Terörle mücadele işi, bir moral işidir. Canı pahasına terörle mücadele eden asker ve polisin moralini bozmak amacıyla birçok psikolojik harekât yönteminin kullanıldığı bir sır değil.
Bu bağlamda açıklığa kavuşturulması gereken iki önemli iddia, gündemde dolaşıyor. Bu iddiaların resmi makamlarca açıklığa kavuşturulması dağda, kırda, kentte teröristle mücadele eden askerin ve polisin morali için büyük önem taşıyor.
“Mahkemeye çıkacaklar”
İddialardan biri terörle mücadele eden asker ve polisin yargılanması konusunda Oslo protokollerinde madde bulunduğu yönünde.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, böyle bir protokol olmadığını birkaç kez açıkladılar. Ancak basında, “Oslo görüşmeleri” adı altında birtakım dokümanlar ve iddialar yayımlandı. Bu haberler halen dolaşımda.
Bu itibarla genel olarak, “protokol yok” demek suretiyle yapılan genel açıklama, kamuoyundaki algıyı ve soru işaretlerini değiştirmeye yetmiyor.
Bazı BDP milletvekillerinin de gördüklerini, okuduklarını beyan ettikleri bu dokümanla ilgili daha detaylı bir açıklamaya ihtiyaç var. Ayrıca bu protokollerde yer aldığı öne sürülen terörle mücadelede görev almış asker veya polislerin yargılanmalarının kabul edildiği yönündeki iddiaların da açıklığa kavuşturulması gerekiyor.
Terör örgütünün, giderek güçlenen bir propaganda mekanizmasına sahip olduğu ve çok iyi kullandığı biliniyor.
Bu gerçek de göz önünde tutularak, bu iddialara tatmin edici yanıtlar verilmesi, güvenlik güçlerinin önemli beklentileri arasında.
“Karayılan’ın sağlığı”
Keza yine tam olarak ne olduğu anlaşılmayan bir iddia daha var.
Avni Özgürel’in Murat Karayılan’la yaptığı röportajdan sonra, “Ankara’nın Karayılan’ın sağlığıyla yakından ilgilendiği ve bir sorunu varsa tıbbi yardım önerdiği” biçiminde bir yargı oluştu.
Bu algının oluşmasına neden olan bilgi, Özgürel’in Taraf gazetesine verdiği söyleşide şu şekilde yer aldı:
“Özgürel: Karayılan’ın otoritesi tartışılmaz PKK’da. Ben oradayken bir not geldi. Karayılan’ın yüzü, ne yapalım dercesine biraz değişti. Yanımdan kalktı gitti, birisiyle görüştü ve sonra tekrar geri geldi. Sonra Kandil’den giderken bana, ‘Avni Bey merak etmişsinizdir, söyleyeyim. ‘Bana Bağdat’tan bir not geldi’ dedi. Belli ki bu not Talabani tarafından geldi. Bağdat’a not, Ankara’dan gelmiş.
* Notta ne yazılıymış?
- Özgürel: ‘Karayılan’ın, yakınındaki korumalarından biri tarafından zehirlendiği ve çok kötü durumda olduğu söyleniyor; tıbbi olarak bir yardımımız olur mu, ne yapalım?’ diyormuş mesajda. Hatırlarsan bir süre önce de, ‘Karayılan yakalandı, İran’a götürüldü. Başbakan araya girdi, İran’la konuşuldu ve Karayılan teslim edildi’ haberleri yayılmıştı. Karayılan, ‘Türkiye’de zaman zaman birileri Karayılan öldü, Karayılan’ı yakaladılar, Karayılan’ı arkadaşları öldürdü gibi haberler yayıyor. Ne yapayım bunlara alıştım ben’ diyor.”
Notun mahiyeti ne?
Açıklığa kavuşturulması gereken konu, Ankara’dan Bağdat’a geldiği belirtilen notun mahiyeti...
Bu notta ne yazıyor?
Karayılan’ın sağlığından endişe eden Ankara mı, Bağdat mı?
Ankara, Bağdat’a, “Karayılan’ın zehirlendiği söyleniyor, doğru mu acaba?” diye soruyor da, Talabani de Karayılan’ın sağlığından endişe ederek tıbbi yardım mı öneriyor?
Yoksa, Ankara da Karayılan’ın sağlığından endişe ediyor da, Bağdat’a, “Acaba tıbbi yardıma ihtiyacı var mı?” diye soruyor.
Burası tam anlaşılmıyor.
Son dönemde ortaya atılan iddialar o kadar çok kafa karıştırdı ki, her bilginin doğrulatılmasında fayda var.
Örneğin Taraf yazarı Emre Uslu, dün televizyonda, bu bilgiyi, Ankara’nın, “Karayılan’ın sağlığından endişe ettiği ve yardım önerdiği şeklinde” yorumladı. Uslu ayrıca, PKK ile yapıldığı iddia edilen protokollerde güvenlik görevlilerinin yargılanacağı hükmünün bulunduğu iddiasını da yineledi. “Eğer doğru değilse o zaman bu protokolleri açıklasınlar” diye ekledi.
Kamuoyu, bu iki iddia konusunda da yetkililer tarafından aydınlatılmalı.