Adana’nın her şeyi taştan...

20 Kasım 2000


       Öncelikle şunu ifade edeyim ki ben kendimi hep Adanalı olarak tanımlamışımdır.
       Zaten Kosova’lı bir ailenin çocuğu olarak oraya nereden göç ettiğimizi araştırdığımda karşıma ya Konya çıkıyor ya Niğde ya da Adana...
       Karamanlılar döneminde Karaman Türkleri’ni yenen Fatih Sultan Mehmet’in benim huysuz ve savaşçı dedelerimi Kosova’ya postaladığını düşündüğümden Adanalı olmaktan gurur duyuyorum.
       Bu arada kendimi birden bire Adanalı ilan etmemin son günlerde çıkan gazete haberleriyle hiç mi hiç ilgisi yok.
       Belki okumayanlarınız olmuştur ama kadın eczacılardan adını söyleyerek isteyemediğimiz bir öğün kontrol ürünleri firması tarafından yapılan ciddi bir araştırmaya göre Türkiye’de uçkuruna en düşkün şehir Adana’ymış...
       Uzmanların ev ev dolaşarak, hatta bazen gizlice yatıya kalarak yaptıkları araştırmaya göre en fazla kırmızı ampul satışlarının Adana’da olduğu ortaya çıkmış.

Yazının Devamı

Batan bir banka nasıl anlaşılır?

18 Kasım 2000


       Haftanın yorumu: Vatandaş soruyor... “Yahu ben bir garip mudiyim" diyor.
       “Bir bankaya gitiğimde onun batıp batmadığını nasıl anlayayım" diyor...
       Ben de diyorum ki “bunun da yolu var muhterem" diyorum...
       Vatandaş “bu nedir" diyor.
       Ben de “şu aşağıdakileri oku anlarsın" diyorum.
       Vatandaş bana “mersi" diyor, “mersi" diyorum. Yorumluyorum...

Yazının Devamı

Cezaevi Marketler Zinciri (CEZMAR)

15 Kasım 2000


       Adam elinde bavulu ile koğuşa girer... ADAM - Selamünaleyküm ağalar...
       KALABALIK - Aleyküm selaaaam. Allah kurtarsın.
       ADAM - Cümlemizi...
       Çaycı adamın yanına gelir.
       ÇAYCI - Bir ihtiyacın var mı abim...
       ADAM - Ufak tefek şeyler var elbet.

Yazının Devamı

Adapazarı’nın meşhur Kanguru köftesi...

13 Kasım 2000


       Sonunda o da oldu. Sur dibinde kesilen kaçak etlerle beslendiği için hayat boyu yarış atı gibi paranın peşinde koşturan güzel halkım, Türkiye’ye kaçak olarak sokulan yeni etlerle tanıştı...
       Yakında vitrinlerde Adapazarı’nın meşhur kanguru köftesini, Bursa’nın meşhur buffalo dönerini, Urfa’nın nefis patlıcanlı lama kebabını görürsek hiiç şaşırmayalım.
       Doğu blokunun deli danasını, Avustralya’nın kangurusunu, Hindistan’ın buffalosunu, Güney Amerika’nın Lama’sını afiyetle mideye indiren Türk insanında önümüzdeki günlerde ne gibi değişiklikler olacak kimse bilemez...
       ***
       ANNE - Ahmeeet dün gece yediğimiz et ne etiydi acaba?...
       BABA - (Tükürür) Tüüh...

Yazının Devamı

Beriki Türkiye’den notlar

11 Kasım 2000


       Serdar Turgut “Öteki Türkiye" kitabını Parantez Yayınları’ndan çıkaradursun ben beriki Türkiye’den notlar aldım bu hafta bol bol...
       ***
       Beşiktaş, Fener olsaydı
       Bir Fenerbahçeli olarak iğneyi yeterince kendimize batırdığımızdan çuvaldızı rakiplerin gözüne sokmakta bir zarar görmüyorum, bu yüzden Beşiktaş’ın ve Galatasaray’ın başına gelenler Fener’in başına gelseydi neler olurdu hayal bile edemiyorum.
       Gol atsın diye alınan Nauma’nın rakiplerine gol yerine yumruk atmasıyla Avrupa’da oynadığı üç maçta 15 gol yemiş Beşiktaş ve gazoz grubunda rakiplerinin salaklıkları sayesinde üst tura hasbelkader çıkmış Galatasaray...
       Bunlar Fener’de olsaydı neler olurdu kim bilir.

Yazının Devamı

C tipi kerizler için, E tipi bankacılık

8 Kasım 2000


       Cezaevi pencerelerinde görmeye alışık olmadığımız şişman ve göbekli bir grup mahkûm sloganlar atmaktadırlar.
       MAHKÛM 1 - Yenilsen de yensen de mudilerin senle. Sevincin de iflasın da seninle birlikte... La la la la laa...
       MAHKÛM 2- Bana bakın lan... Eğer repo faizleri üç puan arttırılmazsa yakarım lan bu koğuşu anladınız mı?..
       Vali koşarak gelir... Cezaevi müdürü onu karşılar.
       VALİ - Nooldu müdür bey....
       MÜDÜR - Yedinci koğuştaki bankacılar isyan çıkarttı sayın valim... Adi mahkûmlardan biri parasını zamanından önce çekmek isteyince adamı şişleyip kafasına da jiletle M yazmışlar efendim.

Yazının Devamı

Bodrum’da bahar

6 Kasım 2000


       Güneş habersiz bir misafir gibi çalıyor kapımı. Ter içinde uyanıyorum kış ortasında.
       Daha yolda gelirken kar ve tipi nedeniyle yolunu şaşıran bir köylünün soğuktan donarak öldüğünü söylüyordu ajanslar; burada ise denize davet var...
       Selamsız ve sabahsız üstüme doğan misafire merhaba deyip atlıyorum bisikletime.
       Çiçek kokuyor dünya.
       Çetin Altan’a göre refah seviyeleri bizimkilerden 90 kat yukarıda olan bir iki sersem turist sırt çantalarıyla garajın yolunu tutmuşlar bile.
       Rıhtımda balıkçıların yolunu gözleyen uyanık kediler ve kendilerini kedilerle dalaşmak zorunda hisseden köpeklerin oynaşmasını seyrediyorum bir süre.

Yazının Devamı

Kenan Paşa’nın çöpe attığı plaketler

4 Kasım 2000


       Kenan Evren’in denize attığı plaketlerle ilgili olarak çevre bakanlığının kendisine ceza vereceğini, haberi okuduğum an anlamıştım zaten.
       Ama benim için önemlisi denize atılan plaketler için ceza verilmesi kadar bu plaketlerin Kenan Paşa’ya ne amaçla verildiğiydi...
       ***
       Halat imalatçıları derneği: ‘Asmayalım da besleyelim mi’ dediği için halat imalatçılarının takdirini kazanmıştı sevgili cumhurbaşkanımız.

       Sergi açamamış ressamlar derneği plaketi: “Kader arkadaşımıza" diye başlayan bu plaket, Plastik Sanatlar Derneği tarafından derneğe 500 metre yaklaşması yasaklanmış ressamları aynı çatı altında toplayan ressamlara ait birliğin bir ürünü.

Yazının Devamı