6 Şubat tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş merkezli deprem sadece bizlerin değil, bütün dünyanın gözlerini ve dikkatini Türkiye’ye odaklamasına neden oldu. Gündem birden değişti. Bir taraftan enkazın altında kalan kişilerin akıbeti, kurtarılan canların oluşturduğu sevinç vahaları, diğer yandan da elim depremin yaratmış olduğu yıkım ve bu manzaraların sorumluları tartışılıyordu. Haber akışını dünyanın her köşesinden Türkiye’ye uzanan göz yaşartıcı yardım elleri şekillendiriyordu. Yabancı arama kurtarma ekiplerinin kurtardığı canların sağladığı sevinç gösterileri de yine gündemin neşe kaynağı olarak dünya basınına uzunca bir süre yansımadı değil.
Türkiye’de yaşanan elim depremin yaraları sarılırken bu manzaraların bir daha yaşanmaması için nelerin yapılması gerektiği de derinlemesine tartışıldı. Bu tartışmalar sayesinde Avrupa Birliği (AB) müktesebatının sadece çok önemli olan temel hak ve özgürlükler ya da Kopenhag kriterlerinden ibaret olmadığı da bir kez daha hatırlandı. AB’nin inşaat standartlarının deprem açısından ne
Türkiye, Kahramanmaraş ve Hatay merkezli elim depremlerin yaralarını sarmaya çalışırken, dünyanın dört bir yanından da Türkiye’ye yardım eli uzatılmaya devam ediyor. Belçika’da afetlerde yardım toplamak amacıyla kurulan ‘1212.be’ platformu Türkiye ve Suriye için harekete geçirildi.
Belçika’nın yüksek tirajlı gazeteleri ile medya kuruluşları, 1212 üzerinden Türkiye’ye bağışta bulunulması için reklam kampanyalarını sürdürüyorlar. Kimse Türkiye’yi unutmuş değil. Keza Fransa, Almanya ve Hollanda’da da aynı şekilde kampanyalar sürüyor. 1999 yılında yaşanan Marmara depreminin ardından da Avrupa halkı Türkiye’ye dev bir cömertlik sergilemişti.
Kuşkusuz depremin yaratmış olduğu içler acısı manzaranın ardından her zaman olduğu üzere bu manzaraların bir daha yaşanmaması için yapılması gerekenler ile inşaat sektörünün kalitesine yönelik tartışmalar doğal olarak yeniden su yüzüne çıkıyor. Avrupa Birliği’nin deprem yönetmeliğini uzun uzadıya ele almaya
Avrupa Komisyonu, 6 Şubat tarihinde meydana gelen ve 10 ilde son derece etkili olan elim depremden zarar gören bölgelerin yeniden imarı için bir konferans düzenlemeyi kararlaştırdı. Avrupa Birliği’nin (AB) dönem başkanlığını üstlenen İsveç’le birlikte AB’ye üye ülkeler, stratejik partner ve NATO üyesi ülkelerin temsilcilerini bir araya getirmeyi hedefleyen Avrupa Komisyonu, 10 ilin yeniden imarı için bağış niteliğinde finansman toplayacak. Katılımcılarda, Birleşmiş Milletler (BM) ile Avrupa Yatırım Bankası, Asya Kalkınma Bankası ve Dünya Bankası gibi uluslararası finansman kuruluşları da yer alacak. 16 Mart tarihinde Brüksel’de düzenlenecek olan Konferansta Suriye’ye de kaynak aktarılması bekleniyor.
Avrupa Komisyonu kaynakları, 16 Mart’a kadar Türkiye’de depremden zarar gören illerin yeniden imarı ve inşaatı için ihtiyaç duyulacak kaynak miktarını tespit etmeye çalışacaklarını dile getirirken, yeniden imar çalışmaların yol, su, arıtma ve oturuma yönelik bina ile devlet kurumlarının işleyişinin sağlanmasını hedefleyen
Türkiye’de yaşanan deprem felaketi sonrası kurtarma ekiplerini seferber eden NATO ve Avrupa Birliği, depremzedelere yardım konusunda da hummalı bir çaba içerisinde...
Türkiye’nin üyesi olduğu NATO’nun yanı sıra Avrupa Birliği (AB), 6 Şubat’ta meydana gelen ve 10 ilimizi etkileyen Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından ülkemizdeki depremzedelere yardım ulaştırmak amacıyla seferberlik ilan etti.
Depremin ilk saatlerinde arama-kurtarma ekiplerini Türkiye’ye seferber eden NATO’nun ile AB, şimdilerde depremzedelerin barınma ihtiyaçlarını gidermek amacıyla zamana karşı bir yarış başlattı. Nitekim deprem bölgesini ziyaret eden NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, İttifak’ın 5 bin kişiye tuvalet ve ısınma ihtiyacını da içeren askeri barınak imkanlarını sevk etmek amacıyla düğmeye bastı.
