Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İktidar sözcülerini dinliyoruz: - Bizim kimsenin soyuyla sopuyla derdimiz yok arkadaşlar!
- Dersimli Alevi Kürt ailenin çocuğu olan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu...
- Bizim kitabımızda onun bunun soyuyla sopuyla, diniyle, mezhebiyle ilgilenmek yoktur!
- Sayın Kılıçdaroğlu’nun Alevi olması bizi ilgilendirmiyor...
- Sayın Kılıçdaroğlu’nun Türk olması, Kürt olması, Çerkez olması, Laz olması bizi hiç ilgilendirmiyor ama!
- Dersimli Kürt Alevi bir aileden olan Sayın Kılıçdaroğlu, ben Türkmenim diye ortaya çıktı...
- Biz soy-sop milliyetçiliği yapmayı en hafifinden basitlik ve hafiflik olarak kabul ederiz!
- Sayın Kılıçdaroğlu, Alevi olduğunu niye söylemiyor...
- Bizde etnik milliyetçilik, inanç veya bölge milliyetçiliği yoktur!
- Bir Dersimli olarak Sayın Kılıçdaroğlu çıkıp da ben Dersimli Aleviyim diyemiyor...
Şimdi böyle bir söylemin neresinden tutacaksınız?
“Yapmıyorum” diye diye “bal gibi” etnik köken ve inanç siyaseti yapıyor iktidar sözcüleri.
Kılıçdaroğlu, genel başkan olduğunda da seçimler boyunca da Aleviyim-Sünniyim demedi. Etnik köken ve mezhep politikası yapmadıklarını söyledi. Ancak ısrarlar üzerine de, Dersimli ve Alevi olduğunu, bunu saklamadığını, gurur duyduğunu ancak böyle bir politika anlayışı olmadığını söyledi. Söyledi ama aynı cevabı aldı:
- Alevi olduğunu niye söylemiyorsun!

“Alevidir ona göre”
Hem de halkın gözüne sokarcasına, “Kılıçdaroğlu Alevidir, ona göre” diyerek, Kemal Bey’in ve CHP’nin oy tabanını daraltmayı hedefliyor iktidar.
Kılıçdaroğlu’nun ve CHP’nin, mütedeyyin olarak bilinen Sünni kesimden oy ve destek almasını önlemeye çalışıyor.
Ayrıca CHP içinde bir Alevi-Sünni çatışması yaratmayı hedefliyor.
Kılıçdaroğlu yönetimine karşı zaten yöneltilen “Alevicilik” eleştirilerine körükle yardımcı oluyor böylece...
CHP’nin kusuru yok mu?
Var, elbette...
İktidar bunu yapıyor da CHP’nin içinden yapan yok mu?
Var...
Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, aynı vurguları AKP’den, sözcülerinden önce yaptı....
Seçim öncesi Tunceli’de yayımladığı bildiriye bakıyoruz:
- Ben CHP’li değilim, diye başlıyor....
Sonra, “Beni Dersimli Kemal Kılıçdaroğlu CHP’ye davet etti” diye devam ediyor...
Ve, “Dersimli Kemal Kılıçdaroğlu’nun başında olduğu CHP’de” diyor...
Ama bir demiyor beş demiyor....
- Dersimli Kemal Kılıçdaroğlu’nun başında bulunduğu CHP...
- Dersim’in çocuğu Kemal Kılıçdaroğlu beni CHP’ye davet edince...
- Dersimli Kemal Kılıçdaroğlu’nun başında bulunduğu CHP’de siyaset yaparak...
Aygün’ün siyasete “Dersim” davası için girdiği belli de...
Öyle bir vurgu yapıyor ki:
- Kemal Bey de Dersim için siyasete girmiş ve CHP’de sadece Dersim ve Dersimlilerin partisiymiş, sanıyorsunuz.
Aynı taban daraltmasını AKP gibi CHP milletvekili Aygün de yapıyor.
Oysa...
CHP, bir mezhep ve etnik grubun partisi değildir.
Kılıçdaroğlu, sadece Dersimli CHP’lilerin veya Alevilerin genel başkanı değildir.
CHP’nin Alevilerden çok oy aldığı doğrudur ama bu onu mezhep partisi yapmaz, yapmamalıdır.
Kılıçdaroğlu, hem içeride hem dışarıda bu söylemi kıramazsa, böyle etiketlenir ve bu etiketle hem parti içinde hem tüm Türkiye’de dar bir alana hapsedilme riskiyle karşı karşıya kalır.
Bu bakımdan Kemal Bey’in önce partisinin içinden gelen “Dersimli Alevi” etiketlemesini çözmesi gerekiyor.

Türkiye’nin dikişleri
Ve bu söylemin taşıdığı daha büyük tehlike, Kılıçdaroğlu’nu hırpalayayım derken Türkiye’nin sosyal barışını hırpalamaktır.
Kürtlük ve Alevilik karşıtlığı veya yandaşlığına dayalı politikaların, Türkiye’nin dikişlerinin patlaması ciddi bir tehlikedir.
Ulusal bütünlük dikişi zaten patlamışken, buna bir de mezhep dikişlerinin patlaması eklenmemelidir.
Atatürk’ün kurduğu demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti, bir soy ve mezhep cumhuriyeti değildir. Bugüne kadar ayakta kalmış ve bir iç kargaşa yaşamamışsa bunu Atatürk’ün attığı temellere borçludur.