Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “komşularla sıfır sorun” politikasının mimarı sayılır. Davutoğlu’nun bu tezinden hareketle komşu ülkelerle ilişkileri yoğunlaştıran Ankara, Suriye ve Irak’la ortak bakanlar konseyi kuracak kadar yakınlaştı. Vizenin kalkmasından sınırların da fiilen kalkmasına varan bir anlayış sergiledi. Çok sayıda bakan Bağdat’a, Şam’a ziyaretler yaptı.
Ancak Arap Baharı, Ankara’nın sıkı işbirliğine girdiği yönetimleri devirmeye başladı. Şimdi Beşar Esad halkına karşı zor kullanarak iktidarda kalmaya çalışıyor.
Bu süreçte Türkiye-Suriye ilişkileri gerildi, İsrail’le ilişkiler kopma noktasına geldi, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’la petrol-gaz arama nedeniyle kriz kapıda, İran’la bir iyi bir kötü olmaya başladık.
Sıfır sorun bir yana komşularla çok yönlü sorunlar yaşamaya başladık.

“Sıfır sorun geçerli”
Bu gelişmelerden hareketle Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na CNN-Türk’te, “sıfır sorun politikasına karşın yaşadığımız sorunları” sorduğunda, bu politikada ısrarlı olduklarını ve bir sorun görmediklerini söyledi.
Davutoğlu, bu yaklaşımını açarken, “biz sıfır sorun derken komşu ülke halklarıyla sıfır sorunu hedefledik. Şu anda komşularımızla yaşadığımız sorunların hiçbiri Türkiye’den kaynaklanmıyor. Komşu ülkelerin halklarıyla da hiçbir sorunumuz yok” dedi.
Davutoğlu, “sıfır sorun” politikasında bir sorun görmüyor. Arap Baharı sürecinde Ankara’nın bu ülkelerin halklarını desteklemeye, yanlarında olmaya devam edeceğini vurguluyor.

İnce çizgi
Türk dış politikası girdiği hareketli dönemde aslında çelişkiler arasında ince çizgiler üzerinde yürüyor.
Ankara’nın kararları komşularla ilişkiler açısından çelişkili bir tablo gösteriyor.
Örneğin İran’la ilişkilerde bu görüntü var. Davutoğlu, Türkiye ile İran arasındaki ilişkilerin tarihi temellerine işaret ederken, “Türkiye ile İran arasında ilişkilerin temeli atıldığında bugün birçok devlet henüz dünya sahnesinde yoktu” diyerek, Ankara-Tahran arasındaki tarihi güvene vurgu yapıyor.
Buna karşın Ankara’nın NATO’nun “Füze Kalkanı” projeni kabul emesi ve Malatya-Kürecik’te radar sisteminin kurulmasına karar vermesi kuşku yok ki, Tahran’ı çok rahatsız ediyor. Davutoğlu her ne kadar “biz NATO’da bu güvenlik sistemi hiçbir ülkeye karşı olmayacak, hiçbir ülke adı zikredilmeyecek dedik ve kabul ettirdik” dese de, bütün dünya füze kalkanının İran’a karşı kurulduğunu biliyor.
İsrail’e karşı sert tutumuyla İran’da sempati uyandıran Ankara, füze kalkanı projesiyle İran’la sorunlu Batılı ülkelere yakın duruyor. Keza aynı İran’la PKK’ya ve özellikle Kandil’e karşı mücadelede ortak operasyon yapabiliriz, diyecek kadar yakın bir işbirliği içinde olmak istiyor.

İsrail’e bilgi yok mu?
İsrail’e cepheden tavır alan Ankara, Arap liginin fiili liderliğine soyunup, Filistin davasının BM’deki takipçisi ülke konumuna gelirken, İran’a karşı kurulan radar sisteminin sonuçta İsrail’e koruma sağlayacak olması nedeniyle de eleştiri alıyor.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu ise bunu reddediyor. Malatya-Kürecik’te kurulacak radar sisteminden sağlanacak bilgilerin sadece ve sadece NATO üyesi ülkelerle paylaşılabileceğini, İsrail’le veya NATO üyesi olmayan bir başka ülkeyle paylaşılmasının mümkün olmadığını vurguluyor.
Bu bilgilerin paylaşılması konusunda Türkiye NATO ülkelerinin tümünü kontrol edebilir mi? Örneğin, radarların sahibi olan ABD’nin İsrail’le veri paylaşmasının önüne geçebilir mi? Kendisi İsrail’e bilgi vermese bile diğer NATO ülkelerinin bilgi vermesi mümkün olabilir.
Ankara bıçak sırtında görülen bu ilişkileri bir yana savrulmadan yönetmek zorunda. Davutoğlu’nun işi hiç kolay değil.