Teşvikiye’de ölü seviciler türedi. Ünlüleri görmeye gelenler, oyuncu yeğenine iş bulmak isteyenler, fotoğraf çektirenler... Üstelik uzman da olmuş bu ölü seviciler; değil siyah gözlük, kar maskesi taksanız bile tanıyorlar
Ünlü cenazeleri Teşvikiye Camii’nden kaldırıldığından beri Teşvikiye’nin insan profili de değişti. Trendsetter’lardan çok, ölü seviciler var artık Teşvikiye sokaklarında. Ölü sevici derken kriminal bir hadiseden bahsetmiyorum. Sonuçta Teşvikiye Camii’nden her gün bir ünlü cenazesi kalkıyor ve birçok kişinin hayatta göremeyeceği ünlüler akın ediyor cami avlusuna.
En son Metin Serezli’nin cenazesinde gördüm. Yeğenini oyuncu yapmak isteyen teyzelerden tutun da imza ve fotoğraf çektirmek için kuyruğa girenlere kadar herkes orada.
İş bulmaya gelmiş kartvizitli ölü seviciler, mahalleye döndüğünde “Kız, Kıvanç Tatlıtuğ nah burnumun ucundan geçti. Üstelik çok manalı baktı bana” diye hava atmak için anı biriktirenler, kameraların orayı çektiğini bilerek cenazenin en ön safında merhumun akrabaları arasında kendine omuz atarak yer açanlar...
Üstelik uzman da olmuş bu ölü seviciler. Değil siyah gözlük, kar maskesi taksanız tanıyorlar ve yanınızda bitiyorlar. Taziye için sırada beklerken bir teyze geldi örneğin. Oyuncudan torununu birisi bana getirmiş ama ben hiç ilgilenmemişim. Hayır, anlatıyor anlatıyor ama günde 10 kişi ile benzer görüşmeler yaptığım için hatırlamıyorum bile kim olduğunu çocuğun. Fakat kadın nasıl üzgün, nasıl fırçalıyor beni, anlatamam.
Ben o kadar ezildim ki bir süre sonra Murat Serezli kortejden ayrılıp yanıma geldi beni teselli etmeye. Kadın ise bana söylendi, söylendi, söylendi; sonra “Küstüm size Birol Bey” deyip gitti.
OGS diye birini tanımıyoruz
“Oğlum bak git” diye defalarca uyarmasına rağmen kendisine küfür eden çocuğu süpürge ile döven çöpçünün süpürgesi alınmış.
Ben videoyu defalarca seyrettim. Bence
çöpçü abinin bırakın süpürgesinin elinden alınmasını,
altın süpürgeyle ödüllendirilmesi gerekirdi çünkü Türkiye’de birçok kişinin “Oğlum bak git” cümlesi sadece bir kereye mahsustur. İkinci bir tekrarı yoktur.
Çöpçü bey abimiz nasıl bir sabır abidesidir ki defalarca uyarıyor çocuğu. Taş olsan çatlarsın ama sakince “Oğlum bak git” demekle yetiniyor abimiz. Ben ki sakin bir adamım, en fazla iki defa uyarır, üçüncüde Allah yarattı demez girişirdim.
Kırk yıllık Gani oldu mu yani?
Adam gram dil bilmeyen bir din görevlisiyken (pardon Arapça hariçtir herhalde) hiç alakası olmayan bir işe atanıyor. Yurt dışındaki bir büyükelçilikte basın ataşesi oluyor.
12 bin avro da maaşı var, Allah bereket versin. İş bununla bitse iyi, dil bilmeyen basın ataşemize dil bilen bir tercüman bulunuyor. Onun maaşı da 6 bin avro. Dini bütün Gani abimiz, dili bütün bir basın ataşesi oluyor.
Bitmediiii, Gani abimizin eşinin de eli armut toplamıyor herhalde. Ona da bir Hafize Ana kadrosu ayarlanıyor
8 bin avrodan ve ekip tamamlanıyor.
Adamın adı Gani, devletin malı deniz, boşuna konuşuyor bendeniz...
Keşke Cimbom ve Fener elenseydi...
Benim hasta Fenerli olduğumu bilenler şaşıracaklar bu cümleme ama öyle... İçim Fenerbahçem için kan ağlasa da şartlar bunu gerektiriyor.
Sonuçta ekmek paramızı televizyonlardan kazanıyoruz. Bu maçlar da açık kanallardan yayınlanıyor. Haftada iki maç, iki dizi eksik demektir yayınlayan kanal için. Ee maç bu, rekabet etmek kolay değil. Maçların karşısındaki kanallar ya tekrar diziler koyuyorlar ya da uyduruk filmler. Eh beş majör kanal o günü idare etse, gitti 5 dizi daha. Bunun prime time 2 kuşağı var, etti maç başına 12 dizi. 4 maçta 48 dizi eder. 48 dizi de ortalama 300 çalışandan 15 bin kişi yapar. Çarp 4 kişiyle, 60 bin kişi ekmeklerinden oluyor bu futbol maçlarının açık kanallardan yayını nedeni ile.
Avrupalı şifreli kanaldan yayınlıyor bu maçları. Darısı başımıza diyor, başarılar diliyoruz yine de takımlarımıza.