Oluyormuş işte...
Camı kırılan bir mağaza yüklü bir tazminat istemiş Türk yapımcıdan. Aslında nereden baksanız absürt.
Bir kere Bond filminin Türk yapımcısı olamaz.
Yapımcı Amerikalıdır.
Türkiye sahneleri için uygulayıcı
bir yapımcı bulunmuş, o da izinler ve figürasyon için filandır.
Yani filmde malı götüren Anka Film değil, Amerikalılar.Ama dava gördüğüm kadarı ile bizim Ali Akdeniz’in başına kalmış.
İnsanların inandıklarına yerli yersiz dil uzatılması fikrine karşıyım. Benzer tartışmalar Londra’da yaşandı, şimdi İspanya’da yaşanıyor. Ama kimsenin aklına mahkemeden karar aldırıp insanları içeri tıktırmak da gelmiyor
Milli ve manevi değerleri aşağılamak”, “Halkın inançlarına hakaret” diye maddeler içeren ve ucu açık olmasına rağmen semavi dinleri korumak amacı ile çıkartılan bir yasamız var. İnsanların inandıkları şeylere yerli yersiz dil uzatılması fikrine karşı biriyim. Bana “Sen de benim gibi düşüneceksin” denmedikçe tüm inançların özgürce yaşanmasından yanayım.
Gelin görün ki rubailere kadar geldi dayandı iş. Zaten kutsala hakaret karmaşık bir konu. Hintlerin kutsal saydığı ineği hapur hupur yememizi bir kenara bırakıyorum ve semavi dinlere geçiyorum.
Tüm semavi dinler kendilerini en mükemmel din olarak tanımlarlar. Yani inancınızı diğer inançların önüne koyup “en mükemmeli benim dinim” dediniz mi diğer dinlerin mükemmel olmadığını da ima etmiş oluyorsunuz.
“Hadi ordan zevzek” de iyi bir protesto şeklidir...
Yasaya göre “senin inancın tel maşa, mükemmel değil” demek suç. Halkın benimsediği inançları ve değerleri aşağılamış oluyorsunuz. Bu ülkenin Yahudi ve
Akil adamlar listesi sonunda hazırlandı. Benim mahallemden seçilenler ise hep geçmiş dönem starları
Sonunda hazırlandı akil adamlar (veya insanlar) listesi. Akil gazetecilerin ve bilim adamlarının birçoğunun ben sözünü dinlemem. Zaten siyasetten de anlamam. Ama kendi camiamdan seçilenlere baktığımda bingo diyorum. Tek sıkıntı Kadir Abi.
Ani parlamalarıyla meşhurdur Kadir İnanır. “Başlatmayın açılımınızdan leynnn” deyip masaya yumruğunu kodu mu, ne açılım kalır ne akil adam ortada.
Benim mahallemden seçilen akil adam ve kadınların bir ortak özellikleri de geçmiş dönem starları olması. Oysa bir Kıvanç Tatlıtuğ, bir Kadir Doğulu, bir Burak Özçivit olaydı listede, genç kızlara “uçurumdan atlanacak” deyin, atlarlardı.
Neyse zaten işleri zor, zaten rica minnet kabul ettiler görevi, morallerini bozmayalım. Bu arada rica dedim de aklıma geldi. O kadar yakınımdır ama bir kez bile sorup doğrulatamadım Kadir Abiye. Şehir efsanesi de olabilir ama hikaye şöyle anlatılır:
Kahvede otururken genç gariban bir oğlan gelir Kadir İnanır’ın yanına. “Abi akşam iş çıkışı manita ile kahvenin önünden geçicem. Kız senin hayranın. Tapıyor sana. Geçerken bana sanki kırk yıldır tanışıyormuşuz
İsrail, Mavi Marmara meselesi için Türkiye’den özür diledi... Benzer bir senaryo ile bu özrün açılımını bir de benden okuyun istedim
Ohö öhö... Şimdi o gün birtakım sivil toplum gönüllüsü teröristler, yani demesek de olur ama tut ki öyleler, bizim kara sularımıza girmişler. Bunların kara sularımıza girdiğini gören devriye botlarımız da belki bir ihtiyaçları vardır diye etraflarında dolaşmaya başlamış. Bu sırada nöbet tutan bir asker nöbet değiştirirken tüfeğindeki mermileri doldur boşalt yapıyor bir yandan. Şlak şluk, trak truk filan derken namluda unutulan mermi birden patlamaz mı? Aaa! Korkuyor bizim askerler tabii çünkü 3 kilometre menzili var.
Sen tut kurşun git... Nereye git? Mavi Marmara’ya, güvertede bize el sallayanlara
isabet ediyor. Sonra efendime söyleyeyim bizimkiler bi üzül, bi üzül. Üzüntüden terhis
ettik askeri o kadar yani.
Bu arada komutan da demiş ki madem gemiyi vurduk, kıyıya çağırıp bir kahve ikram edelim gariplere. Gemiyi limana çekmişler üzüntüden.
Kızımı doğum gününde One Direction konseri için Liverpool’a götürdüm. Amaç gruptaki zibidi, aynı zamanda kızımın aşık olduğu Harry Styles’ı yakalayıp dövmek. Yakalayamadım ama Harry Potter olsa elimden kurtulamaz. Efendi gibi ailesini, çiçeğini, çikolatasını alıp bize gelsin
Kızım 18 Mart’ta doğmuştu. Adını Conkbayırı koymak istedim ama ikna edemedim annesini. İyi ki de ikna edememişim çünkü İngilizlerin 18 Mart’ta denize döküldüğü gün doğan kızım sıkı bir İngilizperver oldu çıktı. “İngiliz Muhipleri Cemiyeti” kur, birinci sırada adını yazdırır. Çünkü Ecesu şu sıralar gençler arasında çok popüler olan ingiliz topluluk One Direction’a aşık. Daha doğrusu içlerinden birine.
Harry Styles denen zibidiye.
Duvara astığı kaç resmini çaktırmadan yırttım, kaç resmine sakal ve bıyık yaptım hatırlayamıyorum ama yine de vezgeçiremedim kızımı bu sevdadan. Hatta baskın çıktı ve bana “Doğum günü filan istemiyorum. One Direction’ın konserine götür beni” dedi. Pasta fiyatlarını bildiğimden hayır demedim çünkü Türkiye’de bir çocuğun doğumundan sonraki en
pahalı kalem doğum günü pastasıdır. Üstüne kremadan yapılmış bir futbol topu, bir prenses figürü koyan pastacı milyarlık faturalarla
Teşvikiye’de ölü seviciler türedi. Ünlüleri görmeye gelenler, oyuncu yeğenine iş bulmak isteyenler, fotoğraf çektirenler... Üstelik uzman da olmuş bu ölü seviciler; değil siyah gözlük, kar maskesi taksanız bile tanıyorlar
Ünlü cenazeleri Teşvikiye Camii’nden kaldırıldığından beri Teşvikiye’nin insan profili de değişti. Trendsetter’lardan çok, ölü seviciler var artık Teşvikiye sokaklarında. Ölü sevici derken kriminal bir hadiseden bahsetmiyorum. Sonuçta Teşvikiye Camii’nden her gün bir ünlü cenazesi kalkıyor ve birçok kişinin hayatta göremeyeceği ünlüler akın ediyor cami avlusuna.
En son Metin Serezli’nin cenazesinde gördüm. Yeğenini oyuncu yapmak isteyen teyzelerden tutun da imza ve fotoğraf çektirmek için kuyruğa girenlere kadar herkes orada.
İş bulmaya gelmiş kartvizitli ölü seviciler, mahalleye döndüğünde “Kız, Kıvanç Tatlıtuğ nah burnumun ucundan geçti. Üstelik çok manalı baktı bana” diye hava atmak için anı biriktirenler, kameraların orayı çektiğini bilerek cenazenin en ön safında merhumun akrabaları arasında kendine omuz atarak yer açanlar...
Üstelik uzman da olmuş bu ölü seviciler. Değil siyah gözlük, kar maskesi taksanız tanıyorlar ve yanınızda bitiyorlar.
Hay dilimi eşek arısı soksun. İyi ki bir televizyon programına konuk olmayı kabul ettim. Bütün gece sokakta kaldım. Telefon etmekten kapı yumruklamaya... Ne yaptıysam bir türlü eve giremedim
Mesut Yar’ın gece yarısı başlayıp sabah namazında biten programı “Burada Laf Çok”a aylar önce, sanıyorum bir sarhoşluk anında evet demem yüzünden başıma geldi bütün bunlar.
Hayır Mesut’ta laf çok ama “bende laf yok abicim” desem de kıramıyorum sevgili dostumu. Çaresiz “Dilimi eşek arıları soksun” diye söylenerek evden çıktım.
İşte böyle bir ruh haliyle evden çıkarken de anahtarlarımı almamışım.
Programa gittim, güldük, eğlendik saat 2.00 civarını pek güzel ettik. Arabama atlayıp eve doğru giderken ceplerimi şöyle bir yokladım ve fark ettim ki anahtarlarım yok. “Neyse” dedim, “en kötüsü zili çalarım” diye kendimi rahatlatıyorum yol boyunca. Eve varmadan bir telefonla arayayım ki kapı ziline gerek kalmasın dedim. Çevirdim numaraları, kapı duvar telefon. Açan yok.
Tahminen Belma’nın çocuklarla uyuduğunu düşündüğümden Ecesu’nun telefonunu çaldırayım bari dedim, onu çevirdim yine kapı duvar.
Başka çare yok deyip zili çalmaya başladım.
Alışık bir dizilişle başladı Fenerbahçe... Dışarıda seyirciler, kenarda teknik heyet, ortada futbolcular... İlk yarının en göze batan futbolcusu Webo’ydu... Webo çalışkanlığı ile göz doldurdu... İleri geri koşuları yetmedi, Yobo’nun çocuğunun okul ödevlerini de yaptı. İlk yarının sonlarına doğru Kuyt boş kale yerine topu “kuytuya” gönderince ilk yarı 0-0 sona erdi. Fenerbahçe ikinci yarıya değişiklikle başladı. Aykut Kocaman ceketini çıkartıp eşofman üstüne döndü. Bu yarıda sık sık kaleyi yoklayan Fenerbahçe, Plzen kalecisinin “evde yokuz” çabaları sonucunda uzun süre golü bulamadı. Plzen de gününde değildi... Takımlarının deplasman takımı olduğunu bilen Plzen seyircisi statta “ceddin deden neslin baban”ı söyleyerek takımı gaza getirmeye çalıştı ama bu çabalar sonuç vermedi.
İkinci yarının sonlarına doğru Aykut Kocaman, oyunu soğutmak için bol miktarda Hakan Şükür esprisi bilen Caner’i oyuna soktu.... Ve dakika 80 Fenerbahçe’nin kafasını kullandığı andı... Gökhan’ın mükemmel ortasına önce Sow, sonra Webo kafayla vurdu ve Fenerbahçe 1-0 öne geçti. Biranın memleketi Plzen’de Fenerbahçe içmeden zafer sarhoşu oldu dün gece...