Kıskançlığın kuşkuyla beslendiğini vurgulayan Dr. Osman Seçkin: Bu duygu, gururun ahmak çocuğudur. Kıskançlıktan kurtulmak mümkün.
Her ay farklı konuları irdelediğimiz sevgili hocam Psikiyatr Dr. Osman Seçkin ile Sevinç Pastanesi Pazar Sohbetleri’nde hayatımızın içinde olan ‘kıskançlık’ duygusunu konuştuk. Bu rahatsız edici duygudan sıyrılmanın yollarını, sağlıklı ilişkiyi, kıskançlığı lehimize çevirebilmeyi irdeledik. Mutlu pazarlar...
- Neden kıskanıyoruz?
İnsan olduğumuz için. Daha da doğrusu insan olmanın kalitesini tutturamadığımız için, ‘insan insana’ var olamadığımız, insan olamadığımız için. Kadın-erkek vb. kutuplaşmalarda çekişip durduğumuz için. Evrimsel anlamda sağ kalım için, kaybetmemek, kazanmak için, yalnız-sosyal yalıtılmış-terk edilmiş-istenmeyen, değersiz, aldatılmış olmamak için. Kıskançlık duygusu hayatın içinde var. 6 aylık bebeklerde de kıskançlık davranışları gözleyebiliyoruz. Kıskanç (Düşünce-Duygu-Davranış-Düşlem) yelpazesi masum bir düzeyden, tutkulu, takıntılı, sayrılı- sanrılı durumlara değişebiliyor. Kıskançlık böylesi olağan bir duyguyken, yadırganır-yargılanırsa fark etseniz de, dışa vurmakta zorlanır bastırırsınız. Kuşku, kıskançlığı besler. Kuşku
‘Hokka Burunlu Kadınlar’ adlı belgesel üzerinde çalışan yönetmen Handan İpekçi, “Film işi, çoksesli bir orkestra gibidir. Bu orkestrada da, iyi bir hikâye olmazsa olmazdır” diyor.
Türk sinemasında özgün yapıtlarıyla adından söz ettirmeyi başaran yönetmen Handan İpekçi, yepyeni bir proje için kolları sıvadı. Konaklama sponsoru olan Renaissance İzmir Hotel’de yaptığımız sohbet çok kısa sürse de, bu değerli ismi unutmamamız gerek. Yeni projesi, günümüz kapitalist toplumunda kadınların güzelleşme çabasını irdeleyen ‘Hokka Burunlu Kadınlar’ adlı bir belgesel. Sevinç Pastanesi Pazar Sohbetleri’nde yine ilginç bir konu ve konukla sizlere iyi pazarlar diliyorum...
- Antalya Film Festivali’nde En İyi Film Ödülü’nü alan Büyük Adam Küçük Aşk filminiz, sonra Saklı Yüzler, Çınar Ağacı gibi izleyicisini içine alan birbirinden değerli eserler... Senaryosu, yapım ve yönetimi size ait olan, özgün yapısıyla dikkat çeken bir sanatçısınız. Film, proje haline gelirken ne zaman “Tamam, bu film olur” diyebiliyorsunuz?
Hepsi de severek gerçekleştirdiğim çalışmalar oldu. Film, proje haline gelirken her detayına önem veriyorum, ama en önemlisi öykü kısmı... Öyküyü tamamlayana kadar kararsız kalıyorum.
Alaçatı Derneği Başkanı Korkut Denizeri, “Burayı tarihi, dokusu ve kültürüyle koruyup yerel halkın köyde kalması için çalışıyoruz” dedi
Alaçatı, artık sadece İzmir’in değil, Türkiye’nin, hatta dünyanın tanıdığı, nadide güzellikteki yerlerden biri... Şanslıyız ki, Alaçatı emin ellerde. Alaçatı Derneği Başkanı Korkut Denizeri; vizyoner, profesyonel, amacı olan ve Alaçatı aşkını disiplinli çalışmasıyla olduğu yerin çok üzerine çıkarmayı hedefleyen bir başkan. Kendisiyle Sevinç Pastanesi Pazar Sohbetleri’nde Alaçatı’yı konuştuk...
İstanbullusunuz. Alaçatı’ya gelişiniz nasıl oldu?