Kısa adı “EADRCC” olan Avrupa-Atlantik Afet Müdahale Koordinasyon Merkezi, Türkiye’nin ihtiyaçlarını müttefik ve partner ülkelerden sağlamak üzere hummalı bir çalışma gerçekleştiriyor. 30 NATO müttefikinin yanı sıra aralarında
Avrupa zaviyesinden bakıldığında, elim deprem meydana gelmeden daha birkaç saniye önce, hatta yataklarımıza girip uykuya dalmak üzereyken, Türkiye ile İsveç arasında yaşanan NATO üyeliği geriliminden, ABD ile Avrupa Birliği’nin (AB) Rusya’ya uyguladığı ambargoya Türkiye’nin uymadığı iddialarına kadar eleştiriler gündemdeydi. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye’ye F-16 satılmasına yönelik Kongre’ye sunduğu izin talebi, Yunanistan’da yankılanıyordu. Atina’da, Başbakan Kiryakos Miçotakis, ABD’nin Türkiye’ye F-16 Blok 70’lerin satışına yeşil ışık yakma sürecini Kongre’de nasıl engelleyeceğini düşünüyordu. Türkiye, Rusya’yla birlikte Batı değerlerine karşı ‘habis’ bir yaklaşım sergileme çalışan bir ülke olarak tarif ediliyordu Brüksel’de.
Pazartesi günü TSİ 4.15’te yaşanan ve an itibariyle 20 bine aşkın kişinin hayatına mal olan deprem felaketinin ardından Türkiye ile dünya arasındaki siyaset perdesi adeta yırtıldı. Düne kadar
Dış politikanın ağırlıklı gündemi Ukrayna-Rusya savaşı. Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen (VDL) ile birçok Komisyon üyesinin Ukrayna’nın başkenti Kiev’e yaptıkları resmi ziyaret bu hafta gündemin ana konusuydu. Geçen hafta yazmış olduğum üzere, VDL ile AB Konseyi Başkanı Charles Michel arasında yaşanan ‘tatlı’ çekişme, kameralara az da olsa yansıdı.
Öte yandan NATO müttefiklerinin Ukrayna’ya savaş uçağı verip vermeyeceği tartışması da şimdilik noktalandı. Zira ABD Başkanı Joe Biden, Ukrayna’ya savaş uçağı vermekten yana olmadığını açıkladı. Nitekim düne kadar Ukrayna’ya elindeki F-16’ların bir miktarını vermeye hazır olduğunu açıklayan Hollanda Başbakanı Mark Rutte, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile düzenlediği ortak basın toplantısında bu kararından şimdilik vazgeçtiğini açıkladı. Norveç de aynı yönde bir açıklamada bulundu. Polonya’dan da daha düşük profilli bir açıklama geldi. Polonya savunma bakan yardımcısı Ukrayna’ya savaş uçağı verilmesinin
İsveç ile Türkiye arasında gerilime neden olan eylemler ve Türkiye aleyhtarı gösterilerin diplomatik ve siyasi boyutları enine boyuna tartışıldı. Ancak henüz tartışılmayan ve aslında İsveç’in NATO’ya üyeliğiyle birlikte mutlaka irdelenip, çözüm bulunması gereken bir açı var. O da istihbarat boyutu.
Filmi biraz geriye saracak olursak eğer, İsveç, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaştan dolayı, tabiri yerindeyse apar topar NATO üyeliğine başvurdu. İsveç istihbarat teşkilatlarından ‘Säpo’ 2021 yılında yayınladığı tehditler listesinde Rusya, Çin ve İran gibi ülkeleri işaret ediyor. Säpo başkanı Charlotte von Essen, tehdit değerlendirme kitapçığının ön sözünde, ülkesinde demokrasinin habis emellere sahip ülkelerin eylemleri karşısında tehdit edilmeye çalıştığını vurguluyor. Üçüncü ülkelerin demokratik hakları süistimal ederek şiddete yol açabilecek eylemler tasarlamaya çalıştığını hatırlatıyor, başkanı olduğu güvenlik ve istihbarat teşkilatının temel
Son olaylar nedeniyle konuşan Finlandiya Dışişleri Bakanı, ülkesinin, İsveç’le Türkiye arasında ilişkilerin gerilmesinin ardından NATO’ya üyelik yolunda tek başına yürüyebileceği imasında bulundu...
İsveç ile Türkiye arasında son dönemde yaşanan gerilim, Stockholm ile birlikte NATO’ya üyelik için Ankara’nın onayını bekleyen Finlandiya’da da endişeyle karşılanırken, farklı arayışlar dillendirilmeye başlandı. Nitekim Finlandiya Dışişleri Bakanı Pekka Haavisto, İsveç ile Türkiye arasında yaşanan gerilimi yatıştırmak amacıyla Ankara-Stockholm-Helsinki arasında kurulan üçlü savunma güvenlik ve istihbarat mekanizmasına mola vermeyi önerdi. Bununla birlikte, Ankara’nın talebi üzerine üçlü mekanizmanın Şubat ayı toplantısının ertelendiği bildirildi.
Avrupa Birliği (AB) dışişleri bakanları toplantısı sırasında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüşlerini paylaşan Haavisto, dün de Finlandiya parlamentosunda kapsamlı bir basın toplantısı düzenledi. Bir yandan İsveç’te yaşanan