İktidar sözcülerini dinliyoruz: - Bizim kimsenin soyuyla sopuyla derdimiz yok arkadaşlar!
- Dersimli Alevi Kürt ailenin çocuğu olan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu...
- Bizim kitabımızda onun bunun soyuyla sopuyla, diniyle, mezhebiyle ilgilenmek yoktur!
- Sayın Kılıçdaroğlu’nun Alevi olması bizi ilgilendirmiyor...
- Sayın Kılıçdaroğlu’nun Türk olması, Kürt olması, Çerkez olması, Laz olması bizi hiç ilgilendirmiyor ama!
- Dersimli Kürt Alevi bir aileden olan Sayın Kılıçdaroğlu, ben Türkmenim diye ortaya çıktı...
- Biz soy-sop milliyetçiliği yapmayı en hafifinden basitlik ve hafiflik olarak kabul ederiz!
Mustafa Balbay şakacıdır... Dün haberleri okuyunca “acaba” dedim:
- Şakacı değil de şikeci olsa daha mı iyiydi?
Ha bire şaka yapacağına “şike” yapsaydı ve bu nedenle yatsaydı ne olurdu?
Şikeden 1000 gün yatırılır mı diye kanardı vicdanlar herhalde.
Bu durum kamuoyu vicdanında yer bulamaz ve bunu gören siyaset kurumu harekete geçerdi.
Bütün partiler bir araya gelirdi...
Bu, “şikeye 1000 gün, Türkiye’ye yakışmıyor” der, şıp diye bir “şike” kanunu çıkarır, şikecileri dışarı çıkarırlardı.
Dersim konusunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı dinleyince, sanıyorsunuz ki: - Dersim’e harekât kararı veren Kemal Kılıçdaroğlu, ordunun başına geçti, Dersim’e girdi, taş üstünde taş, gövde üstünde baş bırakmadı, ahaliyi kılıçtan geçirdi!
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu dinleyince de sanıyorsunuz ki:
- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dersim’e zulüm yaşatan devleti korumak için arşivleri saklıyor!
Bu tartışmada “iki yanlış” var:
Birincisi Başbakan Erdoğan ve CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Dersim olayı üzerinden iktidar-muhalefet anlayışı içinde tartışmalarıdır.
İkincisi ise neyi savunup neye karşı çıktıklarını net olarak anlatamamış olmalarıdır.
Öğretmenler bu yıl 24 Kasım’ı buruk kutladı. Her yıl dertleri çığ gibi büyüyen öğretmenler, bu yıl her zamankinden daha üzgün ve yılgın.
Bunun birden çok nedeni var.
Öncelikle, kanun hükmünde kararnamelerle (KHK) getirilen düzenlemeler üzüyor öğretmenleri.
Öğretmenlerin ve meslek örgütlerinin yaptığı hesaplamaya göre, “Kamuda eşit işe eşit ücret” kararnamesi olarak bilinen kararname ile üst düzey yöneticiye verilen ek ödeme miktarı 1132 TL’yi bulurken, 9/1’deki bir öğretmenin maaşı sadece 1577 TL. Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre ise kadrolu öğretmenler 1592 TL, sözleşmeli öğretmenler 1584 TL maaş alıyor.
Bizlere ulaşan öğretmenlerin büyük bölümü de TBMM’de, şoföre, sekretere ödenen 3 bin TL’ye yakın maaşlardan, bürokrasinin tepesindeki isimlerin maaşlarında, kendi maaşlarının toplamı kadar iyileştirme yapıldığından yakınıyor ve bu maaşlarla, nasıl kaliteli bir yaşam sürüp, öğrencilerin karşısına dertsiz tasasız bir biçimde çıkabileceklerini soruyor.
Kadro farkları
Sorarsanız, birçok neden sayarlar: l Yan baktı, l Yan oturdu,
- Yan yürüdü,
- Topuğunu gösterdi gibi...
İşi “namus”a bağlayan gerekçeler sayıp döverler...
Mesele “namus” meselesi gibi görülüp gösterilse de, sorunun kadını “mal” gibi gören tarihsel bir kökeni vardır.
Mülkiyet meselesi
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in bu görevi üstlendiği dönem zor bir dönemdi, hatırlarsanız.
Genelkurmay Başkanı ve üç kuvvet komutanı, bir tepki olarak ortak bir kararla aynı gün istifa ederek emekliliklerini istediler. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin o günkü komuta kademesinde biriktiği anlaşılan gerginliğin dışa vurulduğu bir gündü.
İstifa etmeyen tek komutan Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Necdet Özel’di. Genelkurmay Başkanlığı’na atandı ve eleştiriler başladı.
Org. Özel, acaba Genelkurmay Başkanı olmak için yetiştiği değerlerden ödün mü vermişti? Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi ve Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin temel nitelikleri konusunda farklı bir çizgide miydi?
Bu sorular dillendirildi, yazıldı, çizildi. Maksadı aşan, haksız eleştiriler yöneltildi.
Org. Özel, dün CNN-Türk Ankara Temsilcisi Hande Fırat’ın sorularına verdiği kısa ama özlü yanıtlarla bu dayanaksız eleştirilere net yanıt vermiş oldu.
“Bedelli” işi “mahcup” bir iştir. Şehitler nedeniyle mahcup ve malûldür bedelli...
“Bedelli askerlik çıkaralım tamam da şehit aileleri ne der bu işe” faslından konuya girilmesi bu mahcubiyettendir.
Arkası da şöyle gelir:
“Şehit ailelerinin vicdanına sığacak bir düzenleme yapmak lazım.”
Ne diyeceksiniz?
Şehit ailelerinin vicdanına sığacak “bedelli askerlik” var mıdır, acaba?
Sanmıyorum.
Sevgili meslektaşımız Habertürk gazetesi Ankara Temsilcisi Muharrem Sarıkaya’nın ağabeyi Erdal Sarıkaya’yı son yolculuğuna uğurlamak için Kocatepe Camii’ndeyiz...
Nusaybin’de PKK’nın kurduğu pusuyla şehit ettiği Astsubay Başçavuş Oktay Aydoğan’ı da uğurluyoruz aynı zamanda...
Cami avlusu asker dolu. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ve kuvvet komutanları da orada, şehit ailesinin yanındalar.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve bakanlar da yerlerini aldılar.
Muharrem’e başsağlığı ve sabır diledikten sonra CHP lideri Kılıçdaroğlu, gazetecilerle ayaküstü sohbet ediyor. Şehit cenazesinde bile konu ister istemez bedelliden açıldı.
“Önerge vereceğiz”