İtiraf ediyorum: Parselci gazeteci benim...

14 Ekim 2000


       Emin Çölaşan yazmasaydı sesimi çıkarmazdım belki ama itiraf ediyorum işte.
       Damat Murat’a arsa konusunda aracılık yapan değerli gazeteci benim.
       Gerçi bütün suç amirim Yalçın Doğan’da. Kendisine “geçinemediğimi, aldığım maaşın Boğaz’daki yalımın rıhtımında uçuşan martıları doyurmaya bile yetmediğini" yüz kere söyledim ama o her seferinde içtiğim kahvenin bitip bitmediğine bile aldırmadan beni odasından kovdu.
       Ben de ek işler yapmak zorunda kaldım elbet. Çok kazandığımı söyleyemem ama en azından martıların karnı doydu... İşte arsa olayında da Damat Murat Paşa’yla benim aramda şu konuşmalar geçmişti yıllar önce.
       ***
       - Zırrr... (Kapı çalar)

Yazının Devamı

Güreşte birinci olmuşsun ne fayda!..

11 Ekim 2000


       Dünyanın en çok izlenen ve en çok reklam toplayan yarışması hangisidir?
       Günün modasına uyarak şıklandıralım isterseniz?
       A Dünya Futbol Şampiyonası?
       B Banu Alkan - Oya Aydoğan arası Afrodit’lik yarışması?
       C Olimpiyatlar?
       D Amerika’s Cup (Yelken yarışları)?

Yazının Devamı

Antrenmandayım fiilinin mecazi anlatım biçimi olarak kullanımı...

9 Ekim 2000


       Reklam yapan firmaya ve o reklamda oynayanlara ne faydası olduğunu anlamasam da “Antrenmandayım" filminin çok konuşulduğu bir gerçek.
       Burdan yola çıkarak antrenmandayım fiilinin başka kullanım yerlerini araştırdım.
       İsteyen firma sonuna kendi logosunu eklesin. Ürün fark etmez.

      DURUM 1
       - Naber amca? Noolsun valla bankadayız işte...

Yazının Devamı

Üniversiteler niye özgür olsun ayol? Hem benim kasetim çıktı siz aldınız mı?

7 Ekim 2000


       Bu Mumcu soyadında var bişey zaten... Bir tanesini öldürüyosun yerine bir başkası çıkıyor.
       Üstelik ANAP’lı...
       Neymiş efendim Kemal Bey’in özgürlük tarifi üniversitelere yakışmıyormuş.
       Noolmuş yakışmazsa...
       Üniversite bu yahu, disko değil ki!
       İşte bu minvalde açılış yapan rektörler için bir konuşma metni hazırladım.

Yazının Devamı

Her Türk Afrodit doğar

4 Ekim 2000


       Türkiye’de ünlü olmak çok kolay.
       İsterseniz deneyin. Çıkın Taksim’e soyunun ve anadan doğma bir tur atın sokaklarda.
       Aynı akşam Reha Muhtar’la Show haberdesinizdir. Ertesi gün bir reklam teklifi alırsınız, bir gün sonra da Bursa’da bütün medya meczuplarını sahneye çıkartan gazinoda şarkı söylerken ve ayaklarınıza şampanya banyosu yaptırırken bulursunuz kendinizi.
       Biraz pervasızlık, biraz ne dediğini bilmezlik, biraz saldırganlık ve biraz da ahmaklık ünlü olmaya yeter bu ülkede...
       Levent Oran’ı reklamlarda görmediysek, Arto ana haber bülteni sunamıyorsa bir kanalda dozunu tutturamadıkları içindir.
       Bakın Banu Alkan’a...

Yazının Devamı

Balık baştan korkar

2 Ekim 2000


       Efendim biliyorsunuz engin hoşgörüsünden zerre kadar kuşku duymadığımız, hatta bu hoşgörüsünü Beyaz’ı ve Pakize Suda’yı makamına davet ederek gösteren, Fırat’ın kıyısında bir koyun kaybolsa bunu kendine dert eden değerli ombudsmanımız (Bud kısmı vurgulu okunacaktır) ve politikacımız Süleyman Bey’in açtığı hakaret davasıyla gazetemizin yazarı Meral Tamer birbuçuk yıl hapse mahkûm oldu.
       Ve adam öldürmenin bile paraya çevrilebildiği güzel hukuk sistemimiz Tamer’in cezasını ancak bir daha yapmaması halinde erteledi (Hııııı seni seni seni maddesine dayanarak)...
       Türkiye’deki gibi alınganlık katsayısı gelişmişlik katsayısının üç çıta yukarısında olan toplumlarda herkes herkesi “bana hakaret etti" diyerek suçlayabilir, hatta içeri attırtabilir.
       Ben Turgut ve Semra Özal’a şişman dediğim için, ismi lazım değil bir gazeteciye de geri zekalı dediğim için yargılanmıştım.
       Mahkemeye tartı ve zeka testi getirerek iddialarımı ispatlama isteğim reddedildiği için iddialarımın doğruluğunu kimse

Yazının Devamı

Ticaret yapma, aşk yap...

30 Eylül 2000


       Ben taraftarıyım diye tutar bu globalizm yerle bir olur diye ödüm patlıyor bu aralar.
       Malumunuz bu sene biraz daha iyi gözükse de takımım Fenerbahçe yıllardır yerle bir...
       İstanbul Belediye Başkanlığı için oy verdiğim CHP meclis dışında...
       İlk kez oy verdiğim ÖDP ise Besim Tibuk’un tek kişilik yunus balıklı partisi ile aynı oyu aldı, çakıldı kaldı...
       Bu sene oyumu MHP’ye mi yoksa Fazilet’e mi versem diye düşünürken bu globalizm karşıtları çıktı karşıma.
       Son yazdığım globalizm yazısından sonra Hürriyet’ten Şermin Sarıbaş arayarak Paris Mc Donalds’ta yaşadığı ilginç tuvalet macerasını anlattı bana.

Yazının Devamı

Niçin globalist oldum...

27 Eylül 2000


       Evet aldığım kilolarla global bir görünüm kazandığım ve her geçen gün dünya yuvarlağına daha çok benzediğim bir gerçek ama globalizmi sevmemin nedeni bu değil elbet.
       Global yakınlaşmaların toplumlar arasındaki ırkçılığı, etnik ayrımcılığı azalttığını düşünüyorum.
       Savaşların çoğunun din, iman ve millet için yapıldığını, milyonlarca insanın buna benzer amaçlar için kan revan içinde toprağa serildiğini düşününce “ben globalistim" arkadaş deyip çıkıyorum işin içinden.
       İngilizce’yi bırakın Tarzan ve Ceyni, maymun Çita seviyesinde konuşmama rağmen “Keşke herkes İngilizce konuşsa da dünya üzerinde yaşayan insanların birbirlerini anlama derdi kalmasa" diye düşünürken tuzu kuru batılıların çıkıp “Kahrolsun globalizm" demelerini aklım almıyor.
       *
       Geçtiğimiz günlerde globalizm karşıtı Asteriks adlı köylü Fransa’da Mc Donalds’ın camlarını yerle bir ettiğinde herkes adamı kahraman ilan etmişti.

Yazının Devamı