İstanbul’da uzun yıllar yoğun iş hayatı, stres, kargaşa ve sosyal hayatın iyice sığlaşması, hatta bu sebeplerden dolayı, motive olmak için harcamak, harcamak için çalışmak zorunda kalmak kısırdöngüsünden çıkmak istedim. Gün geçtikçe zamanın paradan daha kıymetli olduğunu anladım. Çalışarak zor da olsa paranın kazanıldığını, ancak zamanın geri kazanılmadığını fark ettim. Hobimin işim, işimin de hobim olması; daha sade, aynı zamanda kaliteli bir yaşam için Alaçatı’yı tercih ettim.
Emekli olduğunuzda hayaliniz nedir diye sorsanız, birçok insan bir Ege köyüne veya bir sahil kasabasına yerleşmek ve bağ bahçe, balık
Tasarımcı Şelale Mertadam, her sezon farklı bir kültürden yola çıkarak koleksiyonunu geliştirmek istiyor. Markalaşmanın farklı altyapı gerektirdiğini belirtiyor, “Bunun için sabırlı, sebatkâr, yenilikçi ve özgün olmak önemli” diyor
Tasarım... Artık her şey tasarım. Tekstil sanayisinde de ülkeleri, markaları, kişileri bir adım öne çıkaracak, farklı kılacak öge de tasarım. Yıllardır ülkenin önde gelen markalarında tasarımcılık yapmış ve bu işe gönül vermiş, çok sevdiğim arkadaşım Şelale Mertadam, kendi markası olan ‘She-La’ı çok özel ürünleriyle hayata geçiriyor. Sevinç Pastanesi Pazar Sohbetleri’nde bugün modayı ve tasarımı konuştuk. Mutlu pazarlar!
- Yıllardır tasarım işinde olduğunuzu biliyorum. Tasarıma nasıl başladınız, neler yaptınız?
Ailemin büyükleri (anneannem ve babaannem) modacıydı. Ben modaevi, atölye ortamlarında büyüdüm diyebilirim. Sürfile, degaje, vatka, apolet, pul-payet yaş grubuma hiçbir şey ifade etmezken, bizim aile içindeki güncel lügatta mevcuttu.
Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde okurken aile şirketimizde çalışıyordum. Sanata olan merakım, zaman içerisinde kurumsal hayatta beni mutsuz etmeye başladı.
Kurumsal çalışma hayatını bırakmaya karar vermek ve
Aklın kendini bilmekle ilgili olduğunu belirten Psikiyatr Dr. Osman Seçkin, “İlişkilerde tüm canlıları, diğeri-öteki diye yok saymadan, şiddet içermeyen iletişim kurabilmek önemli. Karşımızdakini anlamaya çalışmalı, saygıyla değer vermeliyiz” diyor.
Her ay düzenli olarak farklı ve merak edilen konuları işlediğimiz, çok sevdiğim ve saydığım hocam Psikiyatr Dr. Osman Seçkin’le bu ay ‘akıl’ konusunu işledik. Sevinç Pastanesi Pazar Sohbetleri’nde, aklın oyunlarında kaybolduk. Herkese aklın ışığıyla dolu, mutlu bir Pazar dilerim...
- Aklın kullanımı, doğduğumuz anda başlayıp ölünceye kadar sürüyor. Bu süreçten ve aşamalarından bahsedebilir misiniz?
Merhaba sevgili Gözde, yeni sorularla söyleşimize devam ediyoruz. Akıl: Ar, akl devenin ayağına vurulan bağ; Farsçası: kustek (köstek), eski Türkçe: us ve ög; Arapçası: Akl’dan ma’kul. Akıl-lı/akıllı, Arapça anlamıyla ayağı köstekli deve; anlam genişlemesiyle akıllı, köstekli, uslu. Ratio nel anlamı-Latincesi: reor/düşünmek’ten; Grekçe anlamı: legein/seçmek’ten. Tüm bunların açılımı: Ayırt etmek. Aklın çoğul hali (akıllılar) ugaladır (aklın çoğul hali: ukala).
Akıl kavramının etimolojik kökenine değinmeden olmazdı. Yaşam, akıl/lar üzerinden
İnci Holding Yönetim Kurulu üyesi Perihan İnci, Türkiye’nin potansiyelinin yüksek olduğunu belirtiyor, “Konsorsiyum ortaklarının her biri, kendi alanlarında uzman ve ülkenin öncü şirketleri. Yerli otomobil projesi bizim için kazanç” diyor.
Bu kadar zarif görüntünün altında demir gibi bir kadın var. Zannetmeyin suratsız, asabi... Aksine, su gibi ama; duruşu, tecrübeleri, kararları ile “İşte, Türkiye’de daha çok görmek istediğimiz kadın profili” dedirtiyor. İnci Holding’in yönetim kurulu başkanlığını yapmış, şimdi de yönetim kurulu üyeliği yapan Perihan İnci, bugünkü konuğum. Kendileri, Türkiye’nin en büyük jant üreticileri... Her şey tepeden inme gibi görünse de, aile şirketi dışındaki iş hayatında gösterdiği azim, başarı ve bugün şirketi getirdikleri noktayla, hiçbir şeyin şans eseri olmadığını gösteriyor. Bugün Sevinç Pastanesi Pazar Sohbetleri’nde Perihan İnci’nin hayatının her alanını konuştuk. Mutlu pazarlar!
- Bugünkü Perihan İnci’ye gelmeden önceki sürecinizden başlamak istiyorum. Aldığınız eğitimlerden başlayalım lütfen...
Galatasaray Lisesi’nden 1982 yılında mezun oldum, İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’nü 1986’da bitirdim. Daha sonra 2007 yılında Harvard Business School
Seviyorum Don Kişot ruhlu kadınları... Kimseye minnet etmeden, sevdikleri işleri yapan ve o işte başarılı olanları... ‘Başarı’ kavramı tartışıladursun, insan bulunduğu yere yakışıyorsa ve bulunduğu yer de onunla el ele yürüyorsa, varsın başarı birçokları için hâlâ çok para kazanmak olsun. Bugün sevdiğim yazarlardan Gülşah Elikbank ile Sevinç Pastanesi Pazar Sohbetleri’nde sohbet ettik. Kafası başka çalışıyor, fantastik romanları var, sürekli anlatıyor... İyi ki de anlatıyor. Tavsiyem... Onu tanıyın, dünyanız renklenecek!
Özel bir otel
- Yazarsın ve çok okunan kitapların var. Yazarlığa dair biraz geçmişine dönmek isterim. Bu tutku nasıl başladı?
Ben hep şöyle diyorum; beni hayat yazar yaptı. Sahiden de İstanbul’da epeyce iyi bir kariyerim varken, dünyanın ve insanların ve tabii aslında en çok kendimin mutsuzluğuna kafa yorarken, kendimi önce psikiyatri servisinde, sonra da masa başında bir roman yazarken buldum. Bu arada psikiyatri tedavisini bırakıp yüksek lisansımı psikoloji üzerine yapmam da pek isabetli oldu galiba. Yazmak şifalandırır. Ben bunun en iyi örneklerindenim. Nietzsche, “İnsanın amacı, kendini aşmaktır” der. Ben kendini tanımayan ve sevmeyen insanın başkasına ve dünyaya
Psikiyatr Dr. Osman Seçkin, “Mutluluğu yadsıyarak mutlu olamayız. Sadece mutsuluk peşinde koşmak, ciddi bir mutsuzluk nedenidir” dedi.
Her ay olduğu gibi bu ay da Uzman Dr. Osman Seçkin ile derin konulara giriyoruz. Bu ay Sevinç Pastanesi Sohbetleri’nde, hepimizin derdi olan “mutluluk” kavramını konuştuk. Mutluluğun çok da uzağımızda olmadığı gerçeğini sevinerek sizlere bildirebilirim. Osman Bey’in hazırladığı testi mutlaka yapın ve gerçeklerle yüzleşin lütfen. Haftaya, aya ve her anınıza mutlulukla girmeniz dileğiyle.
- Hep mutluluk peşinde koşup duruyoruz ve sanki o da hep kaçıyor. Neden?
Gerçek mutluluk için, mutsuzluğa dayanın. Bilim ölçüp, biçip sınanmış veriler ortaya koyar, sorularla ilerler. Mutluluk başarı ve umut gibi karşıtı ile birlikte vardır. Mutsuzluğu yadsıyarak mutlu olamayız. Mutlu musunuz? Mutluluğun, pozitifliğin temelsiz özgüven ve başarının kült yapıldığı günümüzde, sadece mutluluk peşinde koşmak, yani kalıcı mutluluk yanılsaması, bir mutsuzluk nedenidir.
HAZİRAN MOTTOSU:
Mutluluk bir durum değil, durumlarda yaşanabilen bir duygulanımdır.
- Mutluluğun anahtarı nedir?
Etkili bir yaşam, verimli çalışma, çok seçenekli düşünebilme ve düzenli çabalardan oluşur. Mutluluk,