Türk Hava Yolları (THY) greve katılan 350 personelini işten çıkardı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in girişimlerine karşın, THY, bu personeli yeniden işe almadı. Bu yönde girişimler devam ediyor.
Grev uygulaması sırasında THY personeli arasında da davranış farklılıkları oldu kuşkusuz. Bu süreçte eyleme katılan personelle ilgili eleştiriler de gündeme geldi. Hosteslere yöneltilen, “Uçakta iki çay verip dünyayı gezen, üstelik beş bin lira maaşı beğenmeyenler” biçimindeki eleştirilere, kabin amiri görevini yürüten kıdemli bir hostes, bir mektup yazarak yanıt vermiş. Mektup, gazetecilere gönderilmiş.
“Ey yolcu” diye mektubuna başlayan kabin amiri, mesleğin zorluklarını dile getirirken, eleştirilere de yanıt vermiş. Özetleyerek paylaşıyorum:
Yolcu yemeğini yerken
Sen uçağa geldiğinde ilk beni görürsün, suratımda bir gülümsemeyle sana bakarken. Ben sana baktığımda ise yürüyüşünden korktuğunu, teninin renginden hasta olduğunu, konuşmandan sorunlu olduğunu, bagajının şeklinde tehlikeli olduğunu görürüm. Sen keyifle oturup yemeğini yerken uçuşta, ben arka tuvalette başlayacak bir yangının dumanının bir dakika içinde kokpite ulaşıp kaptanların görüşünü engelleyeceğini bilir, kırk bin volta dayanan baltamla, korkmadan parçalarım uçağın panellerini ve çarpışmadan söndürürüm yangını, nerede olursa olsun.
Doğum başlarsa
Okyanusun üstünde bir doğum başlarsa aniden, ilk sırada steril bir doğumhane oluşturur, bebeğin göbek bağını tam yerinden bağlarım. Yolcu kalp krizi geçirirse, hatta ölse bile, şok aletini kaptığım gibi başlarım kalp masajına tereddüt bile etmeden. Belki doktor değilim ama o hiç kimsenin olmadığı gökyüzünde elindeki tek şans olarak eğitildim ben.
Şeker koması
Şekeri yükselip komaya giren birine şeker versem bile yanlışlıkla, komada bir hafta kalabileceğini ama şekersizliğin birkaç saat içinde öldürebileceğini bilirim. Boğazına bir şey kaçıp da nefes alamayan insanın sırtına vuran milyonların yaşadığı ülkede, bunun ne kadar yanlış olduğunu ve dünyada bunu yapan tek ülke olduğumuzu, ben ve kaderimizi paylaştığımız binlerce arkadaşım iyi biliyor.
Heimlich manevrası
Doğal olarak sen, “Heimlich manevrası”nın ne olduğunu ya da bir yangının hangi sınıfa girdiğini ve neyle müdahale edileceğini bilmezsin. Benim yüzde 100 bilmekle sorumlu olduğum ders kitaplarında, kenelerin insanlara sürü halinde saldırdıkları, timsahlardan nasıl korunabileceği yazar. Ben, çölün ortasında yardımın gelmesini beklerken, 3 günde susuzluktan öleceğimi, idrarın nasıl damıtılıp içilebileceğini, buz gibi okyanusta nasıl durursan soğuktan en az etkilenebileceğini biliyorum da, sen acaba o uçağa bir şey olduğunda yaşaman için benim 90 saniye içinde seni dışarı çıkarmam gerektiğini ve bunu sağlayabilmek için senelerce uygulamalı derslerde nasıl çalıştığımı biliyor musun?
Bomba uzmanı gibi
Hayatında hiç bomba görmedin kuşkusuz. Ben kokusundan ve şeklinden nasıl olduğunu bilir, bomba uzmanının uzaktan yardımı ile onu etkisiz hale getirebilirim; yazdığın yorumda demişsin ki, “Ne iş yapıyorlar ki, o kadar para alıyorlar?” Umarım şimdi anlamışsındır işimin ne olduğunu...
Bir de “alkolik” demişsin benim için, sebebini anlamadım ama! Evet, sana sunduğum şarabın üzümünün hangi tarihte hangi ülkede toplandığını, hangi iklimde daha iyi verim alındığını, votkanın hangi fıçıda bekletildiğini, kaç kere distile edildiğinde ne tat aldığını bilir, bana bir kokteyl öner, dediğinde ellerimle hazırlayabilirim birçoğunu. Ayrıca sen bana, “skoc on di rok olsun ama buzsuz olsun” dediğinde suratımda hiçbir kası oynatmadan sana güler, buzsuz viskini aynı nezaketle sunar, havada içilen bir bardak alkolün normalde içtiğin üç bardağa bedel olduğunu bilirim. Ama bu beni alkolik yapmaz.
Güvenlik görevi
Ben kabinde yakın dövüş için eğitildim, nerene baskı uygularsam seni hareketsiz bırakabileceğimi ya da bayıltabileceğimi bilirim; 60 saniyede seni kelepçeler, koltuğa sabitlerim. Ama sarhoş bir yolcu beni tekme tokat dövüp yumrukladığında elimi bile kaldırmadım ona... Sen şakadan bile olsa “uçağı kaçırıyorum” desen 15 yıl yersin ama beni öldüresiye dövsen veya taciz etsen bir ay bile sürmez çıkman... İçinde bulunduğum uçak üç defa kaçırılmaya çalışıldı, birinde kurşun kaptanın omuzundan geçip göstergelere saplandı.
Yazılan yorumlarda bana “sen kimsin ki” diyenlere benim de sorma hakkım olmalı değil mi? Ben o uçakta senelerin verdiği soğukkanlılıkla, her şartta yolcular için uğraşacak olan, gerektiğinde itfaiyeci, bomba uzmanı, polis, doktor, hemşire, ebe, izci, asker, cankurtaran, barmen, aşçı, garson, porter; o an neye ihtiyacın varsa ben oyum!