de üye bir ülkenin uluslararası hukuka uygun bir şekilde güvenlik ve savunma amaçlı olarak yaptığı harekatlara diğer müttefiklerin destek vermesine imkan sağlayacak. 12’inci madde ise NATO’nun yeniden yapılanmasını öngören düzenlemeyi içeriyor. Bu çerçevede Biden yönetimi İttifakı daha etkin ve demokratik kılmayı ve kişilere endeksli değil, kurumsal yapılara endeksli bir politika gütmeyi hedeflediğini çok açık bir şekilde belirtmiş oldu. Biden’a yakın düşünce kuruluşlarının NATO 2030 çalışmaları da bunu gösteriyor özetle.
Türkiye’nin önde gelen düşünce kuruluşları da NATO 2030 çalışmalarına önemli katkılarda bulunuyorlar. Son olarak kısa adı EDAM olan Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi adına NATO 2030 ve Türkiye perspektifinden İttifak’ın yeniden yapılanması konusunda bir rapor kaleme alan Büyükelçi Alper Coşkun, önemli konuların altını çiziyor. Bunların başında Biden ve Macron yönetiminin istediğinin aksine NATO’da kararların oydaşma esasına göre alınmaya devam edilmesi gerektiğine vurgu yapıyor. Türkiye’nin S-400 hava savunma sistemi alımının müttefikler tarafından yanlış değerlendirildiğine değinen Büyükelçi Coşkun, Ankara’nın nispet yapmak veya Batı’yla kopmanın sinyalini vermek amacıyla S-400 almadığına vurgu yapıyor. Türkiye’nin komşusu olan Rusya Federasyonu ile kalibre edilmiş bir ilişkisi olduğunu ancak Rusya ile ilişkisi olan tek müttefik olmadığını hatırlatarak Türkiye’nin her zaman stratejik tercihini müttefiklerden yana yaptığına dikkat çekiyor.
NATO 2030 konusu daha çok tartışılacak. Maalesef Kovid-19 salgınından dolayı bu dönemde Münih Güvenlik Konferansı, ABCD, Halifax, CFR, Trilateral gibi kuruluşlar fiziken toplantı düzenlemedikleri için Türkiye de bu platformlarda samimi bir şekilde meramını anlatamıyor ve kollektif zekaya dayalı çözümler üretilemiyor.