Türkiye, Kahramanmaraş ve Hatay merkezli elim depremlerin yaralarını sarmaya çalışırken, dünyanın dört bir yanından da Türkiye’ye yardım eli uzatılmaya devam ediyor. Belçika’da afetlerde yardım toplamak amacıyla kurulan ‘1212.be’ platformu Türkiye ve Suriye için harekete geçirildi.
Belçika’nın yüksek tirajlı gazeteleri ile medya kuruluşları, 1212 üzerinden Türkiye’ye bağışta bulunulması için reklam kampanyalarını sürdürüyorlar. Kimse Türkiye’yi unutmuş değil. Keza Fransa, Almanya ve Hollanda’da da aynı şekilde kampanyalar sürüyor. 1999 yılında yaşanan Marmara depreminin ardından da Avrupa halkı Türkiye’ye dev bir cömertlik sergilemişti.
Kuşkusuz depremin yaratmış olduğu içler acısı manzaranın ardından her zaman olduğu üzere bu manzaraların bir daha yaşanmaması için yapılması gerekenler ile inşaat sektörünün kalitesine yönelik tartışmalar doğal olarak yeniden su yüzüne çıkıyor. Avrupa Birliği’nin deprem yönetmeliğini uzun uzadıya ele almaya gerek yok. AB’nin bölgeler komitesinin 2018 yılında İtalyan Vito Santiarsiero tarafından kaleme alınan ve 13 Şubat 2018 tarihli AB resmi gazetesinde yayınlanan 4 sayfalık raporu deprem ve doğal afetlere yönelik hukuki çerçeveyi çok iyi çiziyor. AB, Birleşmiş Milletler afetler risk azaltma ofisinin yayınladığı Sendai 2015-2030 belgesini de kaynak olarak alıyor.
Ancak AB’nin en dikkat çekici olan mekanizması, yönetmelik, yeterlilik ve çok taraflı denetim üçgeni sistemi. Yönetmelikler sayesinde önüne gelen inşaat işçisi olamıyor. Örneğin Belçika’da inşaat işçisi olabilmek için en az ortaokul mezunu olup, 2100 saatlik bir eğitimin ardından da sınavdan geçmek gerekiyor. Eğitim içerisinde dil yeterliliği sınavı ile matematik yer alıyor. Matematik bilgisi olmayan, oran hesaplayamayan kişi bu mesleğe adım atamıyor. Keza bu diplomalar, mimar, inşaat mühendisi, şantiye şefi, denetici, statik uzmanı, inşaat güvenliği gibi meslek kolları için de geçerli. Bir başka deyişle, inşaatta çalışacak olan kişilerin ehil olup olmadıkları hem denetleniyor, hem de kayıt altına alınıyor.
Çoklu denetim mekanizması
Kişilerin ehil olmaları, iyi niyetli oldukları anlamına gelmiyor. Bu yüzden çok taraflı denetim mekanizması son derece önemli. Zira inşaatların ebadına göre belediyelerde veya federal ülkelerde bölge meclislerinde ruhsat için istenilen belgeler kurumlar arasında da denetleniyor.
Klasik bir ruhsat için istenilen tapu ve kadastro belgesi (Lihkap), imar durumu, mimari proje, statik proje, yüklenici firma yeterlilik belgesi, zemin etüt raporu, yapı denetim firması, yapı denetim sözleşmesi, güvenlik denetim sözleşmesi ve şantiye şefi sözleşmeleri gibi belgelerle ilgili bilgiler kurumlar arasında paylaşılıyor. Yetmedi, bu projede çalışacak olan kişi/kurumların risk sigortası da alması gerekiyor.
Tabii inşaat projelerinin denetimini deneticiye devrederek devletler sorumluluklarından kurtulmuş olmuyor. Zira devletler de zaman zaman denetici firmaları denetleyerek, görevlerini iyi bir şekilde yerine getirip getiremediklerini kontrol ediyorlar. Bu çok taraflı denetim mekanizmasına, bankalar ve mali kuruluşlar ile sigorta şirketleri da dahil. Zira Avrupa’daki mali kuruluşlar afet bölgesine uygun olmayan inşaat projelerini finanse etmiyor. Kaidelere uygun bir şekilde yapılmamış projelerin satışı için finansman sağlamıyor. Sigorta şirketleri de aynı şekilde standartlara uygun olmayan binaları veya daireleri sigortalamıyor veya sigorta kapsamını çok daraltıyor.
Tabii bilgi saydamlığı ve denetim konusunda noterlerin sorumluluğunu da unutmamak gerekiyor. Zira yeni de olsa, eski de olsa Belçika ya da Fransa’da emlak alımında bulunduğu andan itibaren yukarıdaki bütün bilgiler alıcı kişi için inceleniyor, araştırılıyor ve bilgisine sunuluyor. Zira daire ve evi satan kişi ile alıcı arasında imzalanan satış sözleşmesinin ardından satış işlemleri noter tarafından gerçekleştiriliyor. Bu işlemler 2 ila 6 aya kadar sürebiliyor.
Satıcının noteri ile alıcının noteri, birbirleriyle tapu kaydını, zemin etüdünü, çevre etüdünü, iskan belgeleri, dairenin veya evin planlarını, ruhsat izinlerini, evde yapılan mimari değişiklik, evin elektrik planını, afet bölgesinde yer alıp almadığı, imar ve iskan sorunu olup olmadığı gibi envai çeşit bilgiyle alıcıyı bilgilendiriyor. Ayrıca alınan ev, arsa, veya dairenin istimlak bölgesinde olup olmadığı, deprem bölgesinde olup olmadığı gibi bilgileri ve alıcı tarafa bildiriyor.
Yenilerde eklenen iki bilgi daha bulunuyor. Satın alınacak olan emlağın ev, daire veya bina ise enerji verimliliği ve oturmaya elverişli olup olmadığı ile kiraya vermeye elverişli olup olmadığı bilgisi de paylaşılıyor. Satıcı, neyi sattığının alıcı da ne aldığının aldığının bilincinde olmuş oluyor.
Bu çerçevede de Santarsiero’nun raporunda yer aldığı üzere, AB’de son 50 yılda yaşanan depremlerde 5000 kişi hayatı kaybetti. AB ülkelerinde 2018 yılı itibariyle toplam 25 milyar m² zemin inşa edildi. Bu alanın %40’nın 1960 yılından önce yapıldığına dikkat çekiyor. Çok eksenli ve çok taraflı denetim, her yerde olduğu üzere inşaat sektöründe de gerekli. AB veya Japonya’da insanlar Türkiye’ye göre daha fazla ahlaklı değil. Olsalardı zaten bu kadar kapsamlı denetime de ihtiyaç duyulmazdı.