Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopter kazasında vefatıyla ilgili olarak Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’i ziyaret eden Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici’ye atfen bazı haberler basında yer aldı.
Destici’nin, Org. Özel’e, “Kandil’e girip bu işi kökünden çözemez miyiz?” diye sorduğu, Genelkurmay Başkanı’nın da, “Elbette gireriz” diyerek, üç koşul saydığı haberlerde kaydedildi.
Org. Özel’in Kandil’e girmek için, “Devlet kararı alınması, ABD’nin ikna edilmesi ve kamuoyunun büyük kayıplara hazırlanması” koşullarından söz ettiği de iddia edildi.
Genelkurmay Başkanlığı’ndan bir açıklama yapılarak, “Söz konusu ziyarette görüşülen konulara farklı anlamlar yüklenerek değişik söylem ve ifadelerle medyada yer alması üzüntü ile karşılanmıştır” denildi.
Bu açıklama üzerine BBP Genel Başkanı Destici de, haberde yer alan koşulların kendi görüşleri olduğunu, Org. Özel’e aitmiş gibi yansıdığını belirtti.
Karşılıklı açıklamalara karşın bu haberler, “Kandil’e girer miyiz?” tartışmasının başlamasına yetti...
Terörle mücadele işi, bir moral işidir. Canı pahasına terörle mücadele eden asker ve polisin moralini bozmak amacıyla birçok psikolojik harekât yönteminin kullanıldığı bir sır değil.
Bu bağlamda açıklığa kavuşturulması gereken iki önemli iddia, gündemde dolaşıyor. Bu iddiaların resmi makamlarca açıklığa kavuşturulması dağda, kırda, kentte teröristle mücadele eden askerin ve polisin morali için büyük önem taşıyor.
“Mahkemeye çıkacaklar”
İddialardan biri terörle mücadele eden asker ve polisin yargılanması konusunda Oslo protokollerinde madde bulunduğu yönünde.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, böyle bir protokol olmadığını birkaç kez açıkladılar. Ancak basında, “Oslo görüşmeleri” adı altında birtakım dokümanlar ve iddialar yayımlandı. Bu haberler halen dolaşımda.
Bu itibarla genel olarak, “protokol yok” demek suretiyle yapılan genel açıklama, kamuoyundaki algıyı ve soru işaretlerini değiştirmeye yetmiyor.
PKK’nın Dağlıca Yeşiltaş karakoluna yaptığı baskın gerçeklerin kamuoyuna sunulduğu gibi olmadığını gösterdi.
Ortaya çıkan ilk gerçek, “PKK’nın silah bırakmak üzere olduğu” haber ve yorumlarının doğru olmadığıdır.
Dağlıca baskınıyla kamuoyuna pompalanan “PKK’nın sıkıştığı, silahları bırakmak zorunda kalacağı, barışa hiç bu kadar yakın olunmadığı”na ilişkin haberlerin gerçekle ilgisi olmadığı anlaşıldı.
PKK, bu baskınla, silah bırakmaya niyeti olmadığı gibi, büyük bir askeri birliğe büyük bir terörist birliğiyle baskın yapacak durumda olduğunu gösterdi.
Alay eder gibi
Dağlıca baskınının ortaya çıkardığı bir diğer gerçek de, Murat Karayılan’ın Avni Özgürel’in yüzüne baka baka söylediği, “biz karakol baskını yapmıyoruz askerlerle tesadüfen karşılaşınca mecburen çatışıyoruz” yollu sözlerinin yalan olduğuydu.
PKK, Hakkâri Dağlıca’da Yeşiltaş Karakolu’nu bastı ve 8 askerimizi şehit etti. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır, yaralı askerlerimize de sağlık diliyorum.
PKK, geçen yıl da Yeşiltaş Karakolu’nun inşaatına saldırmış ve 2 çalışanı şehit etmişti. Beş sene önce 2007 yılında da Dağlıca taburuna baskın düzenlemiş; 12 askerimizi şehit etmiş, 8’ini de kaçırmıştı.
Bu baskınları katırlarla taşıdığı ağır silahlarla gerçekleştirmiş ve terörist kafilesinin görüntüleri de yayınlanmıştı.
Önceki gün PKK, yine aynı yöntemle aynı yere baskın yaptı.
Görüntü var mı?
Bu kez baskını düzenleyen PKK grubunun, insansız hava araçları tarafından çekilmiş görüntüsü var mı, yok mu henüz bilmiyoruz.
Türk Hava Yolları (THY) greve katılan 350 personelini işten çıkardı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in girişimlerine karşın, THY, bu personeli yeniden işe almadı. Bu yönde girişimler devam ediyor.
Grev uygulaması sırasında THY personeli arasında da davranış farklılıkları oldu kuşkusuz. Bu süreçte eyleme katılan personelle ilgili eleştiriler de gündeme geldi. Hosteslere yöneltilen, “Uçakta iki çay verip dünyayı gezen, üstelik beş bin lira maaşı beğenmeyenler” biçimindeki eleştirilere, kabin amiri görevini yürüten kıdemli bir hostes, bir mektup yazarak yanıt vermiş. Mektup, gazetecilere gönderilmiş.
“Ey yolcu” diye mektubuna başlayan kabin amiri, mesleğin zorluklarını dile getirirken, eleştirilere de yanıt vermiş. Özetleyerek paylaşıyorum:
Yolcu yemeğini yerken
Sen uçağa geldiğinde ilk beni görürsün, suratımda bir gülümsemeyle sana bakarken. Ben sana baktığımda ise yürüyüşünden korktuğunu, teninin renginden hasta olduğunu, konuşmandan sorunlu olduğunu, bagajının şeklinde tehlikeli olduğunu görürüm. Sen keyifle oturup yemeğini yerken uçuşta, ben arka tuvalette başlayacak bir yangının dumanının bir dakika içinde kokpite ulaşıp kaptanların görüşünü
ZONGULDAK
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Zonguldak yolunda gazetecilerin sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, “PKK silah bırakırsa Öcalan’a ev hapsi değerlendirilebilir” şeklindeki sözleri ile ilgili soruya, “Biz içerik tartışmak istemiyoruz. Bizim önerimiz TBMM’de dörtlü komisyon kurulmasıdır. Eğer dört parti bu konuda da uzlaşırsa bizim için mesele olmaz” karşılığını verdi. Kılıçdaroğlu, “Dört partinin uzlaşma sağlayacağı her konunun başımız üstünde yeri olur“ dedi. Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ın Fethullah Gülen’in Türkiye’ye dönmesi gerektiğine ilişkin çağrısına da, “Doğrusu bu çağrıyı garipsedim. Bu, Başbakan’ın egosunu kontrol edemediğini gösterir. Başbakan Fethullah Gülen’e icazet mi veriyor” diye konuştu. Kılıçdaroğlu’na yöneltilen sorular ve yanıtları şöyle:
“İçerik tartışmayız”
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın “PKK silah bırakırsa Öcalan’a ev hapsi değerlendirilir” şeklinde açıklaması oldu. Ne diyorsunuz?
İçerik tartışmasına girmeyiz. Çatışma kültürünü besleyen tartışmalardan özenle kaçınmak lazım. Karşı görüşler çıkacaktır. Her siyasi parti gelir, önerileri dile getirir, bizim için sakınca yok. Biz içerik
Mersin
Milliyet ailesi olarak bir süredir yürüttüğümüz, “Anadolu Buluşmaları”nın en güzel örneklerinden birini dün Mersin’de gerçekleştirdik. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Mersin Valisi Hasan Basri Güzeloğlu ve Mersinlilerin katıldığı toplantıya Meltem Demirören Oktay evsahipliği yaptı.
Mersin’in geçmişinin ve geleceğinin konuşulduğu buluşmaya ilgi çok yüksekti.
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın ifadesiyle Türkiye’nin toplam yaş sebze ve meyve ihracatının dörtte birini tek başına gerçekleştiren Mersin’in, enerji yollarının çıkış kapısı olarak önümüzdeki dönemde kazanacağı önem sadece Türkiye’nin değil, hem dünya çapında aktörlerin hem de bölge ülkelerinin ilgi odağı olacağını gösteriyor.
Tarihin kesilmediği il
Mersin, yerleşik insan tarihinin kesilmeden yaşandığı nadir bölgelerden biri.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı dörtlü komisyon önerisine karşılık, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “MHP ikna olmuyorsa ikili komisyon kuralım” demişti.
Kılıçdaroğlu, görüşme sırasında bu öneriye yanıt vermemişti. CHP’nin öneriye pek de sıcak bakmadığını gösteren işaretler vardı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Matkap’la dün CHP’nin girişimini ve Başbakan Erdoğan’ın önerisini konuştuk.
“Uygulamada karşılığı yok”
Başbakan Erdoğan’ın “ikili komisyon” önerisi hakkında CHP bir karar verdi mi?
- Bizim önerimiz, dört parti arasında ve TBMM’de bir komisyon kurulmasıydı. Bunun toplumsal uzlaşmaya katkı sağlayacağını düşündük. Ayrıca TBMM zemininin esas alınmasının da doğru olduğuna inanıyoruz. Ancak Başbakan Erdoğan’ın getirdiği ikili öneri başka bir şey. Bizim amacımız bu değil. İkili komisyon, bizim açımızdan bir çeşit, “yetkisiz sorumluluk” anlamı taşıyor.