Güldener Sonumut

Güldener Sonumut

ntvbenelux@gmail.com

Tüm Yazıları

Dış politikanın ağırlıklı gündemi Ukrayna-Rusya savaşı. Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen (VDL) ile birçok Komisyon üyesinin Ukrayna’nın başkenti Kiev’e yaptıkları resmi ziyaret bu hafta gündemin ana konusuydu. Geçen hafta yazmış olduğum üzere, VDL ile AB Konseyi Başkanı Charles Michel arasında yaşanan ‘tatlı’ çekişme, kameralara az da olsa yansıdı.

Öte yandan NATO müttefiklerinin Ukrayna’ya savaş uçağı verip vermeyeceği tartışması da şimdilik noktalandı. Zira ABD Başkanı Joe Biden, Ukrayna’ya savaş uçağı vermekten yana olmadığını açıkladı. Nitekim düne kadar Ukrayna’ya elindeki F-16’ların bir miktarını vermeye hazır olduğunu açıklayan Hollanda Başbakanı Mark Rutte, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile düzenlediği ortak basın toplantısında bu kararından şimdilik vazgeçtiğini açıkladı. Norveç de aynı yönde bir açıklamada bulundu. Polonya’dan da daha düşük profilli bir açıklama geldi. Polonya savunma bakan yardımcısı Ukrayna’ya savaş uçağı verilmesinin artık gündemde olmadığını söyledi. Ukrayna’nın kamuoyu baskısıyla silah talep etmesi, Ukrayna’nın silah taleplerinin NATO nezdindeki üyeler arasında görüş ayrılığına neden olması Brüksel’i rahatsız etmiyor değil. Bu da şimdilik tabii. Savaş uçağı ihtiyacı hasıl olursa, tanklar gibi bunlar da Ukrayna’ya bir vakit verilir. İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği çeşitli boyutlarda gündemde kalmaya devam ediyor, ancak basında sıkça çıkan haberler dışında, kale alınacak bir husus yok.

Haberin Devamı

İran rahatsızlığı

Ancak NATO koridorlarında rahatsızlık yaratan konular arasında Rusya ile İran ilişkileri de yer alıyor. Ambargo altında olan İran’ın Rusya’dan aldığı nakit ve karşılığında sattığı silahlar NATO müttefiklerini ve özellikle ABD ve İngiltere’yi rahatsız ediyor. Keza Macron da İran’ın nükleer zenginleştirme programına geri dönmesi, rehine diplomasisi ve Rusya’yla olan ilişkilerinden duyduğu rahatsızlığı gizlemedi. İran Rusya’dan sadece para almıyor. Aynı zamanda nükleer zenginleştirme programı için destek de alıyor. Bunun karşılığında da düşük teknolojiye sahip olmasına rağmen Rusya’nın savaş sanayiine ve mühimmat açığına ciddi destek veriyor. Keza İran’ın Afrika açılımı da kaygıyla izlenmiyor değil. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin Mozambik Cumhurbaşkanını ağırlaması İran’da Ruhani döneminin sona erdiğinin açık bir göstergesi olarak yorumlanıyor. Nitekim o dönemde İran’la ilişkilerini sonlandıran Afrika ülkelerinden Mozambik, Togo, Somali, Guinée Bissau, Cibuti gibi ülkeler yeniden Tahran’ın yolunu tutmaya başlıyor.

Haberin Devamı

Pavel sevindirdi

Eski NATO Askeri Komite Başkanı Emekli Orgeneral Petr Pavel’in ülkesinde cumhurbaşkanı olarak seçilmesi Brüksel’de memnuniyetle karşılandı. Zira rakibi Andrej Babis, Macaristan Başbakanı Viktor Orban gibi NATO’ya daha mesafeli ve Rusya’ya olan yakınlığı ile tanınan bir isimdi. Beyaz Saray’da NATO’yu kucaklamaya çalışan bir liderin bulunduğu bu dönemde Avrupa kıtasında NATO ile mesafe koymaya çalışan Avrupalı bir müttefiğe pek sıcak bakılmıyor.

AWACS’ların geleceği

Haberin Devamı

Kulislerde yer alan bir başka önemli konu da NATO’nun eskiyen erken uyarı uçakları AWACS’ların geleceği. Bu konuda geçtiğimiz yıl Madrid zirvesinde uçakların yenilenmesi konusunda bir prensip kararı alındı. Bunun artık hayata geçirilmesi için kollar sıvanıyor. Kendi ‘AWACS E-3 Sentry’ filosunu yenileyecek olan ABD, NATO’nun da aynı standartlara doğru kayması yönünde ciddi bir çalışma gerçekleştiriyor. Bu çerçevede Boeing 737 temeline dayalı bir ‘AWACS E-7 Wedgetail’ geliştirecek olan ABD’nin bu kararının müttefikler tarafından kabul edilmesi Türkiye açısından son derece iyi olacak. Zira Barış Kartalı programı çerçevesinde Türkiye’nin elinde bulunan havada ihbar ve kontrol uçakları sadece birkaç sensör ve yazılım güncelleştirmesiyle tamamen uyumlu hale gelebilecek. Bir başka deyişle diğer müttefiklerin aksine Türkiye’nin büyük bir yatırımda bulunmasına ihtiyaç kalmayacak.

Stoltenberg’in durumu

Koridorlarda konuşulan bir başka konu da NATO Genel Sekreterinin görev süresi. Madrid zirvesinde İttifak üyesi ülkelerin liderleri şimdiki Genel Sekreter Stoltenberg’in görev süresini 30 Eylül 2023’e kadar uzatma kararı almışlardı. O tarihten bu yana henüz yeni bir aday belirlenmedi. 4 Nisan 1949 yılında kurulan NATO, önümüzdeki yıl 75. yıldönümünü kutlayacak. Bu kutlamalar halen görevde bulunan eski Norveç başbakanı Stoltenberg’le mi yoksa başka bir kişiyle mi kutlanacak? Stoltenberg’in görev süresi bitene kadar Finlandiya ve İsveç NATO’ya üye olabilecekler mi? Son sorunun cevabı için sanki biraz erken. Ancak Stoltenberg’in görev süresinin uzatılıp uzatılmayacağı meselesi birkaç hafta içerisinde açıklık kazanacaktır. Hatta 17 Şubat tarihinde Almanya’nın Münih kentinde başlayacak olan Münih Güvenlik Konferansı’nın kulislerinde muhtemelen önemli görüşmeler yapılacaktır. NATO kulislerinde ABD, İngiltere, Norveç ve Türkiye gibi ülkelerin Genel Sekreterin görev süresinin uzatılmasından yana görüş bildirdikleri konuşuluyor. Fransa ise, yeniden Hollanda Başbakanı Mark Rutte için nabız yoklamaya başladı. 31 Mayıs-1 Haziran tarihleri arasında Gayri Resmi NATO Dışişleri Bakanları toplantısının Norveç’in başkenti Oslo’da düzenlenmesi güzel bir tesadüf olacak. Edinmiş olduğum intibaya göre Stoltenberg’in görev süresinin Nisan 2024’e kadar uzatılması kimse için sürpriz olmayacaktır.

Ukrayna savaşı gölgesinde NATO kulisleri

Brexit ve AB Büyükelçisinin Londra ikametgâhı

Konu İngiltere’nin AB’den ayrılmasıyla birlikte AB’nin Londra’daki daimi temsilcisinin vize sorunu değil. Zira ev sahibi ülke AB’den ayrılmış olsa bile diplomatik ilişkiler hala devam ediyor. Eskiden İngiltere’nin AB üyeliği sayesinde, AB’nin Londra’da iki temsilciliği bulunuyordu. Biri, Avrupa Komisyonu temsilciliği. Ekseriyetle teşrifatçılık ve temsil göreviyle sınırlı mesuliyet üstlenen bir kişi atanıyordu. Bir de Avrupa Parlamentosu’nun temsilciliği bulunuyordu. Ayrıca ülkenin birçok yerinde de AB bilgi merkezleri bulunuyordu.

Brexit’le birlikte İngiltere AB için üçüncü ülke konumuna geldi. Bu çerçevede Avrupa Komisyonu’nun temsilciliği de AB büyükelçiliği statüsüne büründü. Hal böyle olunca da Avrupa Komisyonu’nun temsilcisi de ‘Büyükelçi’ sıfatına sahip oldu. Büyükelçinin de çare aradığı, ancak Brüksel’deki meslektaşlarının biraz kıskançlığı, biraz hasetleri, bir de cimriliklerinden dolayı çözüm bulamadığı ikamet sorunu var. Malum, İngiltere AB üyesiyken Avrupa Komisyonu’nun temsilcisinin de protokol icabı bir ikametgahı vardı. 175 m2 olan bu ikametgah artık çok küçük geliyor.Kokteyl veya akşam yemekleri için yetmiyor.

İngiltere’nin AB’den ayrılmasıyla birlikte AB’nin Büyük Britanya daimi temsilcisi olarak atanan Büyükelçi Pedro Serrano büyükelçilik rezidansı olarak, Londra yakınlarındaki Chelsea’de ‘Upper Cheyne Row’ bölgesinde güzel bir ikametgahın satın alınmasını veya kiralanmasını önerdi. Ancak AB’ye üye ülkelerin daimi temsilcilerini bir araya getiren Coreper, bu alıma yeşil ışık yakmadı. 645 m2’lik bina, yıllık kirası 1 milyon Pound’u aştığı gerekçesiyle çok pahalı bulundu ve şimdilik reddedildi. Oysa Serrano sarı çizmeli Mehmet Ağa değil. Zira AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi’nin eski dış politika başdanışmanı, eski AB Konseyi genel sekreter yardımcısı idi. Yani düne kadar hem tüm AB büyükelçileri tarafından tanınan, hem de AB Konseyi’nin en etkili iki isimden birisiydi. AB’nin Londra gibi bir yerde hem görünürlüğe ihtiyacı var, hem de kokteyl, etkinlik, geniş katılımlı akşam yemekleri düzenleyebilmesi gerekiyor. Bir başka deyişle olay bir prestij meselesi. Coreper’deki Büyükelçiler ise, ‘İspanyol kökenli AB büyükelçisi Londra’da kral gibi yaşamak istiyor, bir tek altın musluklar eksik’ diye de eleştiride bulundular.

Şimdilik AB’nin İngiltere daimi temsilcisinin ikametgah sorunu çözüm bulamadı. Uzun süre de bulmayacak gibi görünüyor. Serrano AB’nin Londra’daki daimi temsilcisi olarak atanmasıyla birlikte eski gücünü yitirdi. Brüksel’deki meslektaşları da her fırsatta bunu hissettiriyorlar. Neydim değil, ne oldum misali.