Mustafa Balbay şakacıdır... Dün haberleri okuyunca “acaba” dedim:
- Şakacı değil de şikeci olsa daha mı iyiydi?
Ha bire şaka yapacağına “şike” yapsaydı ve bu nedenle yatsaydı ne olurdu?
Şikeden 1000 gün yatırılır mı diye kanardı vicdanlar herhalde.
Bu durum kamuoyu vicdanında yer bulamaz ve bunu gören siyaset kurumu harekete geçerdi.
Bütün partiler bir araya gelirdi...
Bu, “şikeye 1000 gün, Türkiye’ye yakışmıyor” der, şıp diye bir “şike” kanunu çıkarır, şikecileri dışarı çıkarırlardı.
Nitekim kanunu çıkardılar, Cumhurbaşkanı’nın onayını bekliyorlar.
Şikâyet çok, çözen yok
Mahkûm olmadan cezaevinde 1000 günü ilk deviren Balbay değil...
1000 günü Balbay’dan önce devirenler de oldu, 1000 güne ömrü yetmeyenler de...
Uzun tutukluluk süresinden herkes şikâyetçi...
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, önceki gün Meclis kürsüsünden hatırlattı:
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, şikâyetçi...
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, şikâyetçi...
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, şikâyetçi...
Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, şikâyetçi...
Devlette de hükümette de şikâyet eden çok ama sorunu çözen yok.
Adalet Bakanı ne diyor?
Adalet Bakanı Sadullah Ergin ne diyor acaba? Tutukluluk sürelerinin uzunluğunu adil buluyor mu? Tutukluluğun peşin cezaya dönüşmesi vicdanını rahatsız etmiyor mu?
Adalet Bakanı, “uzun tutukluluk süresi”nden çok “yargılama süresinin uzunluğu” demeyi tercih ediyor. Yargının iş yükü fazlalığından, yavaşlığından şikâyetçi oluyor ve bunu önlemek için de bir “3. paket”ten söz ediyor.
Anlıyoruz ki, Adalet Bakanlığı “yargı reformu” bağlamında bir 3. paket hazırlıyor. Ancak yine anlıyoruz bu tutukluluk süresi gibi “hazırlık süresi” de uzun...
Vekil için değil millet için
Hukuk hocalarının, “tutuksuz yargılama esas, tutuklu yargılama asıldır” sözleri fakülte kürsülerinde yankılanıyor ama mahkeme kürsülerinde esamesi bile okunmuyor.
Meclis, 8 milletvekilinin tutuklu olmasını “normal” buluyor olmalı ki, “niyet beyanına” rağmen harekete geçmiş değil.
Hadi diyelim milletvekili için kılını kıpırdatmıyor.
Hiç olmazsa millet için kıpırdatsa da Türkiye’yi “peşin infaz” ayıbından kurtarsa